Dört yıl arayla yapılan, yaklaşık bir ay boyunca süren ve tüm Dünya’da en çok izlenen spor organizasyonu olan Dünya Kupası’nın 21’incisi bu yıl ilk kez Rusya’da yapılacak. İsveç Milli takımı da 12. Kez bu turnuvaya katılma başarısı göstermiş bir ekip olarak, gerek Avrupa’nın ekol ülkelerine yakın rakamlar elde etmesi gerekse İskandinavya ülkeleri içerisinde açık ara en çok katılan ülke olması sebebiyle dikkatleri üzerine çekiyor.

 

2018 Dünya Kupasına Katılım ve Hazırlanma Süreci

1958’de kendi evinde düzenlenen turnuvada kazanılan ikincilik ile 1994’de Amerika’da düzenlenen turnuvada alınan üçüncülük, İsveç futbol tarihinin en büyük başarıları olarak dikkat çekiyor. Yakın tarihte katıldıkları son 2 turnuva olan 2002 Japonya ile 2006 Almanya’da son 16’ya kalma başarısı gösteren İskandinav ekibi, 2010 Güney Afrika ve 2014 Brezilya’ya ise katılma başarısı gösteremedi. 2010 elemelerinde Danimarka ve Portekiz’in arkasında üçüncü olarak elenen İsveç, 2014 elemelerinde ise Almanya’nın arkasında ikinci olup play-off oynamaya hak kazanmış, Portekiz’le oynanan 2 maçta da sahadan mağlup ayrılarak turnuvaya katılamamıştı.

2018 Rusya elemelerinde Fransa, Hollanda, Bulgaristan, Belarus ve Lüksemburg ile mücadele eden İskandinavya ekibi, topladığı 19 puanla Hollanda’nın önünde ikinciliği elde ederek play-off oynamaya hak kazandı. İç sahada oynanan 5 maçta alınan 13  puan kuşkusuz gruptaki yerini belirleme açısından çok önemliydi. Bu süreçte tek puan kaybı grubun açılış maçında Hollanda’ya karşı yapıldı. 2014’de grup elemelerini geçip play-off’larda Portekiz’e takılan İsveç, bu sefer de 1958’den bu yana düzenlenen tüm Dünya Kupalarına katılma başarısı gösteren İtalya ile eşleşti. Gruplarda ikinciliği elde etmesinin en büyük faktörü olan iç saha performansı bu eşleşmede de ön plana çıktı ve İsveç ilk maçta aldığı 1-0’lık skoru ikinci maçta korumasını bilip iki dönem üst üste ara verdiği turnuvaya tekrardan katılmayı başardı.

 

Hazırlık Maçları ve Kadro

2017’nin sonlarına doğru Dünya Kupası biletini alan İsveç, ilk hazırlık maçlarını 2018’in ilk ayında sırasıyla Estonya ve Danimarka ile oynadı. Teknik direktör Janne Andersson bu dönemki hazırlık maçlarının tamamında Allsvenskan’da top koşturan oyuncuları tercih etti ve toplu olarak performanslarını görmek istedi. 2 ay sonra bu seferki rakipler ise Şili ve Romanya’ydı. Şili maçında elemelerde mücadele eden kadroyla sahaya çıkan Janne Andersson, Romanya maçında ise daha az forma şansı verdiği isimleri tercih etti. Bu 4 maçlık hazırlık sürecinin en sonunda bu hafta Danimarka ile son bir hazırlık maçı yapan İsveç, ilk yarı ikinci yarı diye ayırabileceğimiz geniş bir oyuncu grubuyla maçı tamamladı.

İsveç’in 23 kişilik Dünya Kupası kadrosu şu şekilde:

Kaleci: Karl-Johan Johnsson (Guingamp), Kristoffer Nordfeldt (Swansea City), Robin Olsen (Kopenhag)

Defans: Ludwig Augustinsson (Werder Bremen), Andreas Granqvist (Krasnodar), Filip Helander, Emil Krafth (Bologna), Pontus Jansson (Leeds United), Mikael Lustig (Celtic), Victor Lindelof (Manchester United), Martin Olsson (Swansea City)

Orta Saha: Viktor Claesson (Krasnodar), Jimmy Durmaz (Toulouse), Albin Ekdal (Hamburg), Emil Forsberg (Leipzig), Oscar Hiljemark (Genoa), Sebastian Larsson (Hull City), Marcus Rohden (Crotone), Gustav Svensson (Seattle Sounders)

Forvet: Marcus Berg (El-Ayn), John Guidetti (Alaves), Isaac Kiese Thelin (Waasland-Beveren), Ola Toivonen (Toulouse)

 

Muhtemel Formasyon ve Detaylı Kadro Analizi

İsveç’in teknik patronu Janne Andersson teknik direktörlük kariyerine başlarken 4-3-3 dizilişini benimseyen bir isimdi. Ancak bu tercihi uzun süreli olmadı. Kısa bir süre sonra 4-4-2 dizilişine geçen Andersson, bu formasyonla birlikte Allsvenskan’da Norrköping gibi bir takımla şampiyonluk yaşadı. Buradaki şampiyonluk ona Milli takımın kapılarını araladı. Turnuva sırasında Milli takımdaki 2. Yılını dolduracak olan Andersson, bu süreç içerisinde çıktığı maçların tamamında 4-4-2 dizilişini benimsedi. Hatta bu süreçte kadro olarak da 7-8 oyunculuk bir iskeletin oluştuğunu söylemek mümkün. Bu iskeletin önemli halkalarından birisi de kaleci Robin Olsen. Eleme maçlarının tamamında forma giyen tecrübeli kaleci, İtalya karşısındaki performansıyla da takımının turnuvaya gelmesinde büyük pay sahibiydi.

Her ne kadar oynanan son hazırlık maçında ilk 11 başlamamış olsa da W.Bremen’li Augustinsson’un da yerinin garanti olduğunu söylemek mümkün. Elemelerde ilk 2 maç dışında tüm maçlara ilk 11 başlayan sol bek, kariyerindeki yükselişi sürdürmek için enternasyonal performansa da ihtiyacı var. Sol stoperde takımın en tecrübelilerinden biri olan kaptan Granqvist’in de forması garanti. Takımın kaptanlığını yapan tecrübeli ismin bu sezonu iyi geçirdiğini ve iyi performansından sebep İsveç’te yılın futbolcusu seçildiğini hatırlatalım. Sağ stoperde United’daki performansı sallantıda olan ve bu seviye için uygun olmadığı konuşulan Lindelöf de yeri garanti olan isimlerden. Kulüp takımı ile milli takım performansı oldukça farklı olan genç oyuncu yine her şeyini milli takım için vermeye çalışacak. Sağ bekte ise ufaktan da olsa bir rekabetin olduğunu söylemek lazım. Bir yanda tecrübeli Lustig, diğer yanda genç Krafth. Hem elemelerde hem de kulüp kariyerinde daha uzun süreler alan Lustig’in ağır bastığını söylemek lazım.  Savunma rotasyonunda olası sakatlık veya performans yetersizliğinde forma şansı bulması iki muhtemel isim ise Olsson ve Jansson. Her iki isimde forma şansı verilmesi halinde ilk 11’deki oyuncular seviyesinde performans verecek bireysel yeterliliğe sahip.

Orta sahanın solunda forması garanti olan bir başka isim Forsberg. Elemelerde oyunda olmadığı süre sadece 16 dakika. Takımın en değerlisi. Hücum anlamında tüm takımın ayağına baktığı 2-3 isimden birisi. Özellikle merkezde kapılan toplarda geçiş hücumlarını başlatan ve pozisyonu hazırlayan isim olarak dikkat çekiyor. Sağ kenarda ise ufaktan da olsa bir çekişme söz konusu. Elemelerde daha çok forma şansı bulan Jimmy Durmaz ile Rusya’da iyi bir sezon geçiren Claesson’un 90 dakikaları ele aldığımızda süreleri paylaşabileceğini düşünüyorum. Jimmy’nin sol ayaklı olması sebebiyle ekstra bir oyun repertuarı sağladığı gerçeğini atlamadan Claesson’un formaya daha yakın olduğunu düşünüyorum. Merkezdeki tercihlere gelecek olursak,  yanındaki adamların sürekli değiştiği kendisinin ise birçok kez sabit kaldığı Albin Ekdal’ın yeri garanti. Elemelerde sıkça forma giyen ve İtalya’ya karşı golü de atan isim olan Johansson’un sakatlık sebebiyle turnuvaya gelememesiyle burada oynayacak partner sayısının azaldığını söyleyebilirim. İtalya karşısında Ekdal ile beraber oynayan Larsson’un burada formayı kapması daha yüksek ihtimal olmakla birlikte, Hiljemark’ın da ciddi bir aday olduğunu atlamamak lazım. Rohden ve Svensson ise orta saha bloğu içinde forma şansı bekleyecek diğer isimler olarak dikkat çekiyor.

Forvet hattında 2 oyuncu kullanan Andersson’un 4 tane tercih edebileceği oyuncu bulunuyor. Takımı adına elemelerde en çok golü atan Berg ile hücumun temel yapı taşı Toivonen’in de yeri garanti. Onları kenardan zorlayacak ilk isim Isaac Thelin, sonrasında da Guidetti olacaktır.

 

 

TAKTİKSEL ANALİZ

İsveç, yetenekli oyunculardan kurulu bir takım değil. Kısıtlı bir oyun şablonu var ve bu şablon üzerinden önce oyunu tutmaya, sonra da olursa skoru almaya çalışan bir takım izlenimi veriyorlar. Bunu yaparken de maç başındaki plana sadık kalarak saha içinde disiplinden kopmamaya gayret ediyorlar. Takımın stoperleri maç başına çok çok az öne topla çıkmayı deneyen isimler. Kenar bekler ise oyunu dengede tuttukları vakit hücumun üç temel fonksiyonundan biri durumunda. Orta sahanın merkezinde yer alan isimler önleri boş olsa dahi dikine topla gitmeyi düşünen isimler değil. Profilleri bu tarzla tezat. Forsberg takımın marketing değeri en yüksek olan ismi. Saha içinde de transition dediğimiz geçiş hücumlarını top taşıyarak yapabilecek tek adam. Forvetlerin tamamı ise topla 20 metre alan geçebilecek isimler değil. Tek tek kısa değerlendirmelerden sonra takımın hücum ve savunma planlarına geçebiliriz.

 

Toplu Oyun, Hücum

İsveç Milli takımının maç başına en çok denediği hücum aksiyonu geriden uzun top üzerine inşa edilmiş direkt oyun. Geri dörtlü olarak birinci bölgede top çevirme konusunda bir hayli maharetli ve aynı zamanda sabırlı bir takım İsveç. Çok rahatlıkla 20-30 kez top çevirebilirler ve zaman zaman merkez orta sahaları da bu aksiyonun içerisine dahil ederek pas sayılarını arttırabilirler. Sonrasında ise stoperler ya da kenar bekler aracılığıyla çizgi halindeki savunmanın arkasına ya da rakip savunma blokları arasında markaj halinde olan Berg – Toivonen’e uzun/havadan toplar göndererek orada oluşacak aksiyonlara karşı atak üretmeye çalışırlar. Sahip oldukları forvetlerin atletik isimler olmaması sebebiyle savunma arkasına gönderilen toplar genellikle açısal olarak hedeften uzaklaşılan bölgelere doğru gönderilir. Bunu yaparken de oyuncunun biraz kısa yarı paralel koşuyla topu kazanması, fiziğini kullanarak saklaması ve arkadan gelecek oyuncu sayısının arttırılması amaçlanır. Tam merkezde, özellikle de markaj halinde oldukları zaman gönderilen uzun yüksek toplarda ise oyuncunun topu indirmesi veyahut indiremediği takdirde de rahat uzaklaştırılamaması üzerine bir hedef belirlenir. Burada temel kritik ve farkındalık yaratan nokta ise merkeze gönderilen toplar sırasında ön kenar oyuncularının aldıkları pozisyonları gösterebiliriz. Normal şartlarda 4-4-2 oynayan ekip bu tip pozisyonların içerisinde sıklıkla 4-2-2-2 düzenine geçerek tehlikeli bölgede sayısal üstünlüğü alıp sahipsiz toplarla sonuca gitme niyeti gösterirler. 

 

Diğer bir nokta güç dengelerinin nispeten birbirine yakın olduğu maçlarda ortaya çıkan ve ciddi manada denge bozucu görevi gören kenar beklerin oyuna katkısı. Kendi oyununu kabul ettiremeyeceği güçlü bir rakibe karşı kenar beklerini daha defansif görevlerle kullanan teknik direktör Janne Andersson, oyununu kabul ettirebileceğini rakiplere karşı ise her iki kenar oyuncusunu da hücumda kullanmaktan çekinmeyen ve genel olarak ana hücum planı yapan bir teknik direktör. Sağ önde Claesson gibi sağ ayaklı bir isimle oynadığında daha çok iç koridoru kullanan kenar bek, Jimmy Durmaz gibi sol ayaklı bir isimle oynadığında ise çizgi üzerini kullanarak iki farklı oyun tipiyle hücum katkısı verebiliyor. Sol kenar içinde benzer ifadeleri kullanmak mümkün. Sol önde oynayan Forsberg’in oyun repertuarı hem içe hem dışa doğru oynayacak kadar geniş olduğu için arkasından gelen bekin hem iç hem dış koridorları kullanması mümkün. Kenar bek rotasyonunda Augustinsson, Olsson – Lustig – Krafth gibi 4 tane önemli isme sahip olan İsveç’in kuşkusuz en rahat olduğu bölgelerden birisi burası.

 

 

 

Üçüncü plan ise geçiş oyunları. Burada iki tip geçiş oyunundan bahsetmek gerekiyor. Birincisi ayağa yapılan seri ve hızlı paslar ile kurulan üçgenlerle geçiş, ikincisi adam eksiltme ve topla alanı kat ederek geçiş. İlkinde takımın her ferdi ortalama üzeri pasör olduğu için katkıda bulunabiliyor ancak ikincisinde bu işi kıvırabilecek tek bir kişi var o da Forsberg. Kulübü Leipzig’de de bu alanın öncülerden olan ve pratiği çok yüksek seviyelere çıkan yıldız oyuncu, bunun örneklerini Milli takımda da gösteriyor. Geriden başlayan bu tip geçiş oyunlarının birinci belirleyici unsuru stoper ikilisi Lindelöf ve Granqvist. Hatlar arasında olabildiğince az alan bırakmaya çalışan İsveç’de iki hat arasına salınmak istenen paslarda öne doğru hamle yapmaktan çekinmeyen stoper ikilisi birçok topta ilk bozucu müdahaleyi yaparak atakları başlatan isimler oluyor. Aşağıdaki ilk 3 resimde topu birinci bölgeden alıp bireysel yetenekleriyle üçüncü bölgeye taşıyan Forsberg, dördüncü resimde ise attığı pastan sonra boşa koşu göstererek bulunduğu alanı boşaltıyor. 

 

 

Topsuz Oyun, Savunma

İsveç akan oyunda üçüncü bölge presini çok fazla yapan bir takım değil. Ancak yaptığı bölümlerde etkili işler çıkartıyorlar ve genellikle rakibi hata yapmaya zorluyorlar. Normal şartlarda rakibi karşılama dizilişi 4-4-2 olan İskandinavya temsilcisinin topun olduğu alana yönelik kuvvetli presinde aldığı şekil ise 4-3-3. Burada ön tarafa eklenen artı bir isim genellikle topun olduğu alana en yakın olan kenar oyuncusu oluyor. Rakibin kaleciden başlattığı ya da taç gibi organizasyonlarda da ön tarafa çok adamla yerleşen İsveç, genellikle adam adama markajla topun kolay çıkartılmasını engelliyorlar. 

 

Oyunun istisnai bölümlerinde üçüncü bölgede bu tip görüntüler veren İsveç, genel şablon olarak ise birinci ve ikinci bölgeye düzenli olarak yerleşen bir ekip. İkinci bölgedeki savunmada öncelikli olarak alanı kontrol eden İsveç’in, topu merkezde alan oyunculara karşı aktif bir girişimi pek olmuyor. Oyunun sete düştüğü bölümlerde öndeki ikili forvetin koşu dışında aktif bir etkisi olmamakla birlikte, topun kenarlara aktarılması halinde ilk tepki kısa mesafeli ve şiddetli koşu göstergeleriyle ön kenar oyuncularından geliyor. 

Her iki resimde de görüldüğü üzere ön kenar oyuncularının merkezleşerek oynamalarından sebep topsuz oyunda kenarlar riske ediliyor.

 

Genel savunma prensibini kısaca anlattıktan sonra biraz da bu prensipler içerisinde yapılan pozisyon hatalarına bakalım. 

Burada rakip stoperin ayağından çıkmak üzere olan pasa doğru hareketlenmesi gereken adam ön kenar Forsberg olması gerekirken, ondan önce öne doğru adımlayan sol bek Augustinsson enlemesine bir boşluk açıp half space bölgesini kullanılabilir kılıyor.

Burada hem kenar hem de half space bölgesi ciddi manada tehlike arz ediyor. Doğru baskı olmadan, hatlar arası mesafe gereğinden fazla açılırsa karşılaşılabilecek sorunlardan birisi.

Merkezde top kullanan oyuncuya baskı yok. Topun yakın olduğu kenarda gözle markaj, topun uzak olduğu kenar ise tamamen riske edilmiş durumda.

Her iki resimde de görüldüğü üzere merkezde ve yine yeniden kenarda çok ciddi boşluklar var.

 

 

Her iki resimde benzer esasen. Rakip topu kenarlara indirip orta şansı yakaladığı vakit gol atma şansı ciddi manada yüksek. Çünkü İsveç’in stoper ikilisi geriden koşuyla gelen forvete engel olabilecek isimler değil. Aynı şekilde merkez orta sahalarında savunma reaksiyonları oldukça düşük. Takipleri çok düşük seviyelerde. Bir diğer noktada Forsberg. İyi niyetli ve disiplinli oynamasına rağmen takım savunmasının en çok aksayan ismi.

Duran topun akan oyuna dönüştüğü noktada İsveç takım olarak ceza sahası dışına kolay çıkabilen bir ekip değil. Bu sebeple işaretlediğim 2 oyuncu, özellikle de dışarıdaki oyuncunun pozisyonundan şut imkanı yakalayan birçok takım/oyuncu var.

 

Takip Edilebilecek Oyuncular

İsveç Milli takımının turnuva kadrosunda kendi ligi olan Allsvenskan’da oynayan oyuncu bulunmuyor. Dolayısıyla mevcut oyuncular scouting olarak Türkiye’nin boyutlarını aşmış isimler. Takımın performansına olumlu katkıda bulunacak temel yapı taşları ise şu şekilde;

Emil Forsberg: Kuşkusuz en değerli isim. Ancak onu değerli kılan etiket fiyatından öte oyun tarzı. İsveç’in birinci bölgeden üçüncü bölgeye kadar oynayabileceği tüm oyun repertuarları içerisinde rol sahibi olacaktır. 

Ola Toivonen: Tecrübeli isim 31 yaşında olmasına rağmen halen milli takım düzeyinde ayağına bakılan isimlerin başında geliyor. Tüm uzun topların merkezinde olan yaşlı kurt; indirerek, servis ederek, ceza yayı etrafında faul alarak ve en önemlisi duran toplarda fark yaratarak takımına katkı sunmaya çalışacak. 

 

Sonuç

İsveç, Almanya’yı bir kenara bırakırsak diğer 3 takımın birbirini yenebileceğini bir grupta mücadele edecek. Oyunun her iki yönünü de dengeli bir şekilde oynayan ve özellikle 0-0’ı uzun süre götürebilme pratiği yüksek olmalarından sebep 1 puanı ceplerine koyarak hareket edeceklerini düşünüyorum. Fiziksel olarak Almanya ve Meksika’dan eksikleri yok, Güney Kore’ye ise üstünlük sağlayacaklardır. Gruptan çıkma adına Meksika ile yarışacaklarını düşünmekle birlikte, aralarında oynayacakları maçın belirleyici olabileceğini düşünüyorum.