Fenerbahçe’nin 2020-2021 sezonundaki performansı, özellikle çalışılan hocalar düşünüldüğünde turnuva boyunca tartışılan ana başlıklardan birisi oldu. Haftalar ilerledikçe hem ligin, hem de takımın gidişatı bu tartışmaları zaman zaman içinden çıkılamayacak kadar çetrefilli ve anlaması güç hale getirdi. Hal böyle olunca büyük resmi görmek imkansızlaştı, zira her maç sonunda farklı spesifik bir konuya odaklanıldı ve bir adım geri çekilip tüm portreye bakmak yerine bir büyüteçle o haftanın gündemi didik didik edildi.

InStat’in sağladığı verileri kullanarak çeşitli görselleştirmeler yaparak, Fenerbahçe’nin biten sezon özelindeki verilerini genel bir yaklaşımla analiz ettim.

Dizilişler

Kupa ve hazırlık maçları da dahil edildiğinde, Fenerbahçe’nin bu sezon hangi dizilişi ne sıklıkla tercih ettiğinin dökümü yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi. Biraz daha detaya inmek gerekirse; Fenerbahçe, 8 Mart tarihinde oynanan ve Konyaspor’u 3-0 mağlup ettiği maçtan sonra (bu maç dahil olacak biçimde) bir daha hiç 4-2-3-1 oynamadı. Emre Belözoğlu teknik direktör olarak 5 Nisan tarihinde oynanan Denizlispor maçında ilk defa takımın başında bulundu. Bu süreçte Konyaspor, Gençlerbirliği ve Beşiktaş maçlarında Fenerbahçe 4-2-3-1 yerine 4-3-3 (Beşiktaş maçı) ve 4-1-4-1 şeklinde sahaya çıktı. Yani sistemdeki tercih değişikliğinin temeli, Emre Belözoğlu’nun hoca olarak takımın başına gelmesinden önce başlamıştı. 

Grafikte dikkat çeken bir diğer nokta ise 3-5-2 dizilişi kullanılarak oynanan maç olacaktır. InStat verilerine göre; Fenerbahçe’nin 3-5-2 şeklinde oynadığı tek bir maç var, o da Karacabey Birlikspor’u 1-0 mağlup ettiği kupa maçı. Tabi ki o maçta Altay’ın kırmızı kart gördüğünü de hesaba katınca bu bilginin çok bir anlamı kalmıyor.

Yukarıdaki tablo, tercih edilen dizilişe göre takımın attığı ortalama gol sayısını ve oluşturduğu gol beklentisini gösteriyor. 4-4-2 dizilişi hariç tercih edilen tüm dizilişlerde (3-5-2 satırını hariç tutmak suretiyle, yukarıda belirtilen sebepten ötürü) Fenerbahçe oluşturduğu gol beklentisinin altında gol atmış. Oransal olarak bakıldığında ise beklentinin altında kaldığı dizilişlerde en başarısız olunan diziliş, %84’lük gol/xG oranı ile 4-2-3-1 olmuş.

Bu tabloya dair göze çarpan bir diğer nokta ise muhtemelen 4-3-3 dizilişinin hem gol beklentisi olarak hem de atılan gol sayısı olarak en yüksek değerleri oluşturmuş olması. Emre Belözoğlu’nun gelmesinden itibaren sürekli tercih edilen bu dizilişler gerçekten de pozitif parametrelerde önemli bir artış sağlamış olsa da unutulmamalı ki, 4-1-4-1 ve 4-3-3 dizilişlerinin tercih edildiği maç sayılarının toplamı, 4-2-3-1 oynanan toplam maç sayısından daha düşük.

Goller ve Gol beklentileri

Üstteki görselde sol taraftaki üç çubuk, Fenerbahçe’nin attığı gol sayısının oluşturduğu gol beklentisini geçtiği maçlarda elde edilen sonuçları gösteriyor. Sağdaki üçlü grupta ise bunun tam aksine Fenerbahçe tarafından oluşturulan gol beklentisinin atılan gol sayısından fazla olduğu maçların sonuçları var.

Fenerbahçe’nin gol beklentisinden daha fazla gol attığı maç sonuçlarına bakıldığında yalnızca iki adet maçın galibiyetle sonuçlanmadığı görülmekte. Bu maçlardan beraberlikle sonuçlanan, Fatih Karagümrük ile oynanan hazırlık maçı. Mağlubiyetle sonuçlanan ise Kadıköy’de oynanan ve Gençlerbirliği’nin 1-2 kazandığı maç. Bu maçta Gençlerbirliği’nin ilk golü Serdar Aziz’in kendi kalesine yolladığı topla gelmişti. Gençlerbirliği ise maçı 0.49 gol beklentisi oluşturarak tamamlamıştı.

Grafiğin diğer tarafına geçtiğimizde ise; üretilen gol beklentisinin atılan gol sayısından fazla olduğu maçlarda galibiyet sayısının mağlubiyet ve beraberlikten daha yüksek olduğunu, ancak olaya kazanılan ve kazanılamayan maçlar şeklinde bakıldığında xG > atılan gol kriterinin doğru olduğu durumlarda Fenerbahçe’nin kazandığı maçtan çok kazanamadığı maç olduğunu görmek mümkün. 

Bu gruplamada Fenerbahçe’nin attığı gol sayısının oluşturduğu gol beklentisini aştığı maçlarda daha başarılı görünmesinde tabi ki Erol Bulut’un nispeten reaktif ve topa sahip olmamayı tercih ettiği oyun sisteminin payı büyük. Buna karşın sezon boyunca Fenerbahçe’nin 12 penaltı kullanıp bunlardan 3 tanesini gole çevirememesi gibi, göz ardı edilmesi kolay fakat metriklere önemli miktarda etki eden faktörler de söz konusu. 

Üstteki grafik ise, Fenerbahçe’nin maç sonuçlarını rakiplerin ürettiği gol beklentisi ve attığı gol sayısı üzerinden değerlendiriyor. 

Sol taraftaki grupla başlayacak olursak, rakiplerin attıkları golden fazla gol beklentisi ürettiği maçların hiçbirinde Fenerbahçe maç kaybetmemiş. Bunu değerlendirirken akla gelecek ilk şey, Fenerbahçe’nin nispeten kötü oynadığı maçlarda Altay Bayındır’ın kalede devleştiği ve üst üste inanılmaz kurtarışlar yaptığı performanslar olacaktır. 

Diğer tarafa geçildiğinde ise, rakipler ürettikleri gol beklentisinden fazla gol attığında Fenerbahçe’nin maç kazanmakta problem yaşadığını görmek mümkün. Öyle ki, bu şart sağlandığında en sık oluşan sonuç Fenerbahçe’nin mağlubiyeti olmuş. Bu kısmı açıklarken ise Fenerbahçe’nin “kaleye gelen ilk topun gol olması” sendromu göz önünde bulundurulabilir.

Atılan gol sayısı ve gol beklentisi, bir maçın sonucunu doğrudan etkileyen çok önemli parametreler olmasına karşın; tam da bu sebeple yalnızca bu ikisi kullanılarak yapılacak değerlendirmeler de çok doğru tespitlerle sonuçlanabileceği gibi, gerçekle hiçbir bağlantısı olmayan sonuçlara da işaret edebilir. Bu parametrelere başvurularak yapılacak değerlendirmelerde doğruluğu maksimize etmek adına denkleme farklı değişkenler ekleyerek argüman oluşturmakta bu nedenle fayda var.

Hemen üstte yer alan grafik, Fenerbahçe’nin maç maç oluşturduğu gol beklentisinin, rakip gol beklentisinden farkını gösteriyor. Yani 0‘ın altındaki bölge rakiplerin gol beklentisinin Fenerbahçe gol beklentisinden yüksek olduğu, 0‘ın üzerindeki bölge ise Fenerbahçe gol beklentisinin rakip gol beklentisinden yüksek olduğu bölgeyi temsil ediyor.

Çubuklar, gol beklentisi farklarını ifade ederken çizgiler ise takımların bireysel gol beklentilerini göstermekte.

Yeşil çizgi, Emre Belözoğlu’nun takımın başına teknik direktör olarak geçtiği kısmı ifade ediyor.

Öncelikle, Fenerbahçe’nin gol beklentisinde geride kaldığı maçlarda buna sebep olan durumun rakibin gol beklentisinin çok yüksek olmasından ziyade, Fenerbahçe’nin gol beklentisinin nispeten düşük kalması söylenebilir. Fenerbahçe’nin bu sezonki ortalama gol beklentisi yaklaşık olarak 2. Yani sarı çizginin 2 bandından aşağıda kaldığı maçlarda, Fenerbahçe bu sezonki ortalama gol beklentisinin altında kalmış.

Emre Belözoğlu’nun takımın başına geçmesinden sonraki bölümde Fenerbahçe’nin rakipten daha az gol beklentisi ürettiği tek maç Alanyaspor maçı. Buna karşın yine de, Erol Bulut – Emre Belözoğlu kıyası yapmakta gol beklentilerinin uygun bir parametre olmadığını düşünüyorum, zira Emre Belözoğlu’nun oluşturduğu gol beklentisi örnek havuzu, Erol Bulut’unkinin üçte biri kadar. İstatistiksel anlam taşıyacak yeterlilikte maçta takımın başında bulunmadığı fikrindeyim. Yine de burada kast ettiğim şey gol beklentilerinin hocaların kıyaslanmasında kullanılmaması gerektiğini iddia etmekten çok, yukarıda belirttiğim gibi sadece bu parametreye dayanarak argüman üretmenin hatalı olacağı.

Teknik Direktörler

Bu grafik, maçın oynandığı yere ve takımın başındaki hocaya göre Fenerbahçe’nin ürettiği ortalama gol beklentisini gösteriyor. 

Fenerbahçe’nin ortalama atılan gol sayısının ürettiği ortalama gol beklentisinden yüksek olduğu tek durum, Erol Bulut’un takımın başında olduğu deplasman maçları. Sezon boyunca Fenerbahçe’nin iç sahadaki yetersiz performansı ve sonuca ulaşamaması eleştirildi, ancak Erol Bulut’un deplasmanda elde ettiği sonuçların tatmin edici olduğu söylenebilir. Ne yazık ki buna tezat oluşturacak biçimde, Erol Bulut’un takımın başında olduğu iç saha maçlarında Fenerbahçe ortalama olarak yalnızca 1.6 gol atabildi, buna karşın takımın ürettiği ortalama gol beklentisi 1.92. Bu, Erol Bulut’un oynattığı futbolun iç sahada oynayan bir Süper Lig büyüğünün, tipik bir “Anadolu Takımı”na karşı sonuç alabilmek adına maçı domine etmesi ve proaktif bir oyun sergilemesi gerekmesi ile çelişmesinin bir sonucu olarak düşünülebilir. 

Emre Belözoğlu’nun takımın başında çıktığı maçlarda saha fark etmeksizin Fenerbahçe’nin ortalama gol beklentisi attığı ortalama gol sayısını aşmış. Erol Bulut’a tezat oluşturacak biçimde Emre Belözoğlu’nun takımın başında olduğu maçlarda takımın hem ortalama gol beklentisi, hem de attığı ortalama gol sayısı önemli bir artış göstermiş; yine buna benzer biçimde deplasman performansına bakıldığında ise Erol Bulut’un tersine Emre Belözoğlu’nun takımı yüksek gol beklentisi üretip, sonuca ulaşmakta problem çekerek nispeten düşük gol sayılarına ulaşmış. Bunda ise belki de Emre Belözoğlu, Erol Bulut’un deplasman oyunu takımı sonuca ulaştırıyor olsa bile kendisinden beklenenleri karşılayabilmek adına deplasmanda iç sahadaki gibi oynamayı tercih etmek zorunda kaldı. 

Bu grafikte ise takımın başındaki hoca ve maç sonucuna göre ortalama topa sahip olma oranları görülmekte.

Emre Belözoğlu’nun takımın başında olduğu dönemde takım genel olarak topu tutmayı tercih etmiş. Takımın kazandığı maçlarda ortalama topa sahip olması, kazanamadığı maçlardakinden daha yüksek. Buna karşın Emre Belözoğlu’nun tek kaybettiği maç olan Sivasspor maçında da takım kazandığı maçların ortalamasına yakın bir topa sahip olma ile maçı tamamlamış. Emre Belözoğlu’nun berabere kaldığı iki maçın birisi ise takımın maçın önemli kısmını bir kişi eksik oynadığı Alanyaspor maçı. Berabere kalınan maçlarda ortalama topla oynama oranındaki düşüş bununla açıklanabilir. 

Erol Bulut tarafına geçildiğinde ise, kazanılan ve berabere kalınan maçlarda takımın ortalama topla oynamasının yakın değerlerde olduğu görülmekte. Bu, Erol Bulut’un maç kaybedilmediği sürece oyun sistemini değiştirmemeyi tercih etmesine yorulabilir. Mağlubiyetle sonuçlanan maçlarda ise Fenerbahçe’nin topla oynamasının %50’lerden %58’e fırladığını görmek mümkün. Erol Bulut Fenerbahçe’si bu sezon gerçekten de kapalı savunmalara karşı sonuç almakta büyük problemler yaşadı. 

Son olarak, hocaların maç sonucuna göre elde ettikleri puan beklentilerini gösteren bir grafik.

Yine Emre Belözoğlu’ndan başlayacak olursak, takımın kazandığı maçlarda elde ettiği puan beklentisinin ortalaması 2.3. Fenerbahçe’nin berabere kaldığı maçlarda ürettiği puan beklentisi ise ortalama 1.0. Unutulmamalı ki, Emre Belözoğlu Fenerbahçe’si yalnızca iki maçta berabere kaldı ve bunlardan birisi takımın 10 kişi oynadığı Alanyaspor maçıydı. Son olarak, kaybedilen tek maç olan Sivasspor maçında ise takım 2.0 puan beklentisi oluşturmayı başarmış. Bu sayı, takım her ne kadar bu maçta mağlup olsa da maçın daha farklı bitmesinin pek de imkansız olmadığını işaret ediyor.

Erol Bulut’un puan beklentileri ise maç sonuçlarına göre dağıtıldığında bile nispeten birbirine yakın. Erol Bulut Fenerbahçesi, kazanılan maçlarda ortalama 1.9 puan beklentisi elde etmeyi başarmış. Bu Emre Belözoğlu’nun ulaştığı puan beklentisinden daha düşük. Eğer oynanan maç sayısı, hocaların takımın başında olduğu dönemdeki fikstürler gibi dinamikler kısa süreliğine göz ardı edilecek olursa; bu durum Erol Bulut’un takımın başında olduğu dönemde takımın aldığı galibiyetlerin nispeten daha az “dominant” olduğu yönünde yorumlanabilir. Erol Bulut Fenerbahçesi’nin kazanamadığı maçlarda ulaştığı ortalama puan beklentisi kaybedilen maçlarda da berabere kalınan maçlarda da yuvarlandığında 1.6 çıkmış. Bu, takımın kaybettiği ve kazandığı maçlarda sergilediği performansların birbirine benzer olduğu sonucuna işaret ediyor olabilir.