Stamford Bridge’deki randevuda Premier League’in en büyük taliplerinden ikisi karşı karşıya geldi. Bir süredir Tuchel ve Chelsea’sine karşı şansı tutmayan Guardiola, her ne kadar alçakgönüllü bir skorla üç puanı elde eden taraf olsa da bunu görkemli bir oyunla yaptı.

İlk 11’ler

Takımların maç başı, sonu ve ortalama dizilişleri yukarıdaki görselde görüldüğü gibiydi.

Chelsea’nin ilk 11’i

Tuchel maça 3-1-4-2/3-5-2 şekliyle başladı. Yukarıda takımın kabaca başlangıç 11’ini görmek mümkün.

Ortalama pozisyonlara bakıldığında da 3-1-4-2’yi seçmek mümkün, ancak Azpilicueta’nın stoper başlamasına rağmen ileride ve açıkta görünmesi biraz kafa karıştırabilir. James’in 30.dakika civarı sakatlanıp oyundan çıkması ve Silva’nın oyuna girmesinin ardından Azpilicueta sağ beke geçtiğinden ortalama pozisyonu orada görünmekte.

Bunun dışında orta sahada özellikle Kovacic ve Jorginho’nun biraz derine gömüldüğü görülebilir. Chelsea’nin agresif bir pres yapmak yerine City’lileri gölgeleme ve orta blokta karşılama odaklı topsuz oyunu, yazının ilerleyen bölümlerinde daha detaylı açıklanacağı üzere maçın özellikle ilk yarısında edilgen bir maç geçirmelerine sebep oldu. Nitekim Kovacic ve Jorginho’nun gömülmesi de bu oyun anlayışının bir tezahürü olarak düşünülebilir. Kanté’nin bu ikiliden daha önde görünme sebebi ise orta sahadaki diğer iki arkadaşından daha fazla ofansif rol üstlenmesi.

Manchester City’nin ilk 11’i

Manchester City kağıt üzerinde 4-3-3 şeklinde maça başladı. Buna karşın Guardiola’dan bekleneceği üzere takımın saha içerisindeki dağılımı çok daha farklı oldu.

Takımın her iki beki de ofansif rol üstlendi. Buna karşın hücumlar daha çok Cancelo’nun kanadından gerçekleşti. Bernardo box-to-box gibi oynayarak sık sık derine geldi ve Rodri ile beraber savunmadan top çıkarılmasına yardımcı oldu. Aynı zamanda Bernardo’nun derine geldiği kısımlarda zaman zaman Walker ile yer değiştirdiği de oldu. Böylece geçici olarak da olsa Walker orta sahadayken Bernardo sağ kanatta bulundu. Bernardo’nun derine inmesiyle beraber de Bruyne biraz daha ileriye çıkarak hücum hattına katıldı.

Hücum hattında ise Jesus topla buluştuğu anlarda içe kat ederken Foden sahte dokuz gibi oynadı ve derine geldi. Böylece merkezden oyun kurulumu esnasında daha fazla alternatif oluşturuldu. Grealish ise topsuz hareketleri ve sık sık deplase olmasıyla takım hücumuna önemli katkılarda bulundu.

Top Chelsea’deyken

Topla oynama konusunda maçın genelinde her ne kadar City öndeydiyse de Chelsea’nin topla oynadığı sekanslarda takımlar yukarıdaki şemada olduğu gibi dizildiler.

Chelsea oyun kurarken genellikle sağ tarafı kullandı. Sağ kanat bekin ileriye çıkması ve boş bıraktığı alana Azpilicueta’nın gelmesiyle dörtlü savunmayla oynuyor gibi şekil aldılar.

Topun Chelsea’de olduğu kısımda Chelsea geriden oyun kurarken saha içi rotasyonları kabaca yukarıdaki animasyonda görüldüğü gibi oldu.

Azpilicueta’nın ve diğer stoperlerin nasıl konumlandığı bu kesitte görülebilmekte. Chelsea’nin bu şekilde oyun kurması üzerine City’de Jesus pres için daha merkezi bir pozisyona geldi. Böylece Chelsea sol kanadında Alonso’yu tutmak için Walker ileriye çıktı.

City oyuncularının pres yapıları bu görselde daha iyi açıklanmış durumda. City oyuncuları okla gösterilmiş rakiplerinden sorumlu olacak biçimde baskı uyguladı. Görüldüğü üzere Jesus ve Foden birer stoperi tutarken, Walker de sol kanat bekteki Alonso’ya hareketlenmekte.

Bu görseli detaylı biçimde incelemek önemli. Chelsea’nin 3-1-4-2 şeklinde oynaması, orta sahada Jorginho-Kovacic-Kante’nin V şeklinde bir yapı oluşturmasına sebep oldu. City rakibe pres yaparken adam adama bir markaj yöntemi uyguladığından orta sahadaki eşleşmeler de Chelsea oyuncularının pozisyonlarına göre belirlendi.

Jorginho defansif orta saha mevkiinde yer aldığından ötürü kendisini tutmakla görevli olan de Bruyne ileriye çıkıp on numara gibi pozisyon aldı. Nitekim Kovacic ve Kanté de merkez orta saha olduğundan Kanté’yi Rodri, Kovacic’i ise Bernardo tutacak şekilde 2v2 bir görünüm meydana geldi. City ön tarafında ise her oyuncu bir Chelsea stoperinden sorumlu olduğundan ötürü neticede City 4-2-3-1 şeklinde pres yapmış oldu.

Buna karşın City’nin pres yapısı anlatılırken altı çizilmesi gereken husus bu yapının orta sahada adam adama markaj üzerine kurulu olmasından ötürü Chelsea oyuncularının durumuna göre değiştiği. Yukarıdaki görselde Kovacic de derine geldiğinden ötürü Bernardo onu takip etmekte. De Bruyne yine Jorginho’yu tutuyor. Kanté ise görselin dışında daha ileride ve Rodri’yle eşleşmiş durumda. Bu sebeple City 4-3-3 şeklinde pres yapıyor.

City önde pres yaparken kısmen Chelsea’nin asimetrik geriden oyun kurma yapısı dolayısıyla kompakt ve alan daraltma odaklı bir sistem uyguladı. Buna karşın maçın önemli kısmında adam adama eşleşmeler söz konusu oldu.

Topun Chelsea’de olduğu oyun safhasına dair değinilecek son husus ise yukarıdaki görselle açıklanabilir. Chelsea, set oyununda çok etkili olamamakla birlikte City’nin pres yaparken kompakt bir yapı kullanması sebebiyle ters kanatta oluşan boşlukları kullanarak oyunun yönünü değiştirme şansı elde etti.

Top Manchester City’deyken

Topun City’de olduğu bölümde takımlar yukarıdaki gibi şekil aldı.

City’nin ana odağı merkezden oyun kurmayı denemekti. Bunun sağlanması için olağan şüpheli Rodri olduğundan, Tuchel önlem olarak çift santraforlu bir yapıyla sahaya çıktı. Pres yaparken çok önde basmayan Chelsea’de, Werner-Lukaku ikilisinin topsuz oyundaki önceliği Rodri’yi gölgelemek ve topun Rodri’ye aktarılmasını önlemek oldu.

City’li oyuncuların topla çıkarken yaptığı hareketler ve Chelsea’lilerin buna reaksiyonu yukarıdaki animasyonda daha iyi anlaşılabilir. Merkezden sola doğru kayan oyuncu Rodri, onun yanına gelen ise Bernardo. Merkez stoper ve sol stoper arasına giren oyuncu de Bruyne. Merkez stoper ile sağ stoper arasına kayan ise Foden.

Werner ve Lukaku’nun Rodri’ye ne kadar yakın durduğu görselde görülmekte. Chelsea presinin en ileri hattı Rodri civarlarında kurulduğundan ötürü, City stoperlerinin topla oynayacak bolca alanı var.

Chelsea’nin topsuz oyundaki 5-3-2/3-1-4-2 dizilişi yukarıdaki görselde çok net biçimde seçilebilmekte.

Chelsea’nin maç boyunca odağı City’nin merkezi bölgelerden ilerlemesine engel olmaktı. Yukarıda görüldüğü üzere Kanté-Jorginho-Kovacic üçlüsü merkezde birbirine yakın durmanın yanı sıra, forvetler Werner ve Lukaku ile aralarındaki mesafe de çok kısa.

İkinci yarıda gelen City golünden sonra Tuchel hemen oyuna müdahale ederek Havertz’i aldı. Böylece Chelsea orta sahasından bir oyuncu eksilmesiyle ileri hat üçlenmiş ve 3-4-3 dizilişine dönülmüş oldu.

Chelsea’nin 3-4-3’e döndükten sonraki pres yapısı yukarıda görülebilir. İleri hattın üç oyuncuya çıkmasıyla Chelsea daha agresif ve yukarıda pres yapmaya başladı. Böylece City geriden oyun kurarken ilk yarıdakine kıyasla daha fazla sorunla karşılaştı.

City tarafından bakıldığında ise, maçın büyük kısmında yukarıdaki şekil geçerliydi. Bernardo’nun derine inmesi ile beklerin orta saha hizasına ve de Bruyne’nin ileri çıkmasıyla takım 2-4-4 gibi bir şekil alarak topla oynadı. Buradaki en kritik oyuncu ise Bernardo.

Zira Chelsea’nin ana hedefi City’nin merkezini tıkamaktı. Bunun için de Lukaku ve Werner Rodri’yi gölgeliyordu. Fakat Bernardo’nun sık sık derine gelmesiyle orta sahada 2v2’lik bir yapı oluştuğundan City geriden rahatça çıkmaya devam etti.

Görüldüğü gibi Bernardo takımın oyun kurulumuna yardım etme konusunda derine inmekten hiç imtina etmedi ve stoperlerin yanına kadar geldiği oldu.

Bernardo’nun bu derine inişleri ile eş zamanlı olarak Walker da ileriye çıktı. Böylece Bernardo’yu kimin tutacağı konusunda Chelsea’lilerde anlık bir duraksama sonucu oluşan pencerede City topu etkili biçimde kullanma fırsatı elde etti.

City’nin Chelsea presini merkezden delmekte kullandığı tek yöntem Bernardo’nun derine inmesi değildi. Zaman zaman Foden’ın derine gelmesiyle de merkezden pas opsiyonu yarattılar.

 City’nin bu maçtaki oyununa dair önemli bir anekdot ise Guardiola’nın ileriye beşli bir yığınak yapmak yerine orta sahalarını bir tür ara hat oluşturmakta kullanması oldu. City’nin ön üçlüsü stoperler ve stoper-bek arası bölgelerde konumlanmışken, merkez orta sahalar Bernardo ve de Bruyne onlardan biraz daha geride durarak takımın 2-3-2-3 gibi şekil almasına imkan tanıdı. Bu şekilde City topu sürekli olarak ayağında tutma fırsatı elde etti.

Geçmiş maçlarda Guardiola’nın oyuncularını rakip sahaya yığması kontra atak tehditleri oluşmasına sık sık sebep olmuştu. Chelsea’nin geçişlerde ne kadar etkili bir takım olduğu göz önünde tutulduğunda bu hamlenin değeri daha iyi anlaşılabilmekte.

City hücumlarındaki en önemli taşlardan birisi de Cancelo oldu. Grealish’in maç boyunca aşırı hareketli olması sol kanatta bolca boşluk üretilmesini sağladı. Cancelo da bu boşluklar her oluştuğunda bindirme yaptı. Chelsea’nin önde basmamasından ötürü Cancelo’nun savunma güvenliğini biraz daha arka planda bırakması mümkün oldu.

Grealish-Cancelo ortaklığı, City’nin rakip saha penetrasyonunda önemli bir yapıtaşı oldu. Yukarıdaki görselde Grealish’in stoper-bek arası bölgeye girişi ve Cancelo’nun topu aktarması görülebilir.

Veri Analizi

Veriler tarafında topla oynamadan başlanacak olursa, City maç boyunca topu domine eden taraf oldu. Yalnızca son 15 dakikalık periyotta iki takımın da diziliş değişikliği neticesinde City’nin topa sahip olmasında bir düşüş söz konusu oldu.

İlk ve ikinci yarılar kıyaslandığında Chelsea’nin ikinci yarıda ilk yarıya kıyasla topla çok daha fazla oynadığını görmek mümkün. Bunda Chelsea’nin 3-4-3’e dönmesi ana faktör. Zira pres yapısında değişikliğe gitmelerinin ardından daha agresif ve önde pres yaparak City’nin oyun kurmada ilk yarıya kıyasla daha fazla zorluk yaşamasına sebep oldular.

Topla oynama grafiğinin sağ tarafına bakıldığında ise dikkat çekecek bir diğer nokta topun maçın üçte birlik bölümünde Chelsea’nin ilk bölgesinde bulunduğu. Bu Chelsea’nin kendi bölgesinde topla çok oynamasından ziyade City’nin oyunu tamamen bu bölgeye yıkması nedeniyle oluşan bir durum.

Chelsea’nin maç boyunca City birinci bölgesinde topla oynadığı süre yalnızca 2 dakika 38 saniye. Bu da Chelsea’nin toplu oyunda özellikle hücum noktasında ne kadar eksik kaldığının bir diğer göstergesi.

Son olarak City’nin topu kaybetmeden en az 45 saniye tuttuğu 14 farklı durum olması, City’nin topla oynarken aynı zamanda bir istikrar da sağladığını göstermekte.

Topla oynamalarla ilişkili olarak, takımların top kaybetme ve pres parametreleri yukarıdaki tablolarda görülebilir.

Burada dikkat çekilmesi gereken nokta Chelsea’nin ilk yarıda rakip sahada hiç top kazanmamış olması. Buna karşın ikinci yarıda 2 kez rakip sahada top kazanmayı başarmışlar. Yukarıda da değinildiği üzere Chelsea’nin pres yapısının değişmesinin takıma pozitif yansıması sayılarda da görülebilmekte.

Benzer biçimde Chelsea ilk yarıda 5 presten yalnızca 1’inde başarılı olmuşken, ikinci yarıda bu sayı 5 presten 3’e çıkmış durumda.

City tarafından bakıldığında ise ilk yarıda City’nin kendi sahasında hiç top kaybetmediği görülmekte. Buna karşın maçta kendi sahalarında yaptıkları tüm top kayıplarını ikinci yarıda yapmışlar. Bu yine Chelsea’nin formasyon değişimi sonucu daha etkili pres yapmasına bağlanabilir.

Pas parametrelerine bakıldığında Chelsea toplam 431 pas yaparken City’de bu sayı 642.

Bu paslardan Chelsea’de 95 tanesi 10 metreden kısa mesafede yapılan paslarken, City’de bu sayı 152. City’nin yaptığı kısa pas sayısı Chelsea’nin yaptığından neredeyse %50 daha fazla.

Toplam pas sayısında da City Chelsea’den neredeyse %50 daha fazla pas yapmasına karşın iki takımın uzun pas sayıları neredeyse aynı. Bu da City’nin Chelsea’ye kıyasla topu ne kadar etkili kullandığının bir diğer göstergesi olarak değerlendirilebilir.

Son olarak Chelsea’nin rakip birinci bölgesine attığı pas sayısı 85 iken, City rakip birinci bölgesine tam olarak 205 pas atmış durumda. City’nin rakip sahaya attığı bu 205 pasın 146 tanesi de isabetli olmuş. City’nin dikine oyundaki etkinliğini kanıtlar nitelikte bir parametre.

Şutlar kısmına geçildiğinde ise ilk yarıda iki takımın da hiç isabetli şutu olmadığı görülebilir. Buna karşın Chelsea, maç boyunca hiç isabetli şut çekmeyi başaramamış durumda.

City’nin tüm isabetli şutları ikinci yarıda gelmiş olup, toplam şut sayılarının üçte biri kaleyi bulmuş durumda. Kaleyi bulan 4 şutlarının 3 tanesi ise rakip ceza sahasının içinden çekilmiş. Keza City’nin çektiği şutlarda kaleye ortalama uzaklık 16.9 metre.

City ayrıca rakiplerinden beş kat fazla xG üretmeyi başarmış durumda.

Chelsea ilk yarıda yalnızca 21 hücum yapmışken ikinci yarıda bu sayıyı 40’a çıkarmayı başarmış. Yukarıda da sürekli tekrar edildiği üzere bu 3-4-3’e dönmenin takıma pozitif yansıması ile açıklanabilir.

Hücum yönlerinde Chelsea’nin hücumlarının çoğunlukla sağ kanattan geliştiği görülebilir. Buna tezat oluşturacak biçimde ise City ataklarının neredeyse yarısı sol kanattan gelişmiş durumda.

City’nin sol kanattan bu denli fazla hücum geliştirmesinin asli sebebi Cancelo ve Grealish ortaklığı.

Bu grafikte arasında en fazla pas yapan beş ikiliyi görmek mümkün. Bu beş ikilinin ilk ikisindeki ikiliden biri Cancelo.

Yukarıda Cancelo’nun maç raporu ekranı görülmekte. Sol üst köşedeki parametrelere bakıldığında Cancelo’nun uzun pas dışında sezon ortalamasının her alanda üzerinde çıkmayı başardığını görmek mümkün. Maçta en fazla pas yapmış olan isim. Keza milli maçlar da dahil olmak üzere oynadığı son 20 maçta en fazla pas yaptığı 4.maçı oynamış durumda.

Buna karşın asıl dikkat edilmesi gereken nokta Grealish ile arasındaki pas rakamları. Cancelo, Grealish’ten 22 pas alırken Grealish’e 18 pas vermiş. Sol stoper mevkiindeki Laporte’tan sonra en fazla pas yaptığı ikinci oyuncu.

Son olarak Cancelo’nun Kanté ile 6 ikili mücadeleye girdiği ve bunların hepsini kazandığına da değinilmeli.

Bu grafikte Chelsea oyuncularının mücadele parametreleri görülebilmekte. Göze çarpan iki isim Jorginho ve Kanté.

Jorginho girdiği 11 ikili mücadelenin yalnızca 2 tanesini kazanmayı başarabilmiş. Kazandığı iki mücadelenin birisini savunmada, diğerini hücumda kazanmış.

Kanté ise 14 ikili mücadeleye girip 3 tanesinde başarılı olmuş. Bu mücadeleler arasında yalnızca 1 tanesi savunmada girdiği bir ikili mücadele.

Burada ise iki takımın oyuncularının ikili mücadele matrisini görmek mümkün.

Jorginho’dan devam edilecek olursa, girdiği ikili mücadelelerin büyük kısmını de Bruyne’ye karşı kaybettiği görülmekte. Girdiği 11 mücadelenin 4 tanesi de Bruyne’ye karşı olup, bunlardan hiçbirini kazanamamış durumda.

Kanté’nin de yukarıda değinilen Cancelo dışında girdiği mücadeleler arasında en az Rodri’ye karşı başarılı olduğunu görmek mümkün. Rodri ile girdiği 3 mücadelenin hepsini kaybetmiş durumda.

Kovacic ise City orta sahasında mücadeleye girdiği hiçbir isme karşı kendini ezdirmemiş denilebilir.

Guardiola’nın orta saha eşleşmelerinde bu durumu da değerlendirmiş olması ihtimal dahilinde.

Anahtar Veriler

  • Manchester City (1.52) Chelsea’den (0.34) beş kata yakın daha fazla xG üretti.
  • Chelsea rakip sahada yalnızca 2 dakika 38 saniye topla oynayabildi.
  • Manchester City rakip birinci bölgeye Chelsea’nin toplam pas sayısının yarısına yakını kadar pas attı.
  • Maçın üçte birlik bölümü Chelsea ilk bölgesinde geçti.
  • Manchester City ataklarının yarısına yakını sol kanattan gelişti.
  • Manchester City (642) Chelsea’den (431) %50 daha fazla pas yaptı.
  • Manchester City’nin çektiği 12 şutun 8’i 30-60.dakikalar arasında geldi.
  • Chelsea’nin isabetli şutu yok.
  • Ederson’un kurtarışı yok.
  • Manchester City ilk yarıda kendi sahasında hiç top kaybetmedi.
  • Kanté Cancelo’ya karşı girdiği mücadelelerin hepsini kaybetti.
  • De Bruyne Jorginho’ya karşı girdiği mücadelelerin hepsini kazandı.
  • Cancelo 98 pasla maçta en fazla pas yapan oyuncu oldu.

Sonuç

İki taktisyen, ligde iddialı takım teknik direktörünün karşı karşıya geldiği mücadelede tatmin edici bir taktiksel derinlik söz konusuydu. Tuchel, alışılmış 3-4-3 düzeninin dışında bir sistemle sahaya çıkıp belki de Guardiola’ya sürpriz yapmak istedi, ancak bu deneme beklediğinin tam tersi bir sonuç meydana getirdi. Guardiola, bir süredir şansının yaver gitmediği Tuchel’e karşı sonunda galibiyete ulaşmayı başardı. Tabii ki bu maçın sonucu Tuchel’in yaptığı basit bir hatayla açıklanabilecek olsa bu denli uzun bir yazıya gerek olmazdı. Bu sonuç, Guardiola’nın yıllardır City’nin başında denenen ve evrilen taktiklerinin geldiği son noktanın bir eseri.