20 Kasım 2011 akşamı, Athletic Bilbao tam 18 yıldır Sanchez Pizjuan’da galip gelemediği Sevilla karşısında son dakikalara 2-1 önde girerken, az sayıdaki Bask taraftarı tarihe tanıklık etmenin mutluluğunu yaşıyordu. Bilbao baştan sona üstün bir oyun oynamış, şeytanın bacağını kırmasına sadece 6 dakika kalmıştı. 84.dakikada Inigo Perez sakatlanıp oyundan çıkmak isteyince, hem Sanchez Pizjuan’ı dolduran futbolseverler hem de tüm İspanya bir başka tarihi olaya daha tanıklık edecekti. Teknik direktör Marcelo Bielsa tarafından B takımdaki performansı çok beğenilen ve A takım kadrosunda kendine ilk kez o maçta yer bulan 18 yaşındaki Jonas Ramalho, Inigo Perez yerine oyuna dahil oldu. Jonas hızlı, çevik ve güçlüydü. Sahadaki özgüveni ile birlikte önemli bir savunma oyuncusu olabileceğinin sinyallerini veriyordu. Ancak onun Athletic Bilbao tarihinde önemli bir yer edinmesini sağlayacak şeyler bunlar değildi. Jonas Ramalho, Athletic Bilbao tarihinde resmi bir maçta forma giyen ilk siyahi oyuncuydu. Bu, herhangi bir kulüp için çok anlam ifade etmezken, Bilbao için adeta bir dönüm noktasıydı…

 

 

 

İspanya’nın kuzeyinde, ülkenin en kalabalık özerk topluluklarından biri olan Bask’lar için takımlarına bağlılık ve taraftarlık kavramları, diğer takımların taraftarlarına ifade ettiğinden biraz farklı bir anlam taşıyor. Köklerine ve geleneklerine sıkıca bağlı bu topluluk için Athletic Bilbao, adeta bir aidiyet göstergesi ve varoluş simgesi. Bu görüş, Bask Bölgesi’nin (Basque Country) neredeyse her bölgesinde olduğu gibi Athletic Bilbao’nun kulüp geleneklerine de yansımış durumda. Öyle ki, kadro tercihleri yazılı olmayan kurallarla çok net çizilmiş ve kulübün 119 yıllık tarihinde hiçbir kulüp başkanı bu kuralların dışına çıkmamış. Bu kural üstünde geçmişten günümüze çeşitli güncellemeler yapılsa da, kural temelde şunu öngörüyor; Athletic Bilbao’da yalnızca Bask oyuncular oynayabilir… Ancak burada karşımıza şöyle bir soru çıkıyor, Bask kime ve neye denir? Doğum yeri mi? Etnik köken mi? Yetiştiği bölge mi? Konuştuğu dil mi? 

Kuralın yazılı bir yasa değil, gelenek ve bağlılık temelli olması, bu sorulara cevap verilmesini zorlaştırdı ve zaman içinde kuralda bazı değişiklikler oldu. Çok katı başlayan bu kural zamanla daha mantığa ve günümüze uygun hale getirildi. Jonas Ramalho 2011’de oyuna girdiğinde kulüp tarihinde forma giyen ilk siyahi oyuncu olmuştu ancak daha önce takımla vakit geçirmesine rağmen bunu başaramayan oyuncular da vardı.

1950’lerde Ekvator Ginesi doğumlu siyahi oyuncu Miguel Jones‘un Athletic kadrosuna katılacağına dair haberler çıkmış ancak kulüp yönetimi bu transferi veto etmişti. Jones, 4 yaşında ailesi ile birlikte Bilbao’ya taşınmış, tüm futbol birikimini ve altyapısını burada edinmiş, bir başka Bask takımı olan Indautxu forması giymiş ve hatta lisans eğitimini bile Bask Bölgesi’ndeki Deusto Üniversitesi’nde tamamlamıştı. Ancak Athletic Bilbao’ya transferi gerçekleşmemiş ve kulüp, birçok gazeteci tarafından ırkçılık ve ayrımcılıkla suçlanmıştı. Hem kulüp hem de Miguel Jones bunu reddetmiş ve Miguel yaptığı açıklamada, transferin siyahi olmasından dolayı değil, Bask doğumlu olmamasından dolayı gerçekleşmediğini dile getirmişti. Bu anlaşılabilir ancak birçokların kafasında kuralla ilgili soru işaretleri oluşmasına neden olan bir durumdu.

Zaman ilerledikçe, kuralın giderek çağ dışı kalması ve birçok oyuncunun Bask asıllı olmasına rağmen Athletic forması giyemiyor olması, bu kural üstünde bazı değişikliklere gidilmesi gerektiğini hissettirdi. Yapılan güncelleme ile Fransa’nın Bask bölgesi olan Iparralde doğumlu oyuncuların da Athletic Bilbao forması giymesinin önü açıldı. Böylece ilk olarak Bixente Lizarazu ve sonrasında Aymeric Laporte, Fransa doğumlu olmalarına karşın Athletic Bilbao forması giyme hakkı kazandılar. Bunu, Bask etnik kökenli olmamasına rağmen Bask bölgesinde doğmuş oyuncuların Athletic forması giyebilmesi takip etti. Ve Athletic Bilbao, futbol dünyasına Iñaki Williams‘ı sundu. Williams, Ganalı bir baba ve Liberyalı bir annenin çocuğuydu ve Bask bölgesinde dünyaya gelmişti. Tüm futbol altyapısını burada edinmiş ve sonrasında Athletic Bilbao forması giymeye başlamıştı ve Athletic Bilbao tarihinde gol atan ilk siyahi oyuncu olarak da tarihe geçti.

 

“con cantera y afición, no hace falta importación”

 

Kuralın temelde aidiyet ve bağlılık duygularını çıkış noktası olarak alması, taraftarların ve camianın kulübü sürekli daha fazla sahiplenmesini sağladı. Daha da önemlisi Athletic Bilbao hem La Liga’da hem de uluslararası alanda yakaladığı başarılarla, başarının sadece büyük paralarla endüstriyelleşerek değil, altyapı yatırımları ile ve sonsuz bağlılık duygusuyla gelebileceğini de kanıtlamış oldu. Çevirisini  ”Altyapı yetenekleri ve yerel destek varsa, ithalata ihtiyaç yoktur” olarak yapabileceğimiz kulüp mottosu “con cantera y afición, no hace falta importación” hem kulübün bakış açısını hem de bunun ne kadar başarılı bir yöntem olduğunu ortaya koyuyor.

Giderek para odaklı değişen ve küreselleşen futbol dünyasında, köklerine sonuna kadar bağlı bu özel kulüp, tüm dünyaya aidiyet ve bağlılık kavramlarını sonuna kadar hissettiriyor. Sportif başarının düştüğü zamanlarda bile takımını yalnız bırakmayan ve San Mames’i her maçta son koltuğa kadar dolduran bu özel taraftar ve halk, Athletic Bilbao maçları izleyen herkesin yüzünde bir gülümseme oluşturmayı başarıyor. Ne İspanya’nın ne de Avrupa’nın en zengin, en başarılı ve en popüler kulübü olmasa da, Athletic Bilbao, tüm tarafsız izleyicinin sempatisini kazanmış, her maçta bu tutkuyu sonuna kadar yaşayan ve bu kimliğiyle gurur duyan özel bir kulüp olarak tarih sayfalarındaki yerini almış durumda…