Doğum tarihi: 07.09.1987 (29 yaşında)
Mevki: Forvet
Takımı: Melbourne City FC
Ülkesi: Uruguay
Değeri: 1.250.000 €
Sözleşme Sonu: 30.06.2019
https://www.youtube.com/watch?v=ZazqKl71XrI
Profil
Uruguay ülkesinin adını aldığı nehir olan Uruguay nehri, Uruguay ve Arjantin ülkelerinin sınırlarını belirliyor. Bruno Fornaroli’de Uruguay-Arjantin sınırındaki, Uruguay’ın kuzeybatısında bulunan Salto adlı şehirde 1987 yılında dünyaya geldi. Küçük yaştan itibaren Salto sokaklarında futbol oynamaya başlayan Fornaroli’nin, forvet olmak için en uygun şehirde büyüdüğünü belirtmek gerek. Salto aynı zamanda Luis Suarez ve Edinson Cavani’nin de doğup büyüdüğü bir şehir. Lokal takımlarda futbol oynamaya devam ettikten sonra 2004 yılında Salto’nun 500 km güneyinde bulunan başkent Montevideo’da bulunan Nacional takımının altyapısına girdi. 2006 Temmuz’una kadar U19 takımında forma giyen “El Tuna” (Bir kaktüs türü olan ‘Kaynanadili’ anlamına geliyor) lakaplı oyuncu, 2006-2007 sezonundan itibaren A-Takımı’nda forma giymeye başladı. Nacional’ın Rentistas’a 3-0 yenildiği maçta sonradan oyuna girerek profesyonel olan Fornaroli, 2007-2008 sezonunun sonuna kadar toplamda 29 maçta forma giydi ve 15 gol attı. 2008 Temmuz’unda 3 milyon €’ya Sampdoria’ya transfer olan Fornaroli, yeni takımıyla 5 yıllık sözleşme imzaladı. İlk sezonunda sadece UEFA Kupası elemelerinde süre bulabildi ve 2009 yılının Ocak ayında Arjantin’in San Lorenzo takımına kiralandı. Orada çıktığı 12 maçta 2 gol atan “Kaynanadili”, 2009-2010 sezonunda da kadroda düşünülmediğinden İspanya 2.Ligi takımlarında Recrativo Huelva takımına kiralandı. Bütün sezon boyunca takımı adına sadece 17 maça çıkan oyuncu, 2 gol atabildi. 2010-2011 sezonunun ilk yarısında Sampdoria adına sadece toplamda 3 dakika forma giyebildi ve Ocak 2011’de yetiştiği takım olan Nacional’e tekrardan kiralandı. Burada 13 maçta 4 gol atan Fornaroli takımının ligi şampiyon tamamlamasında az da olsa pay sahibi oldu.
2011-2012 sezonunda Sampdoria’nın Serie B’ye düşmesinin ardından takımda daha fazla süre alsa da toplamda sadece 11 maça çıkıp gol atamaması onun Sampdoria kariyerinin sona erdiğinin göstergesiydi. 21 Temmuz 2012’de Panathinaikos ile 3 senelik sözleşme imzalayan Uruguay’lı, orada da yalnızca 1 sezon kalabildi ve 23 maçta sadece 2 gol kaydedebildi. Ocak 2014’e kadar serbest oyuncu olarak kaldıktan sonra Uruguay takımı Danubio takımına katıldı ve orada 2 sezon boyunca 31 maçta 5 gol atarak takımının 2013-2014 sezonunda şampiyon olmasında pay sahibi oldu. 10 Temmuz 2015’de Avustralya’nın Melbourne City FC takımına transfer olmasıyla performansında patlama yaşadı; 2015-2016 sezonunda 32 maçta 28 gol atıp A-League’de gol krallığı yaşadı. Bu sezon ise çıktığı 10 maçta 9 gol atarak dikkatleri yine üzerine çekmeyi başardı.
Milli takımı adına genç yaş kategorileri de dahil olmak üzere hiç maça çıkmayan Uruguaylı’nın saf bir santrafor olduğunu belirtmek gerek. Tek santrafor ya da ikili santrafor olarak da oynayabilse de onun en başarılı olduğu formasyon 4-3-3. Kanatlardan onu düzenli olarak besleyen oyuncuların olması Fornaroli’nin verimini arttırıyor. Hedef oyuncu olarak oynaması onun daha sık golle buluşmasını sağlıyor, bu yüzden 4-1-4-1 ya da 4-2-3-1 gibi sistemler de ona uygun olacaktır.
Güçlü Yönleri (Bitiricilik, Çeviklik, Pozisyon alma, Güç, Çalışkanlık ve Liderlik)
Fornaroli’nin çok belirgin güçlü yönlerinin olduğunu belirtmek gerek. Komple forvet diyebileceğimiz türden bir golcü, yani her şeyi yapabilecek kapasitede bir forvet. Ceza sahası içinde topla buluşup gol atabilir, orta sahadan topla buluşup rakip defansı zora sokabilir, duran toplarda kafa vuruşu ile kaleciyi avlayabilir ve bunun gibi nice örnekleri maç sırasında gerçekleştirebilecek bir oyuncu “El Tuna”. En güçlü yönünün ise bitiricilik olduğunu söylemek gerek; uzaktan şutları, ceza sahasında attığı röveşata golleri veya kaleci ile karşı karşıya kaldığında topu ağlarla buluşturması ve A-League’de geçen sene 32 maçta 28 gol atması bunun göstergesi (maç başına 0,8 gol). Bu kadar iyi bir golcü olmasının bir diğer sebebi de çevikliği; çok hızlı bir oyuncu olmasa da rakip oyunculardan çok rahat sıyrılması veya onları çalımlayarak geçebilmesi çevik bir oyuncu olduğunu kanıtlar nitelikte. İki ayağını da kullanabilmesi de onun adına önemli bir avantaj.
Pozisyon alma konusunda çok başarılı bir santrafor, doğru zamanda doğru yerde olmayı biliyor. En sık yaptığı aksiyonların başında da ceza sahası dışında onu marke eden stoperin vücuduna sırtını dayayarak topu ayağında tutması geliyor. Bu aksiyon sebebiyle rakip takımın bir diğer oyuncusu onu sıkıştırmaya gelirken Fornaroli’nin takım arkadaşlarından bir tanesi bu sebeple pas verebilecek durumda oluyor ve Uruguaylı da ona pası aktarıyor. Genellikle ön direğe doğru hareketlenen Fornaroli markaj altında olmaması sebebiyle de boş pozisyonda topu tekrar aldığında ağlarla buluşturuyor. Burda onun ne kadar güçlü bir oyuncu olduğunu da anlamak mümkün. Sırtını defans oyuncusuna sıkça dayaması böyle fiziksel mücadelelerde sıkça başarılı olmasından kaynaklanıyor. Ayrıca uzaktan sert şutlar çıkarabilmesi de gücünün bir diğer göstergesi.
Maç boyunca genellikle basit ve kısa paslar vermeyi tercih eden Fornaroli, maç başına toplamda 20 pas verip bunların %80’inde başarı sağlıyor. Topla buluştuğunda pas vermek dışında zaman zaman dribbling yapmayı da tercih ediyor ve bunlarda da başarılı oluyor. Bütün bu özelliklerinin yanında da mental açıdan güçlü bir oyuncu; asla pes etmeyen bir yapısı var ve üçüncü bölgede maç boyunca hiç durmadan pres yapıyor. Çalışkan olması, ona takımında kaptanlık görevini de getirdi. Tam bir lider; maç boyunca takım arkadaşlarına direktifler veriyor ve onlarla sürekli iletişim halinde oluyor.
Zayıf Yanları (Topla fazla oynamak, Top kaybetme, Hava mücadelesi, Gereksiz Sarı kartlar)
Fornaroli’nin en zayıf yanı topla gerektiğinden fazla zaman geçirmesi. Ayağında topu fazlasıyla uzun tutmayı meyilli bir forvet olan Fornaroli, yukarıda belirtildiği örnekte rakip oyuncular tarafından ikili sıkıştırmaya maruz kaldığı zaman neredeyse istisnasız topu kaybediyor (maç başına 15 top kaybı). Pas vermekte geciktiği zaman sıkça çalım atmayı denemesi de topu kaybetmesine ve rakip takımın hızlıca atağa kalkmasına sebep oluyor. Ayrıca “repertuarının” da geniş olmaması, yani topla buluştuğunda olası aksiyon sayısının kısıtlı olması da rakip defans oyuncularının onu maçta belli bir zaman sonra çözmelerine neden oluyor ve bu da top kayıplarına sebep veren başka bir etken. İkili mücadelelerinin de sadece %38’ini kazanabilmesinin en büyük nedeni de bu.
1.74 m boyunda olan Uruguaylının her ne kadar kafa vuruşu isabeti iyi olsa da hava mücadelelerinin sadece %26’sını kazanabiliyor. Bunun en önemli nedeni de boyunun kısa, zıplama özelliğinin gelişmiş olmamasından kaynaklanıyor. Çalışkan ve hırslı bir oyuncu olduğunu belirtmiştik, lakin zaman zaman hırsına yenik düşmesi ve gereksiz sarı kartlar görmesi lider karakterli bir oyuncudan beklenemeyecek bir hareket.
Benzediği Oyuncular; Vagner Love (Alanyaspor), Luiz Adriano (Milan), Luciano Vietto (Sevilla FC)
Bütün özelliklerini dikkate aldığımızda ona en çok benzetebileceğimiz oyuncu Alanyaspor’dan Vagner Love olacaktır. Boyu, çevikliliği ve bitiriciliği Fornaroli’ninkinden biraz daha iyi olup Fornaroli’ye benzeyen bir diğer oyuncu da Milan’dan Luiz Adriano. Son olarak da “El Tuna” ile Sevilla’lı Vietto’nun seviye olarak olmasa da genel olarak birbirlerine benzediklerini söyleyebiliriz.
Gelebileceği Takımlar; Trabzonspor, Osmanlıspor, Başakşehir
Her ne kadar bu yaz takımı Melbourne City FC ile sözleşme uzatmış olsa da, ülkemizden gelecek bir teklife hayır demeyecektir. Türkiye’ye geldiğinde güçlü yönleri sayesinde bir sezonda en az 10-15 gol atabilecek kapasitede olan Uruguaylının ülkemizde gelebileceği en uygun takım Trabzonspor olacaktır. Kâbus gibi bir sezon geçiren Bordo-Mavililerin gol yollarında sıkıntılar yaşadıkları ortada ve takımın bir kurtarıcı golcüye ihtiyacı var. Genç ve yetenekli oyuncuların ne kadar kısa sürede takıma katkı sağlayacağı belli olmadığından Fornaroli tecrübesi ve yetenekleri ile takımın gol yollarındaki sorunlarını en hızlı sürede çözebilecek bir santrafor.
Trabzonspor dışında Osmanlıspor ve Başakşehir gibi ligde üst sıralara oynayan takımlarda da güçlü yönleri ve özellikle bitiriciliği ile başarılı olacaktır. Bonservis bedelinin yaklaşık 2-3 milyon € olacağı düşünülürse ligimizin ekonomik problem çekmeyen takımları için oldukça uygun bir transfer olacağı aşikâr.