14 Haziran – 15 Temmuz tarihleri arasında Rusya’da düzenlenecek 2018 Dünya Kupası’nda C Grubu’nda yer alan Avustralya, tarihinde beşinci defa Dünya Kupası finallerine katılacak. En son Brezilya’da gerçekleşen 2014 Dünya Kupası’na katılan “Socceroos”, Hollanda, Şili ve İspanya’nın yer aldığı grubu 3 mağlubiyetle sonuncu tamamlamıştı. Tarihlerindeki en büyük başarıları ise 2006 yılında Almanya’da düzenlenen Dünya Kupası’nda son 16 turuna kalmaları olmuştu.

Brezilya, Hırvatistan ve Japonya ile yer aldıkları grubu 4 puanla ikinci tamamlayarak dikkatleri üzerlerine çekmişlerdi ve bir üst turda o senenin şampiyonları İtalya’ya 90+5’de penaltıdan yedikleri golle elenmişlerdi.

 

Dördüncü defa üst üste Dünya Kupası’na katılan Avustralya, bu turnuvada neler yapabilir, nasıl bir kadro ve taktiksel anlayış ile Rusya’da yer alacaklar ve hangi isimlere dikkat edilmeli? Bu soruların cevaplarını bu yazıda bulabileceksiniz.

 

2018 Dünya Kupasına Hazırlanma Süreci

2006 yılında Okyanusya Futbol Konfederasyonu OFC’den ayrıldığından beri Asya Futbol Federasyonu’na bağlı olarak Dünya Kupası elemelerine katılan Avustralya Milli Takımı, öncelikle 6 takımlı 2 grup bulunan AFC Dünya Kupası Elemeleri 3. Turu’nda mücadele etti. B Grubu’nda Japonya, Suudi Arabistan, BAE, Irak ve Tayland ile Dünya Kupası’na katılma mücadelesi veren Socceroos, grupta 5 galibiyet, 4 beraberlik ve 1 mağlubiyet alarak 19 puan topladı. Lakin Suudi Arabistan’ın da 19 puan toplaması ve daha iyi gol averajına sahip olması sebebiyle grubu üçüncü bitirebildi ve direkt olarak Dünya Kupası’na katılma şansı kazanmak yerine dördüncü tura çıkabildi. Ange Postecoglou yönetimindeki takım dördüncü turda konfederasyonlar-arası play-offlar’a katılabilmek için Suriye ile mücadele etti ve çok zorlansalar da iki ayak sonrası 3-2’lik bir skorla son aşamaya geçmeyi başardılar. Konfederasyonlar-arası play-off maçlarında ise Kuzey Amerika elemelerinin dördüncüsü Honduras ile karşı karşıya geldiler ve ikinci maçta aldıkları 3-1’lik galibiyet ile Dünya Kupası’na uzun yoldan katılma hakkını kazandılar. Birkaç ay sonra ise teknik direktör Postecoglou görevinden istifa etti ve göreve sadece 2018 Dünya Kupası’nda görev yapmak üzere Hollandalı Bert van Marwijk getirildi. Yardımcılığını da efsane Hollandalı Mark van Bommel’in yaptığını da belirtmekte fayda var.

 

Hazırlık Maçları ve Kadro

Dünya Kupası’na katılan diğer takımlara nazaran şu ana kadar sadece 2 hazırlık maçı oynayabilen Avustralya Milli Takımı, 23 Mart’da Norveç ile Oslo’da karşılaştı ve 4-1’lik ağır bir yenilgi aldı. Van Marwijk’ın takımın başında olduğu ilk maçta dağınık bir görüntü çizerken, 4 gün sonra ise İngiltere’de Kolombiya ile karşılaştılar ve o maçtan golsüz beraberlik ile ayrıldılar. 1 Haziran’da Çekya ile karşılacak Socceroos, Dünya Kupası öncesi son hazırlık maçını ise 9 Haziran’da Macaristan’a karşı oynayacak.

Teknik direktör van Marwijk bu yazının yazıldığı zamanda hala 23 kişilik resmi turnuva kadrosunu açıklamamış olsa da, ilk açıkladığı 32 oyuncudan kadroyu 26 kişiye indirdi. 2017 yılında katıldıkları Konfederasyon Kupası’ndaki kadrodan çok farklı bir kadroya sahip değil Socceroos, lakin yine de van Marwijk’ın eleştirebileceğimiz bir kadro seçimi yaptığını söylemek gerek. Her ne kadar Hırvatistan doğumlu 22 yaşındaki sağ bek Fran Karacic’i babasının ve dedesinin çifte vatandaşlığa sahip olduğundan (Hırvatistan & Avustralya) takıma eklemeyi başarsa da iki önemli oyuncuyu takıma almamak büyük bir saçmalık: geçtiğimiz sezon Darmstadt’a transfer olan ve sezonun ikinci yarısını Hibernian’da kiralık geçiren Avustralya futbolunun en önemli yeteneklerinden 24 yaşındaki Jamie MacLaren’i kadroya almaması ciddi anlamda büyük bir rezalet olarak adlandırmak gerek. Hibernian adına 15 maça çıkan MacLaren 8 gol atarak Avrupa futbolunda da başarılı olabileceğini kanıtlamış olsa da bu bir şekilde van Marwijk adına yeterli olmadı. MacLaren ile birlikte Bristol City’nin en önemli savunmacı olan ve Avustralya adına bütün eleme maçlarında takımın en güvenilir ismi olan 25 yaşındaki Bailey Wright’ı da Dünya Kupası’na götürmeme kararını da çok büyük bir yanlış olarak değerlendirebiliriz. Her ne kadar MacLaren ve Wright’ın yerine oynayabilecek kaliteli oyuncular bulunsa da, bu isimlerin kadroda olması genel olarak kadronun kalitesini bir üst seviyeye çıkartırdı.

 

Avustralya’nın 26 kişilik Dünya Kupası öncesi son kadrosu şu şekilde:

Kaleciler: Matthew Ryan (Brighton), Brad Jones (Feyenoord), Danny Vukovic (Genk)

Defans: Trent Sainsbury (Grasshopper), Aziz Behich (Bursaspor), Milos Degenek (Yokohama), Josh Risdon (Western Sydney), Matthew Jurman (Suwon Bluewings), James Meredith (Milwall), Fran Karacic (Lokomativa Zagreb)

Orta Saha: Mile Jedinak (Aston Villa), Mark Milligan (Al-Ahli), James Troisi (Melbourne Victory), Tom Rogic (Celtic), Massimo Luongo (QPR), Aaron Mooy (Huddersfield Town), Jackson Irvine (Hull City), Joshua Brillante (Sydney FC), Dimitri Petratos (Newcastle Jets), Daniel Arzani (Melbourne City)

Forvetler: Tim Cahill (Serbest), Robbie Kruse (Bochum), Matthew Leckie (Hertha Berlin), Tomi Juric (Lausenne), Nikita Rukavytsya (Maccabi Haifa), Andrew Nabbout (Urawa)

 

Muhtemel Formasyon ve Detaylı Kadro Analizi

Dünya Kupası elemeleri boyunca üçlü defans dizilişini tercih eden Postecoglou, en sık 3-5-2 ve 3-4-3 formasyonları kullandı. Van Marwijk’ın gelişi ile birlikte ise Avustralya 4-2-3-1 dizilişini benimsemiş durumda. Kadronun derinliği özellikle defans hattında sıkıntılı, yine de özellikle merkez orta saha ve santrafor bölgelerinde Avustralya takımının birkaç iyi alternatifi mevcut. En sıkıntılı olduğu bölgeleri ise kanatlar diyebiliriz.

 

Kalecilerden başlamak gerekirsek Socceroos’un senelerdir büyük bir sıkıntısının olmadığını belirtmek gerek. 36 yaşındaki tecrübeli Brad Jones ve 33 yaşındaki Danny Vukovic ile iyi bir yedek kaleci kadrosuna sahipler, ama ilk 11’de kale 26 yaşındaki Brighton kalecisi Matthew Ryan’a emanet. Bu sezon Premier League’de her maça ilk 11 başlayan Ryan, Brighton’ın kümede kalmasında önemli bir rol oynadı ve Dünya Kupası’nda da ondan beklentiler büyük. Defans hattı Avustralya takımının sıkıntılı bölgelerinden birisi: Her ne kadar Sainsbury gibi uluslararası arenada 26 yaşında olmasına rağmen tecrübe sahibi olan bir stopere ve Degenek gibi Asya’nın en başarılı stoperlerinden birine sahip olsa da, Avustralya’nın defansta kadro derinliği cidden sıkıntılı. Bursasporlu Aziz Behich sol bekte başarılı performans gösteren bir isim, lakin alternatifleri Meredith ve Jurman’ın Dünya Kupası seviyesinde iyi alternatifler olamayacağını belirtmek gerek. Sağ bek ise soru işaretleri içeriyor, çünkü Risdon 25 yaşında olmasına rağmen Milli takım ile sadece 6 maça çıktı ve alternatifi Karacic ise Risdon’dan çok daha iyi bir oyuncu olmasına rağmen şu ana kadar hiç milli takım forması giymedi. Şimdilik Risdon’un ilk 11 başlayacağı kanaatindeyim, tabii ki hazırlık maçlarında van Marwijk’ın nasıl bir kadro seçiminde bulunacağını göreceğiz. Daha önce de belirttiğim gibi elemelerde defansın en öne çıkan ismi ve lideri Bailey Wright’ın kadroya alınmaması Avustralya adına çok büyük bir eksiklik ve turnuva boyunca takımın başını yakabilecek bir yanlış.

 

Orta sahaya gelecek olursak bu bölgeyi iki farklı şekilde değerlendirmek daha doğru olacaktır: Orta sahanın merkezi ve ofansif orta saha pozisyonlarında Avustralya tecrübeli ve başarılı oyunculara sahip. Daha önce Gençlerbirliği ve Antalyaspor formaları da giymiş olan 33 yaşındaki takım kaptanı Mile Jedinak’ın yeri garanti, özellikle uluslararası turnuva tecrübesi takımı adına çok değerli olacaktır. Jedinak’ın 2’li orta sahadaki partneri ise muhtemelen Aaron Mooy olacaktır. Manchester City’den bu sezon başında Huddersfield Town’a transfer olan 27 yaşındaki oyuncu, sezonu 4 gol ve 3 asist ile tamamladı ve takımın Premier League’de kalmasında çok önemli bir rol oynadı. Takımın hücumunu yönlendiren oyuncu da Mooy olacaktır, ayrıca hem merkez orta saha hem de ofansif orta saha olarak forma giymesi önemli bir avantaj. Ayrıca QPR forması giyen Massimo Luongo ve Sydney FC’nin dinamosu Joshua Brillante de değerli isimler, özellikle Luongo’nun ilk 11 başlayıp Mooy’un 10 numara olarak oynama ihtimali de mevcut. Ofansif orta sahada ise Jackson Irvine, Tom Rogic ve James Troisi isimleri yer alıyor, ama van Marwijk’in ilk 11’de oynatacağı isim muhtemelen Celtic forması giyen 25 yaşındaki Rogic olacaktır. Celtic adına çoğunlukla rotasyon oyuncusu olarak görev alsa da, bu sezon toplamda 41 resmi maça çıktı takımı adına ve 8 gol ve 9 asist istatistiklerine ulaştı. Ayrıca 38 yaşındaki Avustralyalı efsane Tim Cahill’in de kadroda olduğunu ve takımına abilik yapacağını belirtmekte fayda var, ama bu tercih de Avustralya medyasında ve taraftarlar arasında negatif olarak değerlendirildi. Bunun nedenin de üstte belirttiğimiz oyuncuların Cahill’in kadroda olması sebebiyle turnuvada az süre alabilme ihtimali.

Orta sahanın değerlendirilmesi gerekilen diğer bölgesi ise kanatlar ve bu bölgelerde Avustralya büyük bir sıkıntı içinde. Sağ kanatta Hertha Berlin oyuncusu Matthew Leckie’nin yeri garanti gibi ve turnuvada gol yollarında önemli bir isim olacaktır Avustralya adına. Lakin diğer kanatta ve yedeklerde opsiyonları çok kısıtlı Socceroos’un. Urawa Red Diamonds forması giyen Andrew Nabbout sadece 2 defa milli formayı giydi, ama Mart 2018’de transfer olmadan önce A-League’de Newcastle Jets formasıyla 22 maçta 10 gol ve 6 asist yapmayı başardı ve yükselen formu sayesinde Avustralya adına başarılı olma ihtimali mevcut. Yine de ilk milli maçına bu sene çıkan oyuncunun takıma uyumunun nasıl olacağı büyük bir soru işareti. Diğer opsiyonlardan Robbie Kruse bu sezon Bochum adına fena olmayan bir performans göstermiş olsa da van Marwijk’ın fazla güvenmediği isimlerden. Haifa forması giyen Rukavytsya ve 19 yaşındaki genç yetenek Daniel Arzani’den birisinin takımdan kesilecek son üç isimden birisi olma ihtimali de çok yüksek, bu sebeple Socceroos’un onlardan turnuvada verim alacağını düşünmek doğru olmaz.

Forvet hattında ise ilk 11’de Tomi Juric’in yeri garanti gibi; Lozan adına bu sezon 7 gol atan 26 yaşındaki forvetin yedekleri ise Cahill ve Kruse ikilisi olacaktır. Bu noktada MacLaren’in alınmama tercihini bir kez daha eleştirmek gerek: Juric dışında takımda saf bir santrafor eksikliği mevcut ve MacLaren gibi bu sezon kendini kanıtlamış bir santraforun alınmaması gol bölgelerinde Avustralya’ya büyük baş ağrıları yaratacaktır. Kruse de, Cahill de Juric’in etkisiz olduğu maçlarda büyük gol tehditleri olamayacakları kanaatindeyim.

TAKTİKSEL ANALİZ

Dünya Kupası elemelerinde üçlü defans hattı ile oynayan Avustralya, her ne kadar gol atmayı başarsa da zayıf defans hattı sebebiyle kalelerinde fazlaca gol de gördü ve bu sebeple Dünya Kupası’na 2 ön eleme turu oynayarak gelebildiler. Daha çok kontratak ve üçüncü bölgede pres stratejisini benimsemelerini van Marwijk’in göreve gelmesiyle Dünya Kupası’nda uygulamayacakları belli gibi. Yeni teknik direktör ile 4-2-3-1 formasyonunu benimseyen Avustralya, hazırlık maçlarında daha çok orta sahada Jedinak ve Mooy ile hızlı bir şekilde paslaşmaya ve kanatlarda özellikle Leckie üzerinden boşluklar bulmaya yönelik bir taktik belirlediğini gözlemlemek mümkün. Tabii ki kendilerinden daha üstün takımlara karşı kontratak oyunu oynayan Socceroos’un son iki maçta oynadıkları oyun tarzları şu şekilde oldu: Norveç karşısında topa sahip olduğu zamanlarda Avustralya takımı maç boyunca %8 oyun kurarak ve %6 kontrataklar ile gol aradı, ayrıca %20 duran toplar ile rakip takım karşısında tehlikeli olmayı denedi. Kolombiya karşısında ise topa sahip oldukları zamanın sadece %5’inde oyun kurmaya çalıştılar ve %13’ünde kontrataklardan gol aradılar (duran top oranı ise %13).

Defansta da ise üçlü defans hattı yerine dörtlü defans hattının daha çok birinci bölgede sabit kaldıklarını söyleyebiliriz. Takımın daha çok tecrübeli isimlerden oluşmasından dolayı turnuva sırasında basit hatalar yapmayacakları öngörülebilir. Ama aynı zamanda ilk 11’de fazlaca oynamamış 2-3 oyuncunun olması ve sadece birkaç aydır 4-2-3-1 dizilişi ile oynamaları taktiksel anlamda sıkıntılar yaşatabilir.

Toplu Oyun ve Hücum

Norveç’e karşı oynanan maçta, Avustralya atağının nasıl geliştiğini görebiliriz: İkinci bölgede top ile buluşan oyun kurucu Aaron Mooy’un hücum sırasında iki tane uygun pas opsiyonu mevcut, orta sahada kaptan Jedinak ve sağ bek Risdon topla buluşmak için müsaitler. Belirttiğimiz üzere Avustralya hızlı ve direkt paslar ile hücuma çıkmaya çalışıyor, bu sebeple de Mooy pası Jedinak ile buluşturuyor.

Jedinak pasla buluşur buluşmaz direkt olarak topu ofansif orta saha oyuncusu Jackson Irvine ile buluşturuyor. Bu tarz ofans anlayışı ile atak geliştiren Avustralya, topa fazla sahip olmadan en çabuk şekilde rakip kaleye yönelerek gol arıyor. Hücum oyuncuları, özellikle Leckie rakip ceza sahasına doğru koşu yapıyor ve orta saha oyuncuları da ara paslar ile bu oyuncuları beslemeye çalışıyor.

Irvine topla buluştuktan sonra santrafor Juric’in defans hattının arkasına doğru koşu yaptığını görebiliyoruz. Irvine’in ikili mücadele sırasında çıkardığı pas ise üç Norveçli defans oyuncunun Juric’in civarında olmasından dolayı isabetli olmadı. Bu sebeple ofansif orta saha olarak görev alan oyuncunun saha içi görüşünün yüksek olması ve doğru oyuncuyu pasları ile beslemesi Avustralya’nın başarılı olması adına kilit role sahip olacaktır.

Topsuz Oyun ve Savunma

Hücumda 4-2-3-1 formasyonunda oynayan Avustralya, set olarak savunma yaptıkları sırada 4-5-1 formasyonuna dönüyor: Kanat oyuncuları genel olarak geriye geliyor ve ofansif orta sahada oynayan oyuncu da merkez orta sahaya evriliyor.

Norveç karşısında savunmada görüldüğü üzere dörtlü defans hattı çizgisinde, yalnızca sol bek Behich top Norveç’in sağ kanadında olduğunda çizginin ön tarafında. Orta sahda ise sağ kanat Leckie, sağ merkez orta saha Mooy ve sol kanat Petratos bir çizgi üzerinde. Ofansif orta saha (Mooy’un önündeki oyuncu) Irvine ise Norveçli orta saha oyuncusu top ile kolay buluşmasın diye onun yakınlarında, ama aynı zamanda da merkez orta sahaya evirilme isteği ile geriye doğru koşuyor. Bir diğer merkez orta saha Jedinak (Mooy ile Petratos’un önünde) ise sol merkez orta saha olduğundan ve top Norveç’in sağ kanadında olduğundan sol kanada kaymış durumda. Bu diziliş ile Avustralya savunması Norveçli oyuncuların topla buluşmasını direkt olarak kapatmamış olsa da, set defansı olarak pas yollarını başarılı bir şekilde kapatmış durumda. Genel olarak böyle bir savunma anlayışını uygulayan van Marwijk’in ekibi, kontrataklarda ise tüm takım olarak savunmaya geri koşuyor.

 

Takip Edilebilecek İsimler

Aaron Mooy: Huddersfield Town’un iki sezondur en değerli oyuncusu ve beyni olan Mooy’u Avustralya Milli Takımı’nın maestrosu olarak görebiliriz. Oyun kurma konusunda çok başarılı olan orta saha oyuncusu, duran toplarda da rakip kaleciler adına büyük bir tehlike oluşturacaktır. Saha içi vizyonu, pas yeteneği ve takımını hızlıca oyuna çıkarma becerisi ile göze hoş gelen oyun stili kesinlikle takip edilmeli.

Matthew Ryan: Premier League’in en yetenekli kalecilerinden Ryan, Avustralya’nın favori takımlara karşı sigortalarından birisi olacaktır bu turnuvada. Kendisini cesur ve risk almayı seven bir kaleci olarak değerlendirebiliriz: Ceza sahasına açılan ortalarda genellikle ileriye çıkıp topu tutmaya çalışan, kalesine doğru atılan uzun toplarda Neuer-vari ileriye çıkıp topu uzaklaştırmaya çalışan ve güçlü yapısı sayesinde topu eliyle çok uzaklara gönderebilen bir yapısı var ve onu izlemek bu sebeple gayet keyifli.

Fran Karacic: Her ne kadar ilk 11’de süre alıp almayacağı şüpheli olsa da, Hırvatistan Ligi’nin en başarılı sağ beklerinden birisi. 22 yaşındaki genç oyuncu, hücuma çıkmayı seviyor ve ayrıca savunmada ikili mücadelelerde gayet başarılı. Bu sezon ligde 1 gol ve 7 asist yapan oyuncunun geleceği gayet parlak ve ilerleyen yıllarda Avustralya’nın en değerli oyuncularından birisi olacağı kesin.

 

Sonuç

Dünya Kupası’nda C Grubu’nda yer alan Socceroos’un diğer ülkelere nazaran biraz daha kolay bir gruba düştüğünü belirtmekte fayda var. Turnuvanın favorilerinden Fransa ile aynı grupta olsalar da Danimarka gibi son yıllarda çıkışa geçen bir Avrupa takımı ile Güney Amerika elemelerini beşinci tamamlayan ve konfederasyonlar-arası play-off’larda Yeni Zelanda’yı eleyen Peru ile eşleştiler.

Fransa’ya karşı şanslarının olmadığı aşikar; lakin Danimarka karşısında takım savunmasını iyi yapabilirlerse ve duran toplardan ya da kontrataklardan bir gol bulabilirlerse puan(lar) almaları gayet mümkün. Peru karşısında ise galibiyet almaları işten bile değil, özellikle hızlı hücuma çıkarak Peru’ya defansta zor anlar yaşatabilecek kalitedeler.

Fikstür olarak ise fazla şanslı değiller: İlk maçlarını Fransa ile oynayacak Socceroos, Peru’nun Danimarka’dan puan alması halinde gruptan çıkma umutlarını fazlasıyla yitirecektir. Olası bir Danimarka galibiyeti ise Avustralya’nın ikinci maçlarında Danimarka’dan puan çıkarması zorunluluğunu getirecek. Danimarka’ya karşı puan kaybetmeleri halinde ise gruptaki son maçlarında Peru’ya karşı formalite mücadelesine çıkacaklardır, ama Danimarka ile olası golsüz beraberlikte ise Peru’yu yenmeleri halinde gruptan çıkma şansları olacaktır. Yine de gruptan çıkma şanslarının, grubu sonuncu bitirme şanslarından çok daha düşük olduğu kanaatindeyim.