Finale kadar namağlup gelen ve sadece 1 kez galibiyet elde edemeyen Manchester şehrinin mavi yakasında Pep Guardiola için kupa önündeki en büyük engel, şüphesiz ki göreve geldiğinden beri karşılaştıkları 2 karşılaşmada da mağlup olduğu Thomas Tuchel’den başkası değildi. Zira dahilerin satrancında çözüm üretemeyen sürekli olarak Pep’in ekibi olmuştu.

Londra ekibi ise, görevden ayrılana dek takımı üzerinde belirli bir sistem ve oyun hakimiyeti oturtamayan Lampard yerine Tuchel’i göreve getirmesinin ardından, Kupa 1’de grup aşaması sonrasında oynadığı 5 eleme karşılaşmasında kalesinde sadece 2 gol yiyerek finale adını yazdırmıştı. Alman teknik adamın geçtİğimiz sezonda Paris ekibi ile bu finali görmenin tecrübesini, takımı ve rakibi üzerinde maçın son anına kadar oldukça iyi kullanarak kupanın iki kulbundan tutmayı başardı. Bununla birlikte Şampiyonlar Ligi’nin kazanan son 3 takımın teknik adamının Alman olması da tarihe not olarak geçti.

  • FİNALİN İLK 11 VE DİZİLİMLERİ:

Tuchel’e karşı önceki karşılaşmada rotasyonlu da olsa  3’lü savunma ile çıkarak, merkezde kuvvetli Chelsea’nin dinamizmini kırmayı hedefleyen fakat istediğini elde edemeyen Pep’in takımının klasiğe dönen 4-3-3 formasyonuyla sahada yer aldığını ve oyunun son çeyrek dilimine skorun da etkisiyle 4-4-2’ye geçiş yaparak finali tamamladığını gördük.

Chelsea’nin ise Tuchel’in muhafazakar şekilde bağlı olduğu 3-4-2-1 ile sahada yer aldığını ve maç boyunca tüm takımın bilhassa top rakipteyken birbirine ezber şekilde aynı mesafelerde, aynı oranda alan bırakarak pozisyon aldığı görüldü.

Rakibinde Kante gibi orta saha merkezi dinamizmi ve pozisyon görev bilgisiyle domine edecek büyük bir güç varken, Fernandinho veya Rodri gibi fizik ve tempo olarak takımını dengeleyecek oyuncuları ilk 11’de sahaya süremeyen İspanyol teknik adamın İlkay’ı merkezde konumlandırıp, kenar özellikli Foden’ı merkeze yaklaştırarak, anti tez üretme çabasının etkisiz kaldığı görüldü. Zira merkezdeki bu tıkanıklık, beklerine yani Walker-Zinchenko ikilisine topla oyun yükünü bindirerek, 160 pas ile hücum aksiyonlarına geçiş oyununda aktif rol almalarına sebep olurken, buna en çok Tuchel’in sevindiğini tahmin etmek zor olmazdı.

  • MAÇ ANALİZİ

Final beklendiği gibi, City’nin daha çok topa sahip olduğu ve Chelsea’nin ise kendi yarı sahasında rakibini karşılayarak ve topsuz oyunda alan kapatarak başladı. Fakat  özellikle ilk 15 dakikalık dilimin ardından Tuchel’in takımının oyunu 1. değil 2.bölgesinde karşılayacağı ve maç genelinde bu ezberinden şaşmayarak beklediklerinden fazla şekilde rakibine top kaybı yaptırdıkları görüldü.

Sterling ve Mahrez’i olabildiğince çizgiye ayak bastırarak kenarlarda tutan, Foden ve Bruyne’yi değişmeli olarak en uçta kullanan Pep’in bu hamlesine karşılık Tuchel’in takımının merkez koridorda taviz vermeden daraltarak oyunda kaldığını ve bunun da fizik olarak zaten rakibine üstünlük kuramayan City için A planı dışında başka planlara yönelmesi zorunluluğu olduğuna şahit olduk. Rakibine göre 2 kattan daha fazla sayıda top kapan(24) Londra ekibi, özellikle İlkay’ın göbekte geçiş oyununa hücum yerine savunma katkısı verme çabasına bürünmesiyle de orta saha merkezde baskıyı arttırabildi.

-İlkay vs Chelsea

İlk yarı da özellikle golü yiyene kadar, City’nin en uçta De Bruyne’nin öncülüğünde Chelsea yarı alanında  7-8 oyuncu ile topsuz koşu ile yönlenerek beklenen presi yaptığı ve çalışılmış ders olarak Azpilicueta – James bağlantısı arasına girerek, ileri uca derinden top çıkmamasını hedeflediler fakat başarılı oldukları söylenemezdi. Kaptan ve James takımlarında en çok topla buluşan 2 isim olurken, sağladıkları toplamda 100 isabetli pasın %80’ini ileri ve rakip 3.bölgeye yaptılar.

-Azpilicueta-James bağlantısı ve City presi

Geçtiğimiz sezonlara nazaran bu sezon özellikle zirve maçlarında topu rakibe daha çok verecek şekilde oyunlar çizebilen Guardiola için, finalde bu anlamda topa eskisi gibi yüksek oranda sahip olsa da pas verimliliği zayıf kalırken, bu pasların toplamının %20’ine denk gelecek kadarını, yani  136 tanesini ileriye başarılı şekilde taşıyabildiler.

Finale damga vuran saha içi organizasyonlarından birisi de Chelsea hücum 3’lüsünün maç boyunca yaptıkları doğru topsuz koşular oldu. Dripling ve doğru pozisyon alma işini de sahada oldukça etkili yapabilen bu üçlü, tam da Tuchel’in kafasındakilerin röntgenini çekti denilebilir. Bu noktada kupayı getiren golün oluşumunda; Werner’in Stones/Dias ikilisinin dengesini bozduğu topsuz koşuya, Havertz’in rakip bekin takibini atlatarak savunma merkezine attığı dribbling sonrası, tüm maç belki de bu anı cezalandırmayı bekleyen Mount’ın bitirici dikine pası skora ulaşarak gecenin sonunda kupanın iki kulbundan tutmayı başardılar.

  • Chelsea Organizasyonu ve Gol

Ana oyun planında, merkezdeki akıcılık ve geçişkenlik büyük rol oynayan City için İlkay ve De Bruyne’nin aralarındaki mesafenin açılması, Bernardo’nun da toplu oyunda eksik performansı ile oyun planı, Zinchenko ve Kyle Walker’ın topla dripling ve merkeze kat ettikleri koşuları üzerine kuruldu. Bu kurguda iki kenar bek maç boyunca toplamda 202 kez topla buluşurken, yine 15 top kaybı yaparak çare olamadılar.

İkinci yarıda De Bruyne’nin talihsiz sakatlığıyla oyun dışı kalması sonrası Gabriel Jesus’un girmesiyle birlikte City’nin savunmadan rakip 1 ve 2.bölgeye top çıkarma noktasında sıkıntılar yaşadığı ve bunu derin oyun kurucu pozisyonuna değişmeli olarak gelen İlkay ve Bernardo ile sağlayamadığı görüldü.

Chelsea’nin bu durumu zorlaştırmak adına direnci arttırarak, Werner/Mount ön alan baskısına Kante’yi derinde bırakarak Jorginho’nun destek koşularıyla birlikte rakibini kendi yarı sahasında dönem dönem tutmayı amaçladığı gözlemlendi.

  • İkinci Yarı Chelsea Presi ve City Top Kaybı

Top rakipteyken 5’li savunma şeklinde topun arkasında kalmayı, takım halinde maç boyunca muazzam şekilde gerçekleştiren Tuchel’in ekibi, bunu da oyuncuları arasındaki mesafeyi sıkı şekilde daraltarak ve rakibini bu alanda oynamaya mecbur bırakarak başardı.

 – Chelsea Savunma

Stones- Dias ikilisi üzerinden derine gelerek oyun kurma eğiliminde olan De Bruyne üzerinde ise maçın belirli kısımlarında 5’li savunma diziliminden +1 pres katkısı ile Kaptan Azpilicueta’nın Belçikalı üzerine baskı kurarak, Chelsea 2.bölgesinde topla buluşmasına engel olma çabasında başarılı olduğu gözlemlendi.

  • Azpilicueta ile +1 Pres ve City Half Space Alana Yapılan Koşu

Son 15 dakikalık dilimde Kun Aguero’nun oyuna dahil olmasıyla net şekilde 4-4-2’ye geçiş yapan City’de Fernandinho’nun toparlayıcı rolde derinde yerinde almasıyla birlikte İlkay’ın öne geçerek rakip 2.bölgesine yerleşme çabaları görüldü. Bu noktadan sonra City topa %85’lere çıkan oranda sahip olsa da, Chelsea’nin hücum koridorunu Kante önderliğinde, takım halinde kapatması sonucunda, oyunun kaderi Kyle Walker’ın ayaklarına sıkıştı ve bu da finali kimin kazandığının son düdük çalmadan göstergesi oldu.

  • Kyle Walker ve Tükenen City Atağı

Zirvenin Adı: N’Golo Kante

Gecenin şüphesiz ki yıldızlarından birisi de Kante oldu. Sahada basmadık yer bırakmayıp, takımının savunma kısmında liderliği kimseye bırakmayan oyuncu, Dünya Kupası, Premier Lig, Avrupa Ligi, FA Cup Şampiyonlukları koleksiyonuna bu kupayı da haklı şekilde eklemeyi başardı.

Finalde %85 pas isabeti, 7/8 ikili mücadele, 1 kilit pas, 2 top çalma gibi istatistiklere sahip Fransız oyuncu, Yarı Final serisindeki iki maç ile birlikte Final maçının da adamı seçilmeyi başardı.

–  Maçta Öne Çıkan İstatistikler

  • SONUÇ

Neredeyse 1 sezon dolmadan ikinci kez katıldığı Şampiyonlar Ligi finalinde bu sefer yüzü gülen Thomas Tuchel, Pep’in takımını bu sezon 3.kez saf dışı bırakmayı da başararak gurur dolu bir hikaye yazmayı başardı.

Londra ekibinin, Guardiola’ya City başında en düşük xG (Gol Beklentisi)’ye ulaştığı 2.maçı yaşatarak, kalesinde sadece 1 isabetli şut görmesi, rakibini nakavt ettirmenin istatistiksel bir diğer göstergesi oldu.

Final boyunca sahada mental ve fiziksel anlamda üstünlüğünü bariz şekilde hissettiren Chelsea için önümüzdeki sezonla birlikte Premier Lig şampiyonluğu beklentisi maksimum seviyeye çıkarken yine aynı rakiple, aynı teknik adamların taktik savaşına keyifle şahit olacağız.

Katıldığı tüm kupalarda neredeyse bahar sonuna dek başarı kovalayan Manchester City için, bu kupayı daha önce kazanan en genç teknik adam olan Pep Guardiola, Kupa 1’de zafer elde edemediği Bayern macerasından sonra City ile kupaya uzanmaya çok yaklaştı ama hayalini ertelemek zorunda kaldı.

Futbolu anti tezler üzerine kurabilen İspanyol teknik adamın final maçında aldığı riskli tercihler ve sonuçları ise olabildiğince tartışılacak gibi gözükmekte. Her şeye rağmen, gelecek sezon onları yine yeniden tüm kupalar için iddialı göreceğimiz ise şüphesiz.