Avrupa kupalarında yoluna devam eden tek temsilcimiz Başakşehir Futbol Kulübü’nün UEFA Avrupa Ligi son 16 eşleşmesinde karşılaşacağı rakibi FC Kopenhag’ı sizler için analiz ettik.

Genel Bilgiler ve Önceki Yıllar

Kuruluş hikayesiyle İskandinavya tarihinde eşine rastlanmayan bir örnek olan FC Kopenhag, iki ayrı kulübü temsil ediyor. 1 Temmuz 1992 yılında, Avrupa’nın en eski futbol kulübü olan Kjøbenhavns Boldklub (1876) ve Boldklubben 1903 kulüplerinin birleşmesi sonucu ortaya çıkan yeni takım, özellikle 2000’lerden sonra yaptığı çıkışla aktif kulüpler arasında 13 Lig Şampiyonluğu ile Danimarka Ligi’nin en çok şampiyon olan kulübüdür. 8 kez Danimarka Kupa Şampiyonu unvanını elde eden nam-ı diğer “Aslanlar”, Şampiyonlar Ligi ve UEFA Avrupa Ligi grup aşamalarına diğer tüm Danimarka kulüplerinden daha fazla ulaştı ve Şampiyonlar Ligi’nde son 16 aşamasına kalan tek Danimarka kulübü olmayı da başardı. Elde ettiği bu başarılar ile UEFA’nın en son açıkladığı sıralamaya göre 39.sırada yer alan FC Kopenhag, listedeki en yüksek sıralamaya sahip İskandinav kulübü. 2013-2014 sezonunda Şampiyonlar Liginde temsilcimiz Galatasaray ile aynı grupta mücadele eden FC Kopenhag, 4 puan toplayarak grubu son sırada tamamladı. İç sahada temsilcimizi 1-0 mağlup ederek gruptaki tek galibiyetini alan takımdaki sol bek Bengtsson ve stoper Sigurdsson hala kariyerini FC Kopenhag’da sürdürürken orta sahada oynayan Claudemir ise ekibimizin de önerisiyle bu kış transfer döneminde Sivasspor’un yolunu tuttu. İstanbul’da ki maçta ise 3-1’lik skora boyun eğmek zorunda kalan Kopenhag temsilcisinde tek golü Claudemir kaydetti. Takip eden yıllarda, 2016-2017 sezonunda da Şampiyonlar Liginde boy gösteren FC Kopenhag, 9 puan toplamasına rağmen grubu 3.sırada bitirerek UEFA Avrupa Ligine gitmeye hak kazandı ve son 16 turunda Ajax ile karşılaştı. Evindeki maçı 2-1 kazanmasına rağmen deplasmanda 2-0’lık skorla mağlup olarak Avrupa’ya veda etti.

2017-2018 sezonunda UEFA Avrupa Ligi gruplarında 9 puan toplayarak bir üst tura geçse de Atletico Madrid’e karşı toplamda 5-1’lik skorla mağlup oldu.  Son olarak, 2018-2019 sezonunda ise yine UEFA Avrupa Ligi gruplarında sadece 5 puan toplayarak grubunu son sırada tamamladı. 20.000’den fazla üyeyle önemli bir taraftar topluluğuna sahip olan FC Kopenhag, maçlarını kulübün kurulduğu tarih olan 1992 yılında yapılmış 38.065 kapasiteli Telia Parken ya da kısaca Parken Stadyumu’nda oynuyor. Aynı zamanda Danimarka Milli Takımı’nın da maçlarına ev sahipliği yapan stadyum, EURO 2020’ye ev sahipliği yapacak 12 stadyumdan biri olarak açıklandı. Bu stadyumun ülkemiz açısında bir diğer önemi ise, 2000 yılında temsilcimiz Galatasaray’ın o zaman ki adıyla “UEFA Kupası” Finalini oynadığı ve kupayı Türkiye’ye getirdiği stadyum olması. 2000 yılında kupanın kazanılmasında çok önemli rol oynayan oyunculardan Okan Buruk, bugün Başakşehir Futbol Kulübü’nün başında antrenör olarak rövanş maçında Parken de yerini alacak. Maçlarını ateşli bir taraftar topluluğu önünde oynayan FC Kopenhag, bu hafta resmi sitesinden duyurduğu bir haber ile Başakşehir maçının corona virüsüne karşı alınacak önlemlerden ötürü seyircisiz oynanacağını açıkladı.

Takımın başında 2013 yılında ikinci kez göreve gelen 52 yaşındaki Norveçli teknik adam Ståle Solbakken var. Futbolcu olarak da 1 sezon formasını terlettiği ve şampiyonluk unvanını elde ettiği FC Kopenhag da teknik adamlık kariyerinin büyük bölümünü geçiren Solbakken, ilk kez 2006 yılında takımın başına getirildi.  İlk iki sezonunda Danimarka Ligi Şampiyonluğunu kazanarak önemli bir başarı elde etti ve 2009 yılında hem Danimarka Kupası hem de Danimarka Ligini kazanarak taraftarlarına çifte kupa sevinci yaşattı. 2011 yılında kulüpten ayrılan Solbakken, 2012 yılı başında Norveç Milli Takımı’nın başına geçmesi beklenirken anlaşma sağlanamadı ve 2011-2012 sezonunda 1.FC Köln’ün başına geçti. Ligdeki ilk galibiyetini alması 4 maç sürmüş olsa da devreyi 10.sırada tamamladı fakat ikinci yarıda bazı problemler baş gösterdi ve düşme hattına kadar gerileyen 1.FC Köln’de 4-0’lık Mainz mağlubiyeti sonrası Solbakken ile yollar ayrıldı. Devam eden sezonda ise 1.FC Köln küme düştü. Bir sonraki sezonda Championship ekiplerinden Wolverhampton Wanderers’ın başına geçen Solbakken, inişli çıkışlı bir grafik gösterse de 5 Ocak 2013 tarihinde oynanan FA Cup karşılaşmasında alt ligde mücadele eden Luton Town’a elenmesinin ardından üst üste 4.yenilgisini aldı ve görevinden alındı.

Yıllardır oynadığı futbol ve elde ettiği başarılar ile adını sıkça duyduğumuz FC Kopenhag, 4-4-2 üzerine kurulu ve yıllardır bu sistemi benimseyerek scouting çalışmaları yapan, alt yapı oyuncularını bu sisteme uygun şekilde yetiştiren bir takım. Dolayısıyla bu gibi sistem takımlarında da, bireysel oyuncu yeteneklerinden ziyade takım oyunu ön planda yer almakta.

Son Maçlar ve Kadro

Geçtiğimiz iki yılda özellikle yaptığı satışlar ile ön plana çıkan FC Kopenhag, satışların meydana getirdiği kadrodaki boşlukları doldurmak için de önemli transferler yaparken yoğun bir dönemden geçiyor. Bu sezon kadrodaki oyunculardan 6’sı dışındaki tüm oyuncular son 2 sezonda ki transfer döneminde takıma katılmış. Bu değişim idari anlamda zor kararlar gerektirse de, ekonomik açıdan takımın son iki transfer sezonunu sırasıyla 13M € ve 10M € kar ile kapatması ne kadar doğru yönetildiğinin bir kanıtı. 2017-2018 sezonunda sadece 1.40 M €’ya takıma katılan Denis Vavro 2 sezon sonra 10.50M €’ya, 1 M €’ya takıma katılan Robert Skov ise 10M €’ya satılarak önemli bir gelir elde ederken, bu sezon kadrosunun yapı taşlarından olan Victor Nelsson, kaleci Johnsson gibi birçok oyuncuyu da kadrosuna dahil etti.

Sezona Şampiyonlar Ligi 2.Ön Eleme Turu ile açan FC Kopenhag, ilk turda Galler temsilcisi The New Saints’i rahat geçerken, 3.ön elemede Kızılyıldız’a penaltılar sonucu mağlup oldu ve UEFA Avrupa Ligi Ön Elemesine katıldı. Letonya temsilcisi Riga FC ile eşleşti ve 3-1’in rövanşında deplasmanda 1-0 mağlup olmasına rağmen turu geçen taraf oldu.

B grubunda FC Lugano, Malmö FF ve Dynamo Kyiv ile karşılaşan FC Kopenhag, grubu Malmö FF’in arkasında ikinci sırada bitirerek bir üst tura çıktı. Celtic ile oynadığı son 32 turunda ilk maçta evinde 1-1 berabere kalmasına rağmen deplasmanda 3-1’lik skor ile tur atlamayı başardı. Bu sezon ki en farklı mağlubiyetini 16.haftada lider FC Midtjylland karşısında 4-1 lik skorla alan Kopenhag temsilcisi, en farklı galibiyetini de yine aynı skorla kupada mağlup ettiği FC Nordsjaelland’e karşı aldı. Lig, Kupa ve Avrupa arenasında oynadığı bütün maçlardan sadece biri dışında hepsine 4-4-2 taktiğiyle dizilen FC Kopenhag, maç içerisinde de bu dizilişini pek bozmadı. Kopenhag temsilcisinin bu sezon oynadığı bazı maçların sonuçları şöyle:

Superligaen

FC Kopenhag 0-1 Horsens

FC Kopenhag 3-2 Aalborg BK

Silkeborg IF 1-1 FC Kopenhag

Esbjerg fB 1-0 FC Kopenhag

FC Kopenhag 2-1 Odense BK

FC Nordsjaelland 0-1 FC Kopenhag

UEFA Avrupa Ligi Grup Aşamaları

FC Kopenhag 1-0 FC Lugano

Malmö FF 1-1 FC Kopenhag

Dynamo Kyiv 1-1 FC Kopenhag

FC Kopenhag 1-1 FC Kopenhag

FC Lugano 0-1 FC Kopenhag

FC Kopenhag 0-1 Malmö FF

 

FC Kopenhag Güncel Kadrosu:

Kaleciler: Karl-Johan Johnsson*, Sten Grytebust*, Stephan Andersen

Defanslar: Guillermo Varela*, Pierre Bengtsson, Sotirios Papagiannopoulos, Andreas Bjelland, Karlo Bartolec*, Bryan Oviedo*, Nicolai Boilesen, Victor Nelsson*, Ragnar Sigurðsson*

Orta Sahalar: Jens Stage*, Viktor Fischer, Nicolaj Thomsen, Zeca, Mohamed Daramy, Pep Biel*, Robert Mudražija, Rasmus Falk

Forvetler: Dame N’Doye, Michael Santos*, Jonas Wind, Mikkel Kaufmann*

*Yeni transfer

Muhtemel Formasyon ve Detaylı Kadro Analizi

Takım planlaması ve kadro yapısı 4-4-2 düzenine uygun bir biçimde dizayn edilmiş olmasına rağmen nadiren de olsa sezon içerisinde 3-5-2 formatını da kullandığı maçlar oldu Solbakken’in. Bu maçlarda skor anlamında istenen sonuçları alsa da özellikle oyunun hücum tarafında üretkenlik anlamında oldukça zorlandı. Tüm bunları düşündüğümüzde ve büyük maçların tamamında 4-4-2 dizilişini tercih ettikleri için Başakşehir maçına da bu diziliş ile sahaya çıkmalarını bekliyoruz. Öncelikle 24 kişilik kadronun sakatlar hariç hepsinin üç kulvarda yarışılan sezonda oldukça iyi süreler aldığını söylemek lazım. Takımda yedek/as oyuncu ayrımı yok, böylelikle kimsenin bir oynama garantisi de yok. Taktiksel anlamda ve fiziksel açıdan maçın ihtiyacı kimi gerektiriyorsa Solbakken ona görev veriyor. 24 oyunculu bir kadro her mevki için neredeyse iki oyuncu anlamına gelse de aslında takımdaki birçok oyuncu farklı mevkilerde de görev alarak rotasyonda esneklik sağlıyor.

Özellikle merkez orta saha oyuncularını kanatlarda sık sık görebiliyoruz. Bunların başında Rasmus Falk ve Stage geliyor. Tam tersi kanat oyuncularını da zaman zaman ikinci forvet veya merkez orta sahada kullanılabiliyor.

Bu saha içi değişiklikler ve oyuncu opsiyonları muhtemel bir kadro tahmini yapmakta işimizi zorlaştırsa da özellikle Avrupa’da oynanan maçlar referans alınarak beklediğimiz muhtemel kadro dizilişi ve yapısı şu şekilde:

Başakşehir maçında kalede Johnsson’un başlamasını bekliyoruz. İsveçli tecrübeli kaleci, geçen sezon takımdan ayrılan vatandaşı Robin Olsen’in yerine kadroya dahil edildi ve zaman zaman konsantrasyon eksikliği yaşasa da genel anlamda refleksleri kuvvetli ve çizgide başarılı bir kaleci.

Kalesinden yaptığı çıkışlarda da oldukça seri ve oyunu okuyup doğru zamanda kalesini terk edebiliyor. Ayakları vasat sayılabilecek seviyede olsa da Kopenhag’ın oyun kurulumunda kendisine biçtiği bir rol olmadığı için rahatlıkla idare ediyor.

Yeni transferlerden Oviedo ise uzun bir İngiltere macerasının ardından çıkış yaptığı yer olan Kopenhag’a döndü. Oyunun genişletilmesinde bek oyuncularına büyük rol düşerken, Oviedo da genelde sol çizgiden sıfıra inerek veya kenar ortalarıyla pozisyon yaratıyor. Ortaları genelde “eski stil” olarak tabir edebileceğimiz direkt kafa vuruşuna yönelik oluyor fakat isabet yüzdesi istenen seviyede değil. Bunun haricinde sık sık yaptığı hücum bindirmelerine karşın zaman zaman gereksiz yere pozisyonunu kaybederek arkasında önemli bir boşluk bırakıyor. Bu bölgeden faydalanmak isteyecek takımların hızlı kanat forvetleri ile etkili olması mümkün. Bu bölgenin alternatif oyuncusu Bengtsson ise, Oviedo’ya kıyasla daha dengeli ve ne vereceği belli olan bir oyuncu. Pozisyon bilgisi iyi ve ayakları yere sağlam basan bir profil fakat hücumda Oviedo’nun verebileceği katkıyı vermesini beklememek lazım, daha dengeli bir tercih yapmak istenirse seçimini Bengtsson üzerinden yapabilir Solbakken.

Stoperde yeri garanti olan isim Victor Nelsson. Bu sezonun başında önemli bir yatırımla kadroya katılan genç isim, şu ana kadar beklentileri fazlasıyla karşılamış durumda. Hava toplarına hakim ve ikili mücadelelerden kaçmayan bir görüntü veriyor. Yanında oynadığı partnerlerine göre rolü değişken olsa da genelde stoper ikilisi arasından daha hamleci olan ve biraz daha ön bölgeye çıkarak ilk hamleleri yapan isim kendisi. Ayakları şuan için bir üst seviyeyi görmesi açısından en kritik özellik konumunda, baskı görmesi durumunda riske atmadan iletebiliyorsa en yakınındaki arkadaşına topu iletiyor veya çok zor durumdaysa taca gönderiyor. Partneri olarak beklediğimiz Sigurdsson ise takımın tecrübelilerinden. Hepimiz onu İzlanda Milli Takım forması ile Avrupa arenasında sergilediği başarılı performanslarla hatırlıyoruz fakat biraz yaşı itibariyle biraz da Rusya’dan beklenenden daha kötü durumda gelmesi sebebiyle takımın aksayan parçalarından biri konumunda. Hiçbir zaman çok hamleli bir oyuncu olmasa da özellikle Celtic maçlarında görüldü ki artık kaleye yüzünü hızlı dönen oyunculara karşı da fiziksel gücünü kullanacak durumda değil. Daha önce yaptığı en iyi şeylerden biri olan hava topu mücadelelerinde bile zaman zaman arkasına top sektirerek rakibine pozisyon vermesi onun adına büyük hayal kırıklığı oldu. Yine de tecrübesi ve liderliği ile defansın kaptanı gibi Nelsson’u yönlendirerek pozisyon almasını sağlıyor, onun arkasından seken topları süpürerek oynuyor. Stoperde alternatif iki isim var. Andreas Bjelland tıpkı Sigurdsson gibi tecrübesi ve pozisyon bilgisine dayanarak oynayan, tek hamleli fakat yönlendirici bir stoper. Sol ayaklı olması da daha iyi pas açıları yaratmasına yardımcı oluyor. Sotirios Papagiannopoulos ise kuvvetli fakat biraz sakar bir oyuncu. Tek hamleli olması en büyük dezavantajı, zaman zaman oyundan kopup hamle zamanlamasını ayarlayamadığında erken kart görme olasılığı da yüksek bir isim.

Sağ bek için birbirine zıt profilde ama eşit seviyede iki oyuncu var. Guillermo Varela çok önemli takımlarda forma giymiş, büyük bir potansiyel olmasına karşın özellikle mental anlamda yaşadığı sıkıntıları hiçbir zaman aşamamış ve hala çıkış yapmaya çalışan bir oyuncu. Sağ koridoru tıpkı bir kanat beki olarak kullanan Varela, kıvrak bileklere sahip ve Kopenhag’ın oyun kurulumunda ilk tercih ettiği oyunculardan biri. Stoperlerden aldığı topu 3.bölgeye veya çizgiye paralel oynayarak topun ileri taşınmasını sağlıyor. Kanat oyuncusunun içeride konumlandığı yapıda kendisi bütün koridoru kullanarak etkili olmaya çalışıyor fakat defansif açıdan tıpkı Oviedo gibi arkasında bıraktığı boşluklarda önemli tehlikeler gelişebiliyor. Savunma anlamında pozisyon bilgisi ve dağınıklığı ile zaman zaman çok fahiş hatalar yapsa da hücumdaki katkısı tercih edilmesinde birincil etken konumunda. Bu mevkinin alternatifi Karlo Bartolec, Varela’ya kıyasla daha dengeli ve savunmada daha agresif bir isim. İkili mücadelelerde daha başarılı fakat hücuma çıkışlarda teknik anlamda pas dağıtıcı olabilecek kapasitede biri değil bu yüzden genelde çizgide oynamayı tercih ediyor. Sol bek olarak da görev alabilen Hırvat oyuncu, Varela’yla beraber önemli bir forma rekabeti veriyor.

Merkez orta sahada takım kaptanı ve takımın beyni olan Zeca, forma numarası 10 olsa da klasik bir 8 numara rolünde. Takımın pas dağıtımında birincil yönlendirici ve hemen hemen her atakta top muhakkak bir kez onun ayağına değiyor diyebiliriz. Pas opsiyonlarına göre tercihleri değişse de zaman zaman kenar oyuncularının yaptığı sızıntı koşulara oldukça iyi toplar atabiliyor, bunun dışında Kopenhag’ın topu 2. Ve 3.bölgeye taşırken kullandığı santrfora şişirme topların birçoğunda da kendisinin attığı pasları görmek mümkün. Bu gibi pozisyonların gelişim süreci sırtı dönük santrforun topu arkadan gelerek taşıyıcı rolü üstlenen orta sahalara aktarması ve atağın olgunlaşması şeklinde gerçekleşiyor. Defansif açıdan ön alanda yapılan pres dağılımında Zeca’nın rolü santrforların stoperlere yaptığı baskıyı geçen toplarda rakibin yönlendirici roldeki orta sahalarına basarak rahatsız etmek. Derinde bekledikleri zaman veya kontra yediklerinde ise kendi ceza sahası içine kadar gelerek müdahale yaptığı oluyor bu anlamda oyunun iki tarafında da oldukça başarılı ve en dikkat edilmesi gereken oyuncu olduğunu söylemekte bir sakınca görmüyoruz. Bir diğer merkez orta saha Stage ise Zeca’nın yanında ihtiyaç duyulan motor güce sahip ve iki ceza sahası arasında durmadan gidip gelen bir oyuncu. Rakip ceza sahasına sürpriz koşular yapan ve arkadan geldiği için markaja takılmayan Stage defans dengesini de zaman zaman bozabilir. Orta sahada alternatif isimlerden olan Thomsen ve Mudrazija da dribbling ile topu hücum bölgesine taşıyabilen ve geçişleri başarılı oynayan oyuncular. Kanat oyuncularının Kopenhag’in oyununda ki rolü iç koridora girip pas opsiyonu yaratarak beklerine alan açmaları. Bu anlamda tahtaya ilk yazılacak isimde kuşkusuz Viktor Fischer fakat sakatlıktan yeni çıkması ilk 11 başlamasına engel oluşturabilir. Ajax kariyerinde beklenen patlamayı yapamasa da takımın hücumdaki en önem opsiyonlarından biri. Sağına çekerek kendine şut opsiyonu yaratan, kenar ortalarında da arka direkte son vuruş yapabilen oyuncu şayet oynarsa önlem alınabilecek isimlerden biri. O bölgenin oyuncusu olmasa da oyun anlayışı gereği kanatlarda bulduğu şansları da oldukça iyi değerlendiren Rasmus Falk ise Fischer kadar çalımcı olmasa da onun gibi merkeze kayarak oynuyor ve savunma anlamında orta sahaya +1 olacak şekilde yardım ediyor. Zaman zaman saha içinde pozisyon değiştirerek forvet arkasına geçtiği dakikalarda ise son pasları iyi veren ve asist potansiyeli yüksek bir oyuncu. Pep Biel sezon başında önemli bir yatırım yapılan ve potansiyelli bir isim. Sol ayaklı oyuncuyu daha çok sağ kanatta izliyoruz ve savunma arkası sızıntı koşularıyla oldukça etkili olabiliyor. Maç içerisinde oyundan koptuğu anlarda dağınık bir görüntü verse de şut tehdidi her zaman olan bir isim. Bu bölgedeki alternatif isim Mohammed Daramy ise alt yapıdan çıkan bir oyuncu. Asıl mevkisi sağ kanat olsa da sol kanat ve zaman zaman ikinci santrfor olarak da kendisini görebiliriz. Hızlı bir oyuncu olmasına karşın repertuarı dar bir oyuncu, ilerleyen yıllarda adını daha yüksek sesle duymamız mümkün.

Çift forvette sağlıklı olduğu takdirde tahtaya ilk yazılacak isim oldukça tanıdık bir sima: Dame N’Doye. Trabzonspor macerasından sonra Aslanlar’a geri dönen oyuncu kulüple olan bağı kuvvetli bir isim ve sahada o aidiyetini hissederek oynuyor. Uzun toplarda genelde hedef santrfor rolünde stoperlerle boğuşan ve topu arkadaşlarına aktarmaya çalışan Doye merkezden kısa paslarla çıkıldığı pozisyonlarda da boş alanlarda topla buluşup bağlantı oyuncusu rolünü üstleniyor. Tüm bunların yanında en önemli gol ayağı olduğunu da söylemeden geçmek olmaz. Michael Santos ise daha gezgin ve çizgiye paralel gönderilen toplarda koşuları yapan bir oyuncu. Yaratıcı bir oyuncu olsa da son vuruşlarda eksikleri olduğunu söylemek mümkün. Forvette Jonas Wind sakat olduğu için kalan tek alternatif ara transferde kadroya katılan Mikkel Kaufmann. Genç oyuncu uzun boyuna rağmen mobilitesi yüksek ve pozisyon takiplerini iyi yapan bir isim.

Taktiksel Analiz

Hücum

Geriden oyun kurulumunun temelinde beklerin çizgiye basarak takım boyunun enine genişletilmesi ve merkezdeki boşluklarda N’Doye gibi topu saklayarak servis edebilecek bir oyuncu ile buluşturulması.

Varela’nın çizgiye pararel yolladığı top ile mobilitesi yüksek Santos’un sürüklediği bu atak Celtic savunmasının da bireysel hatalarıyla beraber gol ile sonuçlandı. Oyun içerisinde özellikle Santos sahadayken Varela’dan bu pasları sık sık görüyoruz.

Zeca stoperlere yaklaşarak 1.bölgeden aldığı topu kendisini boş alanlara deplase etmiş N’Doye’a doğrudan gönderiyor.

3’lü orta saha kurgusu ile merkezden delinmek istemeyen rakip takıma karşı kanat oyuncularını iç koridora sokarak +1 pas opsiyonu yaratan Kopenhag’ın hücuma geçiş aksiyonu.

İç sahada baskılı başlamak isteyen Celtic merkez odaklı pres ile topu kazanma çabasında ama Biel’in forvete yaklaştığı pozisyonda sol bek de stoperlerine yaklaşmak zorunda kalıyor ve çizgideki boşlukta serbest kalan Varela, sıkışan oyunu iyi açan Falk’un pasıyla topla buluşuyor.

Takımın geriden oyun kurmadaki en önemli iki ismi Varela ve Zeca’yı yakın markaja alan rakip maç boyunca Kopenhag’ın olgun bir atak oluşturmasına izin vermedi.

Sağ çaprazdan gelişen pozisyonda iki oyuncu topun arkasında ve pozisyonun dışında kalsa da ceza sahası paylaşımını iyi yapan forvetler ön ve arka direğe hareketlenirken yaydan gelen orta saha oyuncusu bomboş kalarak tehlike yaratıyor fakat şut gol ile sonuçlanmıyor.

Kalecinin kısa kalan vuruşunda topu kazanan Kopenhag’da savunma çabuk pozisyon alınca gelen hücum bindirmesini boş geçmeyen Falk topu Oviedo’nun önüne yuvarlıyor ve penaltı noktasına ortalanan top arka direğe aşırılıp gol bulunuyor. Pozisyonda en dikkat çekici şey ceza saha içerisine 5 adamla giren deplasman takımı.

Sağ kanattan gelişen atakta ver-kaç ile önünü boşaltan Varela en doğru zamanda, adam paylaşımını yapamamış savunmayı çaresiz bırakacak pası veriyor ve atağın devamı gol ile sonuçlanıyor. 

Duran Toplar – Hücum

Buradaki en dikkat çekici nokta kutu içerisine homojen bir biçimde dağılan hücumcular. Yay üzerinde seken topu bekleyen bir orta saha, penaltı noktasında kafa vuruşu yapabilecek bir stoper ve merkezden dağılarak hareketlenen kalabalığa karşın arka direkte boş kalan oyuncu. Bu seti maç içerisinde sık sık gördük ve farklı duran top organizasyonlarında etkili oldu FC Kopenhag.

Bu pozisyonda korner kullanılmadan arka arkaya dizilerek savunmanın adam markajını engelleyen bir set kurgusu söz konusu. Kornerin kullanılacağı ana yakın hareketlenme başlıyor ve yine ceza sahası dışında iki oyuncu dönen top için beklemede.

Savunma

Hücumda opsiyonel olarak kanat oyuncuları ve beklerin pozisyon almalarına göre şekil değiştirse de rakibi karşılarken çok net bir 4-4-2 dizilişi  görmekteyiz.

Bu pozisyonda ise çalışılmış bir pres düzeninden bahsetmek mümkün. Forvet oyuncuları doğrudan stoperlerle eşleşirken sağ bekin yaklaşmasıyla da sol kanat oyuncusu eşleşiyor ve merkezdeki oyun kurucu kıskaç altına alınarak topla ilişkisi kesiliyor. Bu pozisyonda rakip uzun kullanmak zorunda kaldı fakat kısa düşen topu Zeca kazandı ve atağın gelişimi gol ile sonuçlandı.

Rakibin istediği şekilde pas yapmasına izin vermeyerek onları hata yapacakları bölgeye yönlendiren Kopenhag temsilcisi, doğru noktada alanı daraltarak rakibini çaresiz bırakıyor.

Bu pozisyonda Zone 14 olarak tabir ettiğimiz ceza sahası önündeki bölgede iki rakip oyuncu demarke halde top isterken half-space’e girmek üzere olan bir başka oyuncu da boş koşu atıyor ve orta saha tüm bu olanları sadece seyrediyor.

Dar bir alan savunması örneği görüyoruz fakat rakip takım, stoper-bek arasına bir oyuncu sokarak Kopenhag’ın sol bekini iyice merkeze itiyor ve koridorda ki boşluğa hareketlenme şansı elde ediliyor.

Half-space’e gönderilen uzun topa hareketlenen oyuncu, düzgün bir kontrolle kaleci ile karşı karşıya kalıyor fakat kalecinin başarılı hamlesi ile bu girişim sonuçsuz kalıyor.

İki pozisyonda da öne çıkarak savunma da hata yapan isim sol bek Oviedo. İlk pozisyon gol ile sonuçlanırken ikinci pozisyon auta gidiyor.

Sigurdsson’un markajından kolay sıyrılan forvet oyuncusu arkasındaki arkadaşına servisi yapıyor ve merkezde oluşan boşlukta büyük tehlike yaratılıyor.

Birbirine benzer iki pozisyonda yerini kaybeden oyuncu sağ bek Varela.

Dakikaların ilerlemesiyle beraber çok adamla hücum eden rakip takım, Kopenhag defans hattı aralarına homojen bir biçimde dağıldığında en arkadaki oyuncu boş pozisyonda kalıyor. 

Duran Toplar – Savunma

Bu pozisyonda hücum oyuncularının koşarak topa hareketlenmesine karşın savunma reaksiyon veremiyor ve 3 oyuncu birden boşa çıkıyor, ön direkte vuruşu yapan oyuncu golü rahat bir şekilde atıyor.

Hücumcular sayıca savunmacıların yarısı kadar olsa da pozisyon alma ve eşleşme problemi yaşayan FC Kopenhag duran topta kalesinde büyük tehlike yaşıyor.

Sonuç

Özellikle son 2 haftadır üst üste aldığı mağlubiyetlerle moralleri bozulan FC Kopenhag’da teknik adam Solbakken, kendi çalıştırdığı iki periyot boyunca takımını bu kadar güçsüz ve enerjisiz görmediğini itiraf etti. Deplasman maçının seyircisiz oynanacak olması da bir avantaj gibi görülse de FC Kopenhag gibi Avrupa kültürü olan takımlara karşı her zaman dikkatli olmakta fayda var. Temsilcimiz Başakşehir’e çeyrek final yolunda başarılar dileriz.