Beşiktaş’ın sezonu, kötü bir başlangıçla, önce Şampiyonlar Ligi ön elemelerinde PAOK mağlubiyetiyle start aldı. Diğer şampiyonluk adaylarıyla kıyaslandığında şatafatsız bir kadroya sahip olan takım, Sergen Yalçın’ın da bu seviyeler için nispeten deneyimsiz bir teknik direktör olması gerekçesi öne sürülerek sezonun ilk çeyreğinde kamuoyu tarafından şampiyonluk adaylığından diskalifiye edildi. Keza ligdeki erken form durumu ve Avrupa’daki Rio Ave mağlubiyeti de bu tezleri haksız çıkarma yönünde doneler sunmadı. Tüm bunlara rağmen Beşiktaş, 2020 yılının bitmesiyle beraber çok iyi bir seriye girerek tüm tabloyu tersine çevirip çift kupayla sezonu tamamlamayı başardı. Yine de her zamanki gibi tüm bunlar gerçekleşirken yapılan yorumlar daha çok saha dışı faktörler üzerinden okumalar neticesinde varılan sonuçlardan oluştu.

InStat’in sağladığı verileri kullanarak çeşitli görselleştirmeler yaparak, Beşiktaş’ın biten sezon özelindeki verilerini genel bir yaklaşımla analiz ettim. 

Dizilişler

Beşiktaş bu sezon en fazla 4-2-3-1 dizilişiyle maça çıkmış (27 maç). Buna karşın Sergen Yalçın hatırı sayılır miktarda 4-3-3 oynamayı da tercih etmiş.

4-3-3 ve 4-1-4-1 dizilişleri yapı itibarıyla birbirine benzer formasyonlar. Bu iki dizilişin tek bir kategori olduğunu kabul ettiğimizde Beşiktaş’ın neredeyse 4-2-3-1 kadar 4-3-3/4-1-4-1 şeklinde de maça çıktığı görülmekte (toplam 20 maç; 14 maç 4-3-3, 6 maç 4-1-4-1). 

Beşiktaş, sezon boyunca yalnızca tek bir maçta 4-4-2 şeklinde oynadı, o maç da Türkiye Kupası Finali’ndeki Antalyaspor karşılaşması.

Bu dizilişlerin tercih edilme sayısının yanı sıra alınan sonuçlara da bakacak olursak, 4-3-3/4-1-4-1 karmasının 20 maçtan yalnızca 5 tanesinde galibiyet dışı bir sonuç verdiği görülmekte. 4-2-3-1’de ise 27 maçın 11 tanesi kazanılamamış. Oransal olarak düşünüldüğünde 4-3-3/4-1-4-1 tercihinin 4-2-3-1’e kıyasla önemli miktarda avantaj sağladığı söylenebilir.

Dizilişlere göre bazı istatistiklerin ortalamaları ise yukardaki şekilde. Kolonlar sırasıyla Beşiktaş’ın xG’si, Beşiktaş’ın attığı gol sayısı, rakip xG’si, rakibin attığı gol sayısı ve Beşiktaş’ın topla oynama yüzdesi şeklinde.

Beşiktaş’ın 4-3-3/4-1-4-1 şeklinde oynadığı maçlarda attığı gol sayısı ve ürettiği gol beklentisi ortalamaları, 4-2-3-1’de elde ettiği ortalamalara kıyasla daha düşük. Buna karşın 4-3-3/4-1-4-1 tercih edildiğinde rakiplerin xG üretimi ve atabildiği gol sayısı ortalamaları da düşmüş. 4-4-2’yi ise yalnızca tek bir maçta tercih edildiğinden tartışma dışı bırakmak daha doğru olur.

Gol beklentileri (xG)

Yukarıdaki grafikte:

  • Açık gri çizgi, Beşiktaş’ıın yatay eksende noktanın tekabül ettiği maçta ürettiği gol beklentisini,
  • Koyu gri çizgi, yatay eksende o noktaya tekabül eden takımın Beşiktaş’a karşı o maçta ürettiği gol beklentisini (net gol beklentisi),
  • Çubuklar ise Beşiktaş’ın ürettiği gol beklentisi ile rakibin ürettiği gol beklentisi arasındaki farkı

ifade etmekte.

Parantez içindeki H ibaresi hazırlık maçlarını, K Türkiye Kupası maçlarını, A ise Avrupa maçlarını temsil ediyor.

Beşiktaş’ın ürettiği xG, rakibin ürettiği xG’den çıkarıldığında (net xG) Beşiktaş çoğu zaman pozitif bölümde kalmayı başarmış. Beşiktaş’ın net xG’si sezon boyunca 3’ü bile görmemesine rağmen, çoğu maçta pozitif bölgede kalmaları yaptıkları serinin ve elde ettikleri şampiyonluğun anahtarı olarak düşünülebilir. Beşiktaş, savunma ve hücum arasındaki ideal dengeyi tutturmayı başarmış. Özellikle on kişi kalıp xG farkında da çok önemli miktarda geride kaldıkları Fenerbahçe maçını deplasmanda 3-4 kazanmalarının ardından ligin son çeyreğine kadar maçlarda üstünlük sağladıkları bir seriye girmişler

Beşiktaş, saha fark etmeksizin kazandığı maçlarda 2’ye yakın gol beklentisi ortalamasına ulaşmış. Benzer biçimde, mağlup olunan maçlarda da saha fark etmeksizin ortalama 1.6 civarı gol beklentisi üretmişler. Berabere kalınan maçlarda ise, deplasmanda pek fazla gol beklentisi üretemeyip 1.1 xG civarı bir ortalama yakalamışlar. İç saha beraberliklerinde ise mağlubiyet ortalamasına benzer biçimde 1.6 xG’ye ulaşmışlar. 

Beşiktaş’ın ürettiği xG, attıkları gol sayısını geçtiğinde Beşiktaş 9 maçı kazanıp 14 maçta berabere kalmış ya da mağlup olmuş. Buna tezat oluşturacak biçimde, Beşiktaş attığı gol sayısında ürettiği xG’yi geçtiğinde ise yalnızca 3 maç kazanamayıp 22 maçta sahadan galibiyetle ayrılmayı başarmış. Buradan yola çıkılarak Beşiktaş’ın galibiyetlerinde sağlam bitiriciliğin önemli bir rol oynadığı sonucuna varılabilir.

Beşiktaş, rakiplerinin ürettikleri xG’den az gol attığı maçlardan 9 tanesini kazanırken 8 tanesini kazanamamış. 

Rakipler attıkları gol sayısı bakımından ürettikleri xG’yi geçmeyi başardığında ise, Beşiktaş 22 maçı kazanıp 9 maçta puan bırakmış. Bu durumdan Beşiktaş’ın beklenmedik yenilen gol sayısını minimize etmeyi başardığı, ya da bu şekilde gol yenildiğinde bile maçı bir şekilde kazandığı sonucuna ulaşabiliriz. 

Yukardaki grafikte Beşiktaş’ın ürettiği xG’yi dört eşit aralığa bölüp, elde edilen maç sonuçlarına göre oluşan ortalama başarılı dribbling sayısıyla kıyasladım. Beşiktaş’ın bu sezon özelindeki ortalama başarılı dribbling sayısı 17.5.

Öncelikle, bütün maç sonuçları için gol beklentisi arttıkça yapılan başarılı dribbling sayısının da arttığı görülmekte. Çok yüksek xG üretilen (yani 2.54’ten fazla) maçlarda ise Beşiktaş tüm maçları kazandığından o durumu hariç tutmak gerek.

Özetle, sadece galibiyetler için düşünülecek olursa xG ve dribblingler için tüm xG aralıklarında xG ve başarılı dribbling arasında bir doğru orantı olduğunu söylemek mümkün. Tüm maç sonuçları hesaba katıldığında ise ilk üç xG aralığında başarılı dribbling ve gol beklentisi üretiminde doğru orantı olduğu söylenebilir.

Dikkat çekilmesi gereken bir diğer nokta ise orta ve yüksek xG aralıklarında berabere kalınan maçlarda en yüksek başarılı dribbling değerlerine ulaşılmış olması. Buradan da Beşiktaş’ın beraberlikle sonuçlanan maçlarda pozisyona girerken oyuncuların bireysel yeteneklerinden önemli miktarda faydalandığı düşünülebilir.

Topla Oynama

Üstteki grafik, Beşiktaş’ın maç sonucuna ve maçın oynandığı sahaya göre topla oynama yüzdesi ortalamalarını göstermekte.

Bu grafikte dikkat çeken bir örüntü var. Öncelikle, Beşiktaş’ın deplasman maçlarında aldığı puan miktarı ile topa sahip olma oranı arasında ters orantı var. Yani Beşiktaş deplasmanda oynadığı maçlarda topla ne kadar fazla oynamışsa, o kadar az puan almış. 

Devam edecek olursak, bunun tam tersi de geçerli. Beşiktaş’ın iç sahada oynadığı maçlarda topla oynaması ile aldığı puan miktarı arasında doğru orantı var. Yani Vodafone Park’ta oynanan maçlarda Beşiktaş topla ne kadar oynamışsa o kadar fazla puan almış.

Bu durum, Beşiktaş’ın oyun planının deplasmanlar için topu bırakma ağırlıklı; iç saha maçlarında ise topla oynama ağırlıklı olmasına işaret ediyor olabilir. Zira böyle bir durum olduğu farz edilirse, bu planların tam tersi gerçekleştiğinde yukarıdaki grafiğe göre Beşiktaş’ın aldığı puan sayısı düşmüş gibi görünüyor.

Üstteki grafikte ise Beşiktaş’ın bu sezonki maçlarını ve üçe bölüp üç farklı topla oynama aralığına dağıttım.

Grafikten yola çıkıldığında, Beşiktaş’ın oransal olarak en iyi sonucu topla en düşük oynadığı aralıktaki maçlarda elde ettiği görülmekte. En düşük başarı oranı ise Beşiktaş’ın topla en fazla oynadığı aralık olan %62-%73 aralığında gelmiş.

Beşiktaş topla oynamayı tercih etmesine karşın ideal şartlarda rakibin de topla oynamasını, bu şekilde kontratak fırsatı yakalayabilmeyi hedefleyen bir ana oyun şablonu kullanmış ve bu nedenle rakipler topu tam anlamıyla Beşiktaş’a bıraktığında pozisyona girmekte problemler yaşamış olabilir. Yani Beşiktaş’ın oyununda kapalı savunmalara karşı çözümler bulunmakla beraber geçiş oyunlarından geliştirilecek hücumlar da önemli bir rol oynamakta denilebilir.

Burada Beşiktaş’ın topla oynamasını beş aralığa bölüp bu aralıklarda üretilen ortalama gol beklentisini hesapladım. Her aralıkta eşit sayıda maç bulunmakta.

Beşiktaş topa sahip olma oranından bağımsız olarak aşağı yukarı benzer ortalama gol beklentileri üretmiş. Buna karşın %56-%61 oranı arasında topa sahip olunan maçlarda dikkat çekici bir düşüş var. Yine de %61’den sonra topla oynama artmaya devam ettikçe gol beklentisi tekrar daha yüksek seviyelere yaklaşmış.

Bu durum yukarıdaki tez ile çelişiyor gibi görünse de, burada yalnızca gol beklentilerinden bahsettiğimiz unutulmamalı. Maç neticesini belirleyen gol beklentileri değil, goller.

Beşiktaş’ın oyun planının ideal sonuçları vermek için karma (yerleşik hücum ve geçiş oyunu) hücum metotlarına ihtiyaç duyduğu önermesini doğru olarak kabul edersek, Beşiktaş’ın çok fazla geçiş hücumu fırsatı elde edemediği ve topa çok yüksek oranda sahip olduğu maçlarda yaşadığı problemlerin üretememekten ziyade bitirememekten kaynaklandığı sonucuna varılabilir.