Taraftarlarını her büyük turnuva öncesi heyecanlandıran fakat her seferinde hayal kırıklığı yaratan İngiltere, belki de tarihte hiç olmadığı kadar gösterişsiz kadrosu ile Rusya’da sürpriz peşinde olacak. 1966’da kazandığı Dünya Kupasından sonra hemen hemen her büyük turnuvada beklentilerin uzağında kalan “3 Aslanlar” daha genç, daha dinamik ve ilk defa alışılagelmiş ülke baskısından uzak bu Dünya Kupasında devlerin arasından sıyrılıp bir peri masalı yazmak için mücadele edecek…
2018 Dünya Kupasına Katılım ve Hazırlanma Süreci
23 Haziran 2010 tarihinde İngiltere’nin Slovenya’yı 1-0 yendiği Dünya Kupası mücadelesi aynı zamanda İngiltere’nin kazandığı son Dünya Kupası maçı oldu. 2014 Brezilya’da kelimenin tam anlamıyla hayal kırıklığı yaşayan İngilizler, grup aşamasında 1 puan alarak sonuncu oldular ve evlerinin yolunu tuttular.
Bu kabul edilemez başarısızlık sonrası kamuoyundaki genel düşünce kadro olarak bir revizyona gidilmesiydi. Nitekim bugün İngiltere’nin Dünya Kupası kadrosunda 2014’te yer almış sadece 5 futbolcu bulunuyor.
Eylül 2016’da Sam Allerdayce’ın skandala karışıp sadece 67 gün görevde kaldıktan sonra istifa etmesi ile göreve sürpriz bir şekilde gelen Gareth Southgate, her ne kadar uzun bir sure çok destek görmese de devam eden kadro revizyonu ve en önemlisi elemelerde namağlup olarak Dünya Kupasına gelmesi ona büyük bir artı kazandırdı.
Grupta bulunan İskoçya, Slovakya, Slovenya ve Litvanya gibi düşük klasmandaki rakiplerinin önünde grubu çok rahat lider bitiren İngiltere, aynı zamanda bu yeni jenerasyonun tecrübe ve özgüven kazanma açısından oldukça verimli bir eleme sureci geçirdi.
Nispeten kolay gecen eleme sürecinde yaşanan en büyük eksiklik hiç tartışmasız bu genç ama ümit vadeden kadronun kendisini daha üst klasmandaki rakiplere karşı test etmemesiydi. Bundan dolayı elemeler biter bitmez İngiltere hiç vakit kaybetmeden sırasıyla Almanya, Brezilya, Hollanda ve İtalya ile hazırlık karşılaşmaları oynadı ve bu maçlardan hiçbirinde mağlup olmadı. Zaman zaman eleştirilse de 3-5-2 taktiğinden vazgeçmeyen Southgate, gençlere olan inancını bu maçlarda bir kez daha ortaya koydu. Nijerya’nın ardından en genç 2. takım olan İngiltere (26 yaş ortalaması), kadrosundaki tüm oyuncuların kendi liginden gelmesi ile de öne çıkıyor.
İngiltere’nin başarısız geçen yıllarına bir son vermek için kararlı olan Southgate, beklentinin ilk defa bu kadar az olduğu bir turnuvada “Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluğu” tekrar eski günlerine döndürmeye çalışacak.
Muhtemel Formasyon ve Detaylı Kadro Analizi
Gareth Southgate tarafından açıklanan 23 kişilik takım kadrosu aşağıdaki futbolculardan oluşuyor. Kadronun en dikkat çekici özelliklerinden birisi 6 farklı takımdan (Tottenham, Man Utd, Man City, Liverpool, Chelsea ve Leicester) 19 futbolcu olması. 5 futbolcu ile Tottenham bu açıdan lider durumda.
Kaleciler: Jack Butland (Stoke City), Jordan Pickford (Everton), Nick Pope (Burnley)
Savunma: Trent Alexander-Arnold (Liverpool), Gary Cahill (Chelsea), Fabian Delph (Man City), Phil Jones (Man Utd), Harry Maguire (Leicester), Danny Rose (Tottenham), John Stones (Man City), Kieran Trippier (Tottenham), Kyle Walker (Man City), Ashley Young (Man Utd)
Orta Saha: Raheem Sterling (Man City), Dele Alli (Tottenham), Eric Dier (Tottenham), Jordan Henderson (Liverpool), Jesse Lingard (Man Utd), Ruben Loftus-Cheek (Crystal Palace)
Forvet: Harry Kane (Tottenham), Marcus Rashford (Man Utd), Jamie Vardy (Leicester), Danny Welbeck (Arsenal)
Gareth Southgate elemelerde nadirde olsa klasik 4-2-3-1 taktiğiyle sahaya çıksa da İngiltere’nin turnuva boyunca 3-5-2 taktiği ile oynayacağı kesin gibi. Hazırlık maçlarında ve oyuncu seçimlerinde bunu açıkça gösteren Southgate turnuvanın başlamasına kısa bir süre kala 2-3 pozisyon dışında ideal 11’ini belirlemiş gibi görünüyor.
Tecrübenin belki de en önemli olduğu pozisyonlardan biri kaleci olsa da Southgate muhtemelen kaleyi 24 yaşındaki Jordan Pickford’a emanet edecek. Bir diğer seçenek 25 yaşındaki Jack Butland kulübü Stoke City ile küme düşmesine rağmen ülkenin bu 2 kaleciden uzun vadede beklentisi büyük.
Bu genç kadronun belki de en önemli yıldızlarından birisi olan Man. City’li Kyle Walker muhtemelen 3’lü defansın sağında görev alacak. Kulübü ile Premier Lig’de muazzam bir başarı yakalayan ve rekorlarla şampiyon olan Walker her ne kadar sağ bek orijinli bir oyuncu olsa da Southgate onun tecrübesinden ve kalitesinden defans gibi hayati bir öneme sahip pozisyonda yararlanmak isteyecektir. Walker’in yanında oynayacak diğer 2 stoper Maguire, Stones ve Cahill arasından seçilecek. Maguire’in bu seviyedeki tecrübesizliği ve Stones’un kulüp bazında bireysel olarak çok parlak bir sezon geçirmemesi soru işaretleri olsa da Southgate’in bu pozisyonda elinde çok fazla seçenek olmadığı da bir gerçek. Bu sebeplerden dolayı daha az riskli olduğu düşünülen 32 yaşındaki Gary Cahill’i ilk on birde görmek sürpriz olmayacaktır. Duran toplara belki de en fazla önem veren takımlardan biri olacak olan İngiltere, stoperlerinden korner ve frikiklerde mutlaka ileride de yararlanmayı düşünecektir. Bu bağlamda milli takımda 5 gölü bulunan Cahill, kulübü ile bu sezon 2 gol atıp 3 asist yapan Maguire ve kariyerinde 4 Şampiyonlar Ligi golü bulunan Stones İngiltere’nin sürpriz golcü adayları olabilirler.
Walker’in stoperde oynaması ile beraber sağ bek/kanat pozisyonunda Trippier’in yeri garanti. Tottenham ile her ne kadar genelde 4lü defansın sağında oynasa da bu sezon yaklaşık 6-7 maçta 3-5-2nin sağında oynaması onu bu konuda yeterince tecrübeli yapıyor. Bir diğer aday henüz A milli takım seviyesinde maça çıkmamış olsa da, 19 yaşındaki Alexander Arnold turnuvaya Şampiyonlar Ligi finalisti apoleti ile geliyor.
Sol tarafta ise yine bir Tottenham oyuncusu olan Dany Rose ve tecrübeli Ashley Young arasında secim yapacak olan Southgate’in kararı merak konusu. Son oynanan Nijerya maçında Young ile başlayan Southgate muhtemelen bu konudaki kararı hakkında bir ipucu da vermiş oldu.
Birbirini tamamlayan 3 merkez orta saha ile sahaya çıkmaya hazırlanan İngiltere’de bu pozisyonda 2 Tottenham oyuncusu görmemiz oldukça muhtemel. Daha defansif rolde, hatta gerektiğinde stoper oynayabilen Dier’in yeri garanti iken onun yanında Liverpool ile rüya bir sezon geçiren ve Şampiyonlar Ligi finalinde takımı başında kaptan çıkan Jordan Henderson, bir Gerrard olmasa da orta saha yükünü çekecek ikili olacaktır. Her ne kadar turnuvanın favorilerine kıyasla oldukça sönük bir orta saha rotasyonuna sahip olsa da bu jenerasyonun altın çocuğu diyebileceğimiz 22 yaşındaki Dele Alli ilk Dünya Kupasında İngiltere’nin en büyük kozlarından birisi olacaktır. Topla beraber zekâ düzeyi en yüksek oyuncu konumundaki Alli, İngiltere’nin hemen hemen her Dünya Kupasında büyük beklentisi olan genç oyuncu kategorisinin bu seferki temsilcisi.
Topla kaliteli ayaklardan ziyade genel olarak hıza dayalı bir oyun yapısı benimseyen İngiltere, en azından bu konuda ileri hattında hiç zorluk çekmeyecek. Su anda dünya futbolunda belki de en formda bitiricilerinden birini kadrosunda barından İngilizler, Harry Kane ile Pep Guardiola’nin sihirli ellerinde oyununu bambaşka bir boyuta taşıyan Raheem Sterling’e oldukça güveniyor. Birçok defans oyuncusunu hızı ile zorlayacak Jamie Vardy, Marcus Rashford ve Danny Welbeck gibi oyuncuları da bu rotasyonda Rusya’ya götüren Southgate’in eli en azından bu konuda geniş.
TAKTİKSEL ANALİZ
Göreve geldiğinde birçoğu tarafından yetersiz bulunan 47 yaşındaki Gareth Southgate, göreve geldikten bir süre sonra korkusuzca medyanın karşısına çıktı ve aslında uzun yıllar futbolda büyük rekabet içerisinde oldukları Almanları örnek göstererek onların yakaladığı başarıyı hedef olarak koydu. Hem takım hem de ülke olarak Alman mantalitesine geçiş yapmaları gerektiğini kibir ile bilinen kendi milletine karşı söylemek büyük cesaret örneği olarak görünse de bir süre sonra herkes bunun aslında geç kalınmış bir gerçek olduğunun farkına vardı.
Şu bir gerçek ki hem kulüp hem de milli takım bazında basari için olmazsa olmaz kriterlerden bir tanesi her alanda kompakt, birbirini tamamlayan, takım halinde hareket eden bir yapıda olunması. Turnuva öncesi İngiltere için bu kriterler tam anlamıyla sağlanmış değil. İngiltere’nin hücum hattında müdafaa edilmesi zor oyuncular barındırmasından kaynaklı ters geleceği birçok takım olmakla beraber orta sahadaki kalite ve çok yönlü/boyutlu oyuncu eksikliği ve defanstaki nispeten düz oyuncu fazlalığı İngiltere’yi daha güçlü rakipler karşısında her zaman 2. favori konumuna sokuyor.
Toplu Oyun, Hücum
İngiltere’nin kâğıt üzerindeki formasyonu 3-5-2 olsa da kanatların hücuma katılması ile beraber 3-2-1-4 gibi bir düzene geçiyorlar. (resim 1) Topla çok fazla vakit geçirmekten ziyade gerek kanatlardan gerekse orta sahadan atılan uzun toplalarla defans arkasına hızlı oyuncuları kaçırmak hücum aksiyonlarının başında geliyor. (resim 2 ve 3) Elemeler suresince Southgate’in en önem verdiği şeylerden bir tanesi olan hücumda çok çabuk çoğalma felsefesi geride handikaplar getirse de İngiltere’nin turnuva süresince en büyük kozu olacaktır.(resim 4) Tam olarak kontra atak takımı demek doğru olmasa da topu mümkün olan en hızlı sürede kaleye götürmek temel amaç.
Bu oyun felsefesinde İngiltere’nin en çok zorlandığı ve uygulamayı tam anlamıyla yapamamasındaki en büyük engel topla beraber ekstra isler yapacak oyuncu azlığı. Sterling, Rashford, Lingard, Rose, Trippier, Welbeck gibi hızları ile on plana çıkan ve hemen hemen her defansı rahatsız etme potansiyelindeki oyuncuların toplu oyunda ayni etkiyi gösterdiği söylenemez. Bu nedenledir ki İngiltere’nin hemen hemen her maçında sonlandıramadığı atak sayısı oldukça fazla. Nijerya ile oynanan son hazırlık maçında ilk yarıda bir çok pozisyon bulmasına rağmen golleri Cahill’in kafasından ve Kane’in birazda kişisel çabasından buldu.
Sonuç olarak bu oyun tarzı ve sistem belirli rakiplere karşı umut vadetse de her maçta işe yaraması çokta olası görünmüyor. Bu bağlamda Southgate’in alternatif oyun planları üzerinde mutlaka farklı bir şeyler sunması gerekiyor. Kadro derinliğindeki sıkıntı belki de en çok burada kendisini belli ediyor.
Topsuz Oyun, Savunma
Elemeler suresince İngiltere’nin savunma anlamında çok zorlanmadığı bir gerçek. Grupta oynadığı 10 maçta 2 farklı takımdan (İskoçya ve Slovakya) toplamda sadece 3 gol yemesi bunu kanıtlar nitelikte. Gareth Southgate elemeler boyunca farklı defans oyuncularına yer verse de oyun sisteminde çok nadir değişiklikler gösterdi.
Eleme grubunun nispeten daha kolay olmasından kaynaklı, İngiltere akılcı bir davranış göstererek hazırlık maçlarının hemen hemen hepsini Dünya devi olarak nitelendireceğimiz ülkelere karşı oynadı. Sırası ile Almanya, Brezilya, Hollanda ve İtalya ile karşılaşan İngilizler, bir anlamda defansif olarak da hangi seviyede olduklarını test etme şansı buldular.
Sahaya 3-5-2 formasyonu ile çıkan hemen hemen her takımın savunma anında başvurduğu ilk plan 5-3-2 formasyonuna dönüş yapmaktır. İngiltere’de bu konuda çok farklı bir tutum uygulamıyor. Çoğu zaman birbirine benzer 3 stoper ortayı sıklaştırıp kanat beklerinin de yardıma gelmesi ile kalabalık bir merkez oluşturup rakip atakları bu şekilde durdurma yoluna gidiyorlar. (resim 1)
Rakip takımın set oyununa dönmesi bu tarz bir defans anlayışında işleri çok daha kolaylaştırdığı bir gerçek. Hızlı atakları merkezden engelleme görevi çoğunlukla Dier’da olsa da yanındaki oyuncuya göre Henderson ve Ruben Loftus-Cheek ona bu konuda yardımcı oluyorlar (resim 2). Yanındaki oyuncuya göre diyorum çünkü Dier’in tek defansif orta saha olarak çıktığı maçlarda Dele Alli’nin yanında genelde 2. bir ofansif orta saha oluyor (bkz. Nijerya maçı ve Jesse Lingard).
Elemelerden sonra oynadıkları zorlu hazırlık maçlarında da defansif anlamda hiçte fena sayılmayacak işler çıkartan İngiltere, bir nevi haddini bilerek oynadığı zaman birçok maçtan savunma olarak istediğini alabilecek durumda olduğunu gösterdi. Yine de zafiyet yaşadığı durumlar olması endişe yaratmıyor değil. Daha önce vurguladığımız gibi topla kalite düzeyi çok yüksek olmayan oyuncuları kadrosunda barındıran İngiltere defansta baskı yediği zaman yanlış isler yapmaya müsait bir yapıda. Cahill, Stones ve Maguire bu konuda riskli işler yapacaklarını daha önce birden fazla defa gösterdiler.
İngiltere’nin yaşadığı sorunlardan biride geri dönüşler oldu. Yukarıda bahsettiğimiz ileride çoğalma ve kanatların ataklara destek verme arzusu geri dönüşlerde sıkıntı yarattığı bir gerçek. Özellikle son oynanan hazırlık maçında İngiltere’nin sol kanadının daha ilk dakikadan itibaren bu açığını kullanmaya çalışan bir Nijerya vardı. (resim 3) 32 yaşındaki Ashley Young her ne kadar enerji olarak hala üst düzeyde olsa da defansif anlamda yetersizliğini kabul etmek gerekir. 2. yarıda Dany Rose’un oyuna girmesi ile beraber bu konuda bir nebze toparlanan İngilizler, bazı maçlarda defansif önlem adına kanat hücumlarından zaman zaman vazgeçmek zorunda kalabilir.
Kilit Oyuncular
David Beckham, Wayne Rooney, Frank Lampard, Steven Gerrard, John Terry, Rio Ferdinand, Ashley Cole, Michael Owen ve hatta Paul Scholes..Yakın tarihinde kadrosunda göz kamaştıran yıldızlar barındıran İngiltere belki de ilk defa büyük bir turnuvaya bu denli mütevazi bir kadro ile gidiyor. Potansiyelin yüksek olduğu ve ilerideki turnuvalarda daha büyük işler yapması muhtemel bu kadroda fark yaratacak oyuncular:
Harry Kane: Uluslararası Spor Araştırmaları Merkezi’nin (CIES) yeni yaptığı açıklamaya göre 201.2 milyon euro’luk değeri ile an itibariyle dünyanın en değerli futbolcusu olan Kane, hiç kuskusuz turnuvanın da en formda ve gözde forveti durumunda. Komple forvet tanımına tam uyan Kane eğer İngiltere başarılı olacaksa muhtemelen başrolü alacak oyuncu olacaktır.
Dele Alli: Bir diğer Tottenham oyuncusu Alli ilk Dünya Kupası heyecanını yaşaması bir tarafa İngiltere’nin de en çok beklentisi olduğu oyunculardan bir tanesi. Son 3 sezonda Tottenham ile müthiş bir kariyer başlangıcı yapan Alli, orta sahada hem 8 hem de 10 numara pozisyonlarında oynama kabiliyetine sahip. Orta saha ve hücum bağlantısını yapma görevi olan Alli geçmişteki statik 10 numara profilinden farklı olarak daha hareketli, oyun bilgisi ve pas kabiliyeti son derece yüksek bir oyuncu.
Raheem Sterling: Bundan 2 sene önce Sterling’in bu seviyelere çıkacağını çoğu kimse tahmin dahi edemezdi. 3 sene önce Liverpool’dan Man City’e transfer olduğunda birçoğu tarafından sokağa atılan para olarak görülse de Sterling’in belki de en büyük şansı Pep Guardiola oldu. Son 2 sezondur, fakat özellikle bu sezon, forvet pozisyonunda gösterdiği müthiş performans onu bambaşka bir oyuncu profiline soktu. Guardiola’nın ısrarla üzerinde durup ona daha çok aklini kullanmasını öğretmesi izlemesi çok keyifli, müthiş bir oyuncu gelişimi oldu. Kulüp bazında yaptıklarını Milli Takım’a taşıması durumunda İngiltere’nin elinde tüm rakipleri zorlayacak çok etkili bir silahı olduğu kaçınılmaz bir gerçek.
Sonuç
Premier Ligde son 3 sezondur taraflı tarafsız herkesin takdir ettiği Tottenham ve bu sezon futbola bambaşka bir boyut getiren Manchester City etkisi altında Dünya Kupasına giden İngiltere, medya ve taraftar baskısından geçmişe nazaran daha uzak. Yıllarca büyük beklentiler içerisinde olan taraftarını bıkmadan ve usanmadan hayal kırıklığına uğratan İngiltere, ilk etapta gruptan çıkma mücadelesi verecektir. Bunu başardığı taktirde daha ilerisi için belki de en belirleyici etkenlerden birisi kura şansı olacak. Turnuvanın sürprizine imza atma olasılıkları her ne kadar çok yüksek olmasa da kaliteli oyuncuların öne çıkması ve birazda şans faktörü ile İngiltere’yi çeyrek final ve ötesinde görmemiz olasılık dahilinde.