2006 ve 2010 Dünya Kupası turnuvalarına katılamadıktan sonra 2014’de çeyrek final oynayan ve son yıllarda yakaladığı altın jenerasyonla adından sıkça söz ettiren Belçika, bu sene 13.kez Dünya Kupası’nda boy gösterecek. G Grubu’nda Panama, Tunus ve İngiltere’ye karşı mücadele edecek olan Martinez’in öğrencilerinin ilk hedefi, gruptan İngiltere’nin önünde 1. olarak çıkmak. Almanya ve Brezilya gibi favori ülkelerin ardından adı şampiyonluk için en çok anılan takımlardan olan Belçika’ya gelin birlikte göz atalım.

 

2018 Dünya Kupasına Katılım ve Hazırlanma Süreci

Elemelerde nispeten kolay bir grupta mücadele eden ve bunu kanıtlar nitelikte sonuçlarla turnuvaya katılmaya hak kazanan Belçika, 10 maçta yalnızca 1 beraberlik alıp 9 galibiyetle grubu 1. tamamladı. Bu maçlarda toplam 43 gol atıp yalnızca 6 gol yediler ve elemelerin en başarılı performanslarından birini göstererek gövde gösterisi yaptılar.

Belçika, elemelerden önce takımın başına getirilen 44 yaşındaki teknik adam Roberto Martinez’in uyguladığı sistem değişikliğinin yanında, takımın özellikle orta saha ve forvetteki etkili silahlarının yardımıyla hücumda oldukça üretken ve agresif bir görüntü çizdi. Söz konusu eleme maçlarının yanına hazırlık maçlarını da eklersek (6 Haziran’da oynanan Mısır maçı da dahil olmak üzere) son 18 maçında mağlubiyet yüzü görmediklerini de not olarak ekleyelim. Dolayısıyla yaklaşan turnuva öncesi oldukça moralli, formda ve beklentilerin yüksek olduğu bir takım olduklarını söylemek yanlış olmaz. Kupadan önceki son hazırlık maçları ise bugün (11 Haziran) Kosta Rika’ya karşı olacak.

 

Muhtemel Formasyon ve Detaylı Kadro Analizi

Belçika’yı turnuvada temsil edecek 23 kişilik kadro şu şekilde:

Bu kadro normalde nihai kadro olarak belirtilmiş de olsa, takımın iki stoperi Kompany ve Vermaelen’in sakatlıkları nedeniyle bu isimlerden birinin yerine Laurent Ciman’ın kadroya dahil edilme olasılığı bulunuyor. Kaldı ki Mısır’la oynanan son hazırlık maçında ilk 11 başlayan, maçın büyük bir bölümünde oynayan ve futboluyla beğeni kazanan Ciman’ın bu senaryo için hazırlandığını söylemek yanlış olmaz. Mısır maçından kısa bir süre sonra yaptığı açıklamada kendini iyi hissettiğini, sakatlığının çok ciddi olmadığını ve Dünya Kupası’nda yer alabilmek için elinden geleni yapacağını ifade eden Kompany’nin açıklamalarından yola çıkarsak, bu senaryonun Vermaelen – Ciman değişikliği şeklinde gerçekleşmesi daha muhtemel gözüküyor.

 

Açıklanan kadroya ilişkin bir diğer büyük husus da Martinez’in, Nainggolan’a 23 kişilik kadroda yer vermemiş olması. Aldığı bu kararın ardından ülke içinde ve dışında son derece ciddi eleştirilere maruz kalan Martinez konuya ilişkin olarak, kadro seçimi yaparken popüler tercihler değil doğru tercihler yaptığını ve kadroda birçok iyi futbolcuya sahip olduklarını belirtti. Kadro belli olduktan çok kısa bir süre sonra Nainggolan, Milli Takım kariyerini noktaladığını sitemkâr bir dille açıkladı.

 

 

 

Bu arada 23 kişilik kadroda Belçika Ligi’nden yalnızca 1 futbolcunun (Leander Dendoncker) bulunduğunu dipnot olarak ekleyelim.

Dünya Kupası’nda Martinez’in, öncelikle geldiği günden beri istikrarla uyguladığı şekilde oyuncularını 3-4-3 sistemiyle sahaya süreceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

İspanyol teknik patronun maçlarda sahaya süreceği muhtemel on birde tahtaya hem mevkii hem de güven bağlamında ilk yazacağı isimlerin başında Chelsea’nin file bekçisi Thibaut Courtois geliyor. 26 yaşındaki oyuncu turnuvanın en göz önündeki kalecilerinden biri olmasının yanında eleme grubundaki performansı ile de güven tazeledi.

Stoper bölgesinde yaşanan sakatlık problemleri, geri üçlünün şekillenmesinde önemli rol oynayacak gibi duruyor. Sol stoperde Tottenhamlı Vertonghen, sağ stoperde ise yine Tottenhamlı ve şu sıralar adı sıkça Manchester United ile anılan Alderweireld’in oynaması kuvvetle muhtemel iken, ortada sağlıklı olursa takım kaptanı Kompany; kadroya dahil edilmesi durumunda kariyerine MLS’te devam eden Ciman ya da üçüncü seçenek olarak Celticli Boyata’nın forma giymesi bekleniyor. Martinez hazırlık maçlarında Boyata’yı zorunlu kalmadıkça kullanmayacağını belli eden bir tavır sergiliyor. Kompany’nin turnuva boyunca sağlıklı kalabilmesi ise Belçika milli takımı açısından hayati önem arz ediyor. Zira bildiğiniz gibi Kompany; liderlik özelliği, kalitesi ve tecrübesiyle şüphesiz takımın defansif yükünü büyük ölçüde omuzlayabilen bir isim. Ayrıca, zorunlu kalınması durumunda orijini defansif orta saha olan ama bu sezon Anderlecht’te çoğunlukla stoper oynayan Dendoncker’in devreye sokulması gündeme gelebilir. Fakat geçtiğimiz sezonlarda orijinal mevkiinde oynayarak büyük liglerdeki önemli kulüplerin ilgisini çeken Dendoncker, bu sezon stoper mevkiinde aynı performansı ne yazık ki gösteremedi. Dolayısıyla Martinez’in zaruri durumlar dışında bu opsiyonu kullanmayacağını söyleyebiliriz.

Sol kanat-bekte takımın ofansif gücüne güç katan, fakat defansif anlamda zafiyete yol açabilen; geçtiğimiz devre arasında Çin Ligi’nin yolunu tutan Carrasco görev alacaktır. Sağ kanat-bekte defansif yönü kuvvetli olmasına karşın hücumda, özellikle de final aksiyonlarında oldukça aksayan Paris St. Germain’den Meunier, Martinez’in ilk tercihi olacaktır.

Orta sahada De Bruyne’nin yerinin garanti olduğu konusunda şüphe yok. Takımın beyni olarak görev alacak olan De Bruyne, hücum aksiyonlarında alacağı sorumluluk ile takımını yönlendirecek. Özellikle geçiş oyunlarında yaptığı dribblingler & dikine ve delici paslar, kanat-beklere attığı uzun mesafeli diagonal paslar ve ceza yayı çevresinden şutları ile hücumu şekillendirecek. Onun alternatifi olan genç oyuncu Youri Tielemans ise görev almak için kulübede bekleyecek. Martinez, sezon başında Monaco’ya transfer olan Tielemans için “Belçika milli takımının geleceği” ifadelerini kullandı. Dolayısıyla özellikle 2022 Dünya Kupası’nda Tielemans’ı Belçika’nın en önemli çakralarından biri olarak göreceğiz gibi duruyor.

Asıl savaş ise De Bruyne’nin partnerliğini yapacak diğer orta saha olmak adına gerçekleşecek. Bu görev için en güçlü adaylar Dembele, Fellaini ve Witsel. Bu üçlü arasından hangisinin öncelikli 11 tercihi olacağını anlamak için son hazırlık maçı olan Kosta Rika müsabakası önemli bir ipucu olacaktır. Şu ana kadarki son üç hazırlık maçının ikisinde Witsel, birinde de Dembele’nin 11 olarak başladığını göz önüne alırsak Fellaini’nin 11 başlama ihtimalinin düşük olduğu çıkarımında bulunabiliriz.

Belçika’nın ön üçlüsünde görev alacak isimler ise Mertens, Hazard ve Lukaku olacak. Januzaj ve Chadli; Mertens ve Hazard’ın kulübedeki yedekleriyken Batshuayi de Lukaku’nun alternatifi olarak görev bekleyecek. Eden Hazard, Belçika’nın hücumdaki en etkili silahlarından birisi. Eğer günündeyse neler yapabileceğini hepimiz az çok biliyoruz. Milli takımında da bu anlamda önemli bir sorumluluğa sahip olan Hazard, takımın hücumda ritim bulmasında önemli bir pay sahibi konumunda. Mertens ise Napoli’de sergilediği üstün performansını milli takımı için de göstermesi beklenen bir isim. Özellikle Hazard-Mertens ikilisinin Belçika’nın en ileri uçtaki oyuncusu Lukaku’yla sağlayacağı uyum, Belçika’nın ofansif gücü için hayati önem taşıyor. Zira Lukaku’nun bu ikiliye yapacağı servisler ve topsuz oyunuyla yaratacağı alanlar, takımın ofansif aksiyonlardaki başarısı için belirleyici olacak. Batshuayi ise turnuva boyunca Lukaku’nun koltuğunu ciddi bir şekilde tehdit edeceğinin sinyallerini son oynanan hazırlık maçlarında net bir şekilde verdi ve Martinez’in elini güçlendiren bir koz olarak fırsatları değerlendirecek.

 

TAKTİKSEL ANALİZ

Belçika, birçoğumuzun takip ettiği üzere son yıllarda fevkalade kaliteli bir jenerasyon yakaladı ve kendilerine yönelik beklentiler her geçen gün artıyor. 2014 Dünya Kupası’nda büyük ölçüde benzer bir 23 kişilik kadroyla yer alan ekibin bugüne nazaran 4 yaş genç olan kadrosu, kimine göre tecrübe eksikliğinden dolayı çeyrek finalden öteye gidememişti. Dolayısıyla bu sefer o eksik olan tecrübeye de sahip olan, birçok ismi Avrupa’nın en önemli oyuncuları arasında gösterilen Belçika; artık şampiyonluğun sürpriz adayı değil, favorilerinden biri olarak gösteriliyor.

 

Toplu Oyun, Hücum

İlk on birdeki hemen her ismi çok yüksek kalitede olan Belçika’nın 3-4-3 dizilimiyle yakaladığı etkileyici formun en büyük sebebi hücum gücü. Takımın ataklarda yerleşim şeklinde önemli bir bozulma olmuyor. Özellikle kanat-beklerin enine genişleyerek çizgilere yaklaşması, Hazard ve Mertens’in genellikle half-space alanlarında pozisyon araması, De Bruyne’nin adeta bir maestro gibi bütün hücum aksiyonlarını yönetmesi ve gerektiğinde en gerideki üçlüden Vertonghen veya Alderweireld’in ileri çıkarak hücumdaki çeşitliliği artırması Belçika’nın önemli hücum detayları olarak göze çarpıyor.

Her ne kadar bekler enine genişlese de takım boyunun oldukça kısa olduğunu söylememiz mümkün. Öyle ki, rakip takım fark etmeksizin, oyunu rakip sahaya yıktıkları pozisyonlarda defans üçlüsünü orta saha çizgisinde görüyoruz. Bu da bahsettiğimiz üzere stoperlerin atağa katılmasını kolaylaştırıyor.

 

Belçika’nın defans üçlüsü, topa sahiplerken rakip fark etmeksizin çok önde pozisyon alıyor. Bu sayede stoperler hücuma katılabiliyor, oyun kurmada ve ofansif çeşitliliğin artmasında aktif rol alıyor.

 

Belçika’nın yerleşik hücumlarıyla başlayacak olursak, genellikle kısa paslarla 1. bölgeden çıkmaya gayret eden, topu De Bruyne veya partneriyle buluşturduktan sonra geçiş hücumunu 3. bölgeye taşıyan bir ekip görüyoruz. Kaleci Courtois’nın bile çok zorda kalmadıkça uzun oynamaması, sabırla topu merkez orta sahadaki ikiliyle buluşturma gayretleri de bunu kanıtlar nitelikte. Bu noktadan sonra sıkı kapanan ve dar alanda savunan rakiplere karşı genellikle kanat beklerin çizgilere yakın oynaması, genişlettikleri oyunda Hazard ve Mertens’e half-space alanlarını değerlendirme fırsatı veriyor. Bunu da Belçika merkez orta sahasındaki iki oyuncunun yönlendirmeleri mümkün kılıyor. Özellikle de De Bruyne’nin kimi zaman diagonal paslarla oyunu açması, çizgideki beklerin Mertens-Hazard ikilisine boş alan yaratmasına vesile oluyor. Aynı şekilde Hazard ve Mertens de sık sık oyunun yönünü değiştirerek rakip defansın genişlemesini amaçlıyor.

 

Meunier, De Bruyne’den kendisine gelen topu tek pasla Mertens’e aktarıyor. Ardından Mertens yakalamış olduğu boş half-space alanına kat ederek topu ortalıyor ve geriden gelen Carrasco’yu pozisyona sokuyor.

 

Kanat-bekler Carrasco ve Meunier hücuma etkin bir şekilde katılan ve Belçika’nın ofansif gücünde önemli bir role sahip olan isimler. Bu sorumluluk ikilinin ofansif meziyetleriyle sonuca bağlanıyor. Dolayısıyla, özellikle Carrasco rakip takımlar için önemli bir tehlike teşkil ediyor. Fakat Meunier’nin Belçika’nın ofansif gücü adına en zayıf halkası olduğunu söylememiz yanlış olmaz. Zira oyunu oldukça iyi okuyabilen ve rakip defansı genişletme, Mertens’e alan açma gibi görevlerini başarıyla yerine getirebilen oyuncunun final aksiyonlarında yeterli kaliteye sahip olmadığına sıklıkla tanıklık edebiliyoruz. Öyle ki açtığı ortalarda, ceza yayına yakın bölgede attığı paslar ve aldığı kararlarla pek çok kez atağı öldürdüğünü söyleyebiliriz. Bu nedenle ofansif aksiyonlarda takım arkadaşlarına nazaran topla daha az oynaması Belçika’nın hayrına olacaktır.

Belçika’nın yerleşik hücumda uyguladığı diğer bir senaryoda, takımın kısa ve hızlı paslarla üçgenler kurarak rakip defansı delme arayışlarına tanıklık ediyoruz. Fakat bu noktada oyuncuların ritim bulmuş olması büyük önem teşkil ediyor. Bilhassa De Bruyne, Mertens ve Hazard üçlüsünün kendi aralarında veya Lukaku’yu kullanarak oluşturdukları üçgenler eğer sağlıklı işlerse pozisyona girmeleri oldukça olası bir hal alıyor. Genellikle rakip defansın merkezini delmeyi amaçlayan bu aksiyonlarda, söz konusu üçlü, kimi zaman rakibini sırtına almış Lukaku’yu pas istasyonu olarak kullanarak pozisyon arıyor. Fakat Lukaku’nun yaşadığı top kontrolü problemleri ve yaptığı pas hataları kimi atakların tehlikeye dönüşmeden sonlanmasına sebep olabiliyor.

 

Bu pozisyonda gelen topu hemen yanındaki Hazard’a iletemeyen Lukaku, takımının kontratak yemesine sebebiyet veriyor.

 

Belçika’nın yerleşik hücumlardaki etkinliğinin yanında kontrataklardaki başarısı da takdire şayan nitelikte. Takımın sahip olduğu yüksek kalitedeki isimler gerek dribblinglerle gerekse de dikine ve etkili paslarla atağı tehlikeli bir noktaya taşıyabiliyor. Bu noktada takımın en öne çıkan oyuncusu ise tartışmasız De Bruyne. Kazanılan bir top sonrası rakip defans hazırlıksızsa ve top De Bruyne’deyse, söz konusu atak rakip için büyük bir tehlike arz ediyor demektir. Zira attığı akıl dolu paslar, yaptığı dribblingler ve zeka kokan kararları ile adeta bir maestro görevi görüyor.

 

Bu pozisyonda De Bruyne, yukarıda bahsettiğimiz meziyetlerinin her birini bir arada kullanıyor. 1. Bölgeden aldığı topla 3. bölgeye kadar kat ediyor, bu sırada Batshuayi’yi alan açması için yönlendiriyor ve sağ kanatta önü boşalan Lukaku’yu çıkardığı muazzam pasla pozisyona sokuyor.

 

De Bruyne’nin yanı sıra Hazard ve Mertens de dribblingleriyle takımı pozisyona taşıyan isimlerin başında geliyor. Özellikle Hazard’ın muhteşem top taşıma yeteneğiyle takımı rakip ceza yayına taşıması, en kötü ihtimalle tehlikeli bölgelerde takımına serbest vuruş kazandırması çok sık karşılaştığımız bir durum.

 

Topsuz Oyun, Savunma

Roberto Martinez’den önce oyunun savunma yönünde önemli eleştirilere maruz kalan Belçika, İspanyol teknik adamın gelişiyle bu konuda önemli yol kat etti. 3’lü defans sistemiyle defansta daha diri bir görüntü çizen ekip, oynadığı son 18 mücadelede kalesinde 14 gol gördü. Bu gollerin 9’u ise toplam 3 maçta geldi. Rusya, Bosna Hersek ve Meksika maçlarında 3’er gol yiyen Belçika’nın tüm gelişmelere rağmen defansta sorun yaşadığı bazı noktalar bulunuyor.

Martinez’in öğrencilerinin defansif felsefesine baktığımızda; rakibi 3. bölgede karşılayan ve yoğun bir pres uygulayan, bu yolla rakip atağını olgunlaşmadan önlemeyi amaçlayan bir takım görüyoruz. Topun karşısında oldukça kompakt bir görüntü çizen Belçika, rakibin alanını mümkün olduğunca daraltarak topu bir an önce kazanmayı amaçlıyor.

 

Görselin yukarısında gördüğümüz üzere 3 Belçikalı futbolcu rakibi baskı uygulayarak pas hatasına zorluyor. Bunun akabinde çıkan hatalı pas De Bruyne’de kalıyor ve yıldız futbolcu çok hızlı bir şekilde takımını atağa çıkarıp pozisyona sokuyor.

 

Belçika, rakibin yerleşik ataklarında oldukça dar alanda kompakt bir defans uygulayarak rakibi karşılıyor.

 

Aslına bakarsak bu senaryo Belçika için tek çıkış yolu gibi gözüküyor; zira hücum üçlüsünün defansa en çok katkı sağlayabileceği çözüm bu. Mertens ve Hazard’ın Belçika 1. ve 2. bölgesinde takım defansına katkısı bir hayli düşüyor ve kanat-bekler rakibin kanat ataklarında biraz yalnız kalıyor.

Bunlara ek olarak De Bruyne de ön alandaki yoğun prese etkili bir biçimde destek veriyor. Hatta bu baskıların sonucunda kazandığı toplarla takımının kontrataklara çıkabilmesini sağlıyor. Fakat onun da 1. bölgedeki defansif direnci bu denli yüksek değil. Zaten Belçika’nın 3 stoperle oynaması bu eksikleri kapatma amacını taşıyor. Fakat yine de bahsettiğimiz üçlünün defansif anlamdaki sınırlı katkısı, Belçika’nın defansif olarak elini zayıflatan bir faktör olarak dikkat çekiyor.

 

Rakip oyuncu topla kat ederken yanındaki Mertens tarafından baskı yemiyor ve rahatça orta alanı geçiyor. Ardından De Bruyne’den de benzer şekilde baskı gelmeyince önündeki boş alanı sonuna kadar değerlendirip ceza yayına ulaşıyor ve şut denemesinde bulunuyor.

 

Belçika defansındaki bir diğer problem de daha önce bahsettiğimiz üzere defans çizgisinin çok önde olmasından kaynaklanıyor. Özellikle Belçika atakları sırasında stoperleri orta saha çizgisinde görüyoruz ve bu, takımla kaleci arasında adeta bir yarı saha mesafesinin boş kalması anlamına geliyor. Bu sebeple yapılan ani bir top kaybı durumunda rakip takımın öndeki hızlı bir oyuncusu defansın arkasına sarkabilir hale geliyor. Nitekim son oynanan Mısır maçında bile bunun birden çok kez yaşandığını fakat Mısırlı oyuncuların fırsatları heba ettiğini gördük. Şayet Mısır’da Mohamed Salah oynayabilseydi, bu pozisyonların bazıları gole çevrilebilirdi.

 

Bu pozisyonda defans oyuncularının çok önde olması, rakip takımın neredeyse 2’ye 1 pozisyon yakalamasına olanak tanıdı.

 

Son olarak kanat-beklerden Carrasco, hücumda çok etkili bir görüntü çizse de oyunun defansif yönünde aksayabiliyor. Özellikle hücumda çok efor sarf ettiği bir atağın ardından geri dönmekte zorlandığı pozisyonlar, takımının az adamla yakalanmasına sebebiyet verebiliyor.

 

Normal şartlarda Carrasco’nun gördüğünüz gibi ileride kaldığı bir pozisyonda, onun açığını önünde oynayan kanat oyuncusu kapatabilir. Fakat Belçikalı kanat-beklerin böyle bir şansı yok; zira Mertens de Hazard da defansa bu derecede katkı vermeyen isimler.

 

Sonuç

Belçika, hiç kuşkusuz birçok futbol taraftarını heyecanlandıran, Dünya Kupası’na renk katacak ekiplerden birisi olarak gösteriliyor. Fakat açıklanan 23 kişilik nihai kadroda Nainggolan’ın olmayışı birçok taraftarın tepkisine neden oldu. Bunun yanında Kompany ve Vermaelen’in kadroda yer alıp almayacağı, orta sahada De Bruyne’ye kimin partnerlik edeceği de belirsizliğini şimdilik koruyor. Dünya Kupası G Grubu’nda bir üst tura çıkmasına neredeyse kesin gözüyle bakılan Belçika’nın bir sonraki rakibi H Grubu’ndaki Senegal, Japonya, Kolombiya ve Polonya’dan biri olacak. Biz de FIFA Dünya Sıralaması’nda 3. sırada bulunan Belçika’nın turnuva boyunca neler yapabileceğini merakla bekliyoruz.