Şampiyonlar Ligi eleme turlarının başlamasıyla Parc des Princes’de karşı karşıya gelen PSG ve Real Madrid’in mücadelesi her ne kadar skor tabelasına yansımasa da ev sahibinin domine ettiği bir oyun ve 1-0’lık PSG galibiyeti ile sonuçlandı.

İlk 11’ler

PSG sahaya kağıt üzerinde 4-3-3 biçiminde çıktı. Buna karşın yazının ilerleyen bölümlerinde detaylandırılacağı üzere oyuncuların pratikteki pozisyonlanmaları ve takım formasyonu kağıt üzerinde yazandan çok daha farklıydı.

Keza Real Madrid de PSG gibi sahaya 4-3-3 şeklinde çıktı. Buna karşın PSG’nin aksine dizilişlerinden çok sapmayarak nispeten daha disiplinli ve katı bir yapıyla oynamayı tercih ettiler.

Yukarıda oyuncuların ortalama pozisyonlarına bakıldığında özellikle PSG’nin kağıt üzerindeki 4-3-3 dizilişinden ne kadar bağımsız bir oyun sergilediğini görmek mümkün. Bunun haricinde PSG’nin ortalama saha içi yerleşiminden ulaşılabilecek bir diğer sonuç da takımın oyunu ne denli ileride oynadığı noktasında, zira görülebileceği üzere stoperler Marquinhos ve Kimpembe orta sahanın merkezine kadar gelmiş durumda. Bekler Mendes ve Hakimi oyun boyunca hücum ağırlıklı bir mantalite benimsediğinden her ne kadar kağıt üzerindeki diziliş PSG’nin dörtlü savunma ile oynayacağını göstermekte idiyse de bu ikili üçlü savunma kanat beki gibi oynadı. Son olarak forvet hattında Messi’nin Barcelona döneminden de alışık olduğumuz Sahte-9 rolünde oynadığı merkeze ve orta sahadaki Veratti – Paredes ikilisine yakınlığından görülebilmekte olup merkezde kalan boşluğun kanatlar di Maria ve Mbappé’nin daralmasıyla doldurulmaya çalışıldığı görülebilmekte.

Real Madrid’in ortalama oyuncu pozisyonlarına bakıldığında ise yukarıda değinilen disiplinli ve konservatif yapının yansımasını kolayca görmek mümkün, zira takımın 4-3-3 dizilişi oyuncuların doksan dakikanın sonundaki ortalamalarından dahi net biçimde seçilebilmekte.

Top PSG’deyken

PSG’nin topa sahip olduğu bölümlerde takım dizilişinde kağıt üzerindeki yapıdan çok farklı bir görüntü oluşmasına sebep olan alterasyonlar söz konusuydu. Takımın topa sahip olduğu bölümde dizilişi kabaca 3-3-4’e döndü.

PSG’nin 3-3-4 şeklinde hücum etmesini Real Madrid’in savunma yapısıyla birlikte düşünmek gerekmekte. Zira PSG’nin 3-3-4 şeklinde dağılması ve Madrid’in 4-3-3 biçimini koruması oyuncuların saha içinde birebir kalmasına olanak tanıdı. Ön hatta top sürme ve adam geçme kabiliyeti yüksek forvetlere sahip PSG için bu haliyle arzu edilen bir durumdu.

Özellikle Mbappé ve Messi’nin top sürme sayılarına bakıldığında yukarıda bahsedilen durumun PSG açısından ne ölçüde hayata geçirildiğini görmek de mümkün. İki oyuncu da bu maç özelinde tüm sezonki dribbling ortalamalarının neredeyse üç katına çıkmayı başarmış.

Burada PSG’nin 3-3-4 yapısını oluştururken hangi oyuncuların ne şekilde kaymalar yaptığını görmek mümkün. Messi’nin derine orta sahaya kadar inmesi sonucunda kanattaki di Maria ve Mbappé daralarak santrafor gibi konumlanıyor. Bunun üzerine kanatlarda kalan boşlukları doldurabilmek adına bekler Mendes ve Hakimi ileriye çıkıyor. Son olarak savunma hattının üçlenebilmesi ve stoperlerin sayı dezavantajına maruz kalmaması adına Danilo orta sahadan Marquinhos’un sağına derine geliyor.

Bu dizilişte Messi’nin sürekli derine inmesi Madrid savunması adına problemler meydana getirdi. Zira Messi’yi tutan Casemiro’nun Messi her derine indiğinde kendisini takip etmesi Madrid merkezinde önemli boşluklar oluşmasına ve Mbappé ile di Maria’nın stoperlerle birebir pozisyonlar yakalamasına olanak tanınması demek idi. Buna karşın Casemiro kendisini takip etmediğinde ise Messi yukarıdaki karede görüldüğü gibi merkezde geniş boşluklar yakaladı ve bu pozisyon sonunda Mbappé’nin kaleciyle baş başa kalmasını sağlayan Madrid için çok tehlikeli bir kilit pas atma imkanı buldu.

Messi’nin derine gelerek oyun kurucu rolü üstlenip sürekli progresif ve direkt paslar denemesi başarılı pas oranının düşmesine sebep oldu. Nitekim burada da oyuna sonradan giren Neymar’ı ve yalnızca beş pas yapan Gueye’yi saymazsak kendisi sol bekteki Mendes ile takımın en düşük pas isabet oranı ile oynayan oyuncusu oldu.

Her ne kadar Messi düşük bir pas isabet yüzdesiyle oynamış gibi görünse de özellikle dribbling başarısı, kilit pas sayısı ve hücumdaki ikili mücadele başarı oranına bakıldığında oyuna önemli ölçüde katkı sağladığı net biçimde görülmekte.

Keza Mbappé’nin de golü atıp maçı takımına kazandıran isim olmasının dışında hücumdaki ikili mücadeleleri ve dribbling başarısına bakıldığında Real Madrid’in alan daraltma ve PSG’nin yaratıcı ayaklarını bu suretle kısıtlama yönündeki önlemlerinin sahada pek karşılık bulmamış olduğu aşikar.

Burada ise arasında en çok top alış-verişinde bulunan beş oyuncu ikilisinden üçünün Messi-Paredes-Veratti kombinasyonları olduğu görülebilmekte. Messi’nin sürekli derine inmesi pratikte forvetten çok orta sahaymış gibi bir rol oynaması ile sonuçlandı.

Topun PSG’de olduğu sekanslarda Real Madrid’in yaklaşımı ise agresif pres yapmayarak kendi sahalarında kompakt ve dizilişe bağlı bir savunma yapısı oluşturmak üzerineydi. Yukarıdaki görselde top Paredes’teyken Madrid’lilerin 4-1-4-1 şeklinde alan kapatma odaklı sahaya yayıldığını net biçimde görmek mümkün.

Keza burada da Madrid’in savunma yaparken ne kadar küçük bir alana yayıldığı seçilebilmekte. Madrid’in buradaki amacı merkezi boşlukları olabildiğince tıkayarak minimize etmek ve bu şekilde PSG’nin volatil forvetlerinin alan bulup tehlikeli pozisyonlara girmesine engel olmaktı.

Maç boyunca PSG topa hükmeden taraf oldu. Özellikle ilk yarıdaki topa sahip olma oranlarına bakıldığında PSG’nin üstünlüğü net biçimde anlaşılmakta. Keza yukarıdaki görselin sağ tarafında topun oyunda olduğu sürenin yalnızca %18’inde topun PSG’nin sahasında olduğu görülmekte. Oyun en fazla orta sahada oynanmış olsa da topun Madrid sahasında bulunduğu süre PSG sahasında bulunduğunun iki katı kadar. Bu durum ise PSG’nin etkin pres oyunu ile açıklanabilir.

PSG’nin topla oynama istatistikleri yanında pas istatistiklerine de bakıldığında takımın genel mantalitesini anlamak daha mümkün bir hale gelmekte. Toplamda 711 pas yapan PSG, maç boyunca yalnızca 8 uzun pas denemesinde bulunmuş. Takımın genel eğiliminin topu etkin ve bilinçli biçimde kullanarak set hücumu yapma yönünde olduğu buradan da anlaşılabilir.

Yukarıda takımların şut metrikleri görülmekte. PSG, ikinci yarıda ilk yarıdakinden neredeyse üç kat daha fazla şut çekmiş. Maç boyunca çekilen şutların yarısından fazlası ceza sahası içinden. Ayrıca maçın son 15 dakikalık kısmında PSG’nin topla oynama oranı önemli bir düşüş göstermesine karşın bu aralık aynı zamanda maçta en fazla şut çektikleri ikinci 15 dakikalık sekans olmuş. Keza maçı kazandıran gol de bu bölümde geldi. PSG’nin xG’si her ne kadar 2.80 olsa da bir tane de penaltı kullandıklarını hatırlatmakta fayda var.

Top Real Madrid’deyken

PSG maçın büyük bölümünde topla oynayan taraf olsa da oyunu açıklarken PSG’nin topa sahip olmadığı sekanslarda yaptıkları çok daha büyük önem arz etmekte. Zira topla bu kadar fazla oynayabilmeleri efektif ve boğucu ön alan presleri ile mümkün oldu.

PSG pres yaparken oyuncuların saha içi yayılımı Baklava 4-4-2 şeklindeydi. Bunu Messi’nin derine inerek Casemiro’yu tutması, beklerin rakip beklere basmaya gelmesi ve kanatların daralıp ileriye çıkmasıyla sağladılar. Benzema’nın derine gelip gelmemesine göre zaman zaman yapı 3-4-1-2’ye de benzedi.

Yukarıda açıklanan durumun saha içi tezahürü yukarıdaki karede görülebilmekte. PSG çoğunlukla bu yapıyla ön alan presi yaptı ve önemli ölçüde başarı da sağladı.

Buradaki animasyonda PSG’nin pres yapmak için 4-3-3’ten nasıl 4-4-2’ye döndüğünü aşamalı biçimde görmek mümkün.

Buna karşın özellikle PSG’nin topla oynamasının düşüş gösterdiği 30-45.dakikalar ve 75-90.dakikalar arası bölümde yukarıdaki ön alan presine ara verip bu karedeki gibi tipik 4-3-3/4-1-4-1 alan kapatma savunması yapmayı tercih ettikleri oldu. Söz konusu tercih muhtemelen oyuncuların kondisyon durumu ile bağlantılıydı.

Topun PSG’de olduğu bölümdeki son paragrafta PSG’nin topla oynama oranının büyük ölçüde PSG’nin başarılı presiyle bağlantılı olmasına ilişkin biraz daha detaya inilmeli. Yukarıdaki görselde takımların top kayıpları ve pres metrikleri görülmekte.

Burada Real Madrid’in kendi sahasında yaptığı top kayıpları ve PSG’nin pres metrikleri beraber değerlendirildiğinde PSG’nin topsuz oyun etkinliğinin yüksek bir seviyede olduğunu görmek mümkün.

PSG’nin topsuz oyundaki bir diğer başarısı ise Real Madrid’in kontra atak metriklerinde ortaya çıkmakta. PSG her ne kadar önde agresif bir pres yapmayı tercih etmişse de bu durum yukarıda da görüldüğü üzere Madrid’in geçişte herhangi bir tehdit oluşturmasına yeterli olmamış. Real Madrid’in maç boyu toplam 8 kontra atağının hiçbirisi şutla sonuçlanmamış.

Kilit veriler

  • PSG ikinci yarı (16) ilk yarıdakinden (6) neredeyse üç kat daha fazla şut çekti.
  • PSG toplam 2.80 xG üretirken Real Madrid 0.32’de kaldı.
  • PSG’nin çektiği toplam şut sayısının yarısından fazlası (12) ceza sahası içinden geldi.
  • PSG’nin maç boyunca toplam 711 pastan yalnızca 8 tanesinde uzun pas denedi.
  • Real Madrid’in 8 kontra atak denemesinin hiçbiri şutla sonuçlanmadı.
  • Topun akan oyunda olduğu sürenin %82’si PSG çeyreğinin dışında oynandı.
  • Real Madrid kendi sahasında 28 defa top kaybetti.
  • Messi maçta en çok top kaybeden isim oldu (13).
  • Mbappé 16 dribbling denemesinden 14 tanesinde başarılı oldu.

Sonuç

PSG her ne kadar maçı uzatma dakikalarında attığı tek golle kazanmış olsa da sahada göstermiş oldukları oyun ile rahatlıkla çok daha net bir sonuç ile de geceyi noktalayabilirdi. Real Madrid’in ise muhtemelen eleme usulüne geçilmesinin de etkisiyle deplasmanda korkunç olmayan bir skor elde etmeyi yeterli görmesi sonucunda edilgen bir oyun sergilemesi de bunda rol oynadı. Yine de İspanyol takımının rakibin kuvvetini de göz önünde tutmakla birlikte hiç tehdit yaratamamış olması üzerinde durulması gereken bir nokta.