Fransa Ligue 1’in 9.haftası, “Türk derbisi” olarak niteleyebileceğimiz önemli bir maça sahne oldu. Kadrosunda Burak Yılmaz, Yusuf Yazıcı ve Zeki Çelik gibi milli oyuncularımızın yanında Mustafa Kapı gibi genç bir yeteneğimizin bulunduğu nam-ı diğer Lillespor, kadrosunda genç oyuncumuz Cenk Özkaçar’ı ve yakından tanıdığımız Marcelo ile Jason Denayer’i bulunduran Lyon’u evinde, Stade Pierre Mauroy’da ağırladı.

Ligde bu sezon oynadığı 8 maçın hiçbirinde mağlubiyet yüzü görmeyen ve haftaya PSG ile aynı puanda, ikinci sırada giren Christophe Galtier’in öğrencileri ile kötü başlanan sezonda üst üste alınan iki galibiyetle derin bir nefes alan Rudi Garcia’nın öğrencileri arasındaki maç öncesi favori olarak gösterilebilecek bir taraf yoktu esasında. Sıralamalara bakıldığında favori olarak görülebilecek Lille, her ne kadar lige en iyi başlayan takımlardan biri olsa da geride kalan haftalarda ligin kalburüstü takımlarının bileğini bükememiş ve hafta içi Celtic’le yorucu bir UEFA Avrupa Ligi maçı oynamıştı, Lyon ise hem bir önceki hafta aldığı 4-1’lik Monaco galibiyetiyle özgüven hem de hafta içi dinlenerek güç depolamıştı.

Lille hocası Galtier’nin sezon sonu için Lyon’la söz kestiği dedikodusunun gölgesinde başlayan maçtaki ilk önemli atak, hızlı bir hücumla şekillenen ve Burak-Zeki-Burak paslaşmasının ardından Jonathan Bamba’nın güzel vuruşuyla golle sonuçlanan 21.dakikadaki Lille atağıydı. Bu golün hemen ardından Burak Yılmaz uzaktan çektiği etkili ve sert şutla yine Lyon kalecisi Lopes’i yokladı. Ardından Lyon’un eşitlik golü geldi. 40.dakikada Aouar’ın sert şutunda Zeki Çelik’e çarpan top, Lille ağlarını buldu ve ilk yarı 1-1’lik eşitlikle tamamlandı. İkinci yarının 4.dakikasında Marcelo, Bamba’ya yaptığı sert müdahalenin ardından ikinci sarı kartla oyundan atılıp Lyon 10 kişi kalınca maç farklı bir hal aldı ve her iki takım açısından farklı bir test aracı haline geldi. 60.dakikada yine Bamba’nın sert şutunu çıkaran Lopes, takımının maça tutunmasını sağladı. 68.dakikada Yusuf Yazıcı, direkt kornerden Lyon kalesini yoklasa da Lopes yine dikkatliydi ve maçın bu skorla bitmesini sağladı. Lille, 10 kişi kalmış rakibine karşı yeterince akıcı olamayıp pozisyon üretemeyerek 2 puan bıraktı ve liderlik koltuğunu puan farkıyla PSG’ye vermiş oldu.

Maçın incelemesine geçecek olursak; maça 1 saat kala açıklanan 11’ler şu şekildeydi ve her iki teknik direktör de sürprize kaçmamış, beklenen isimleri sahaya sürmüştü:

 

İki takımın sahaya dizilişleri ise şöyleydi:

İki takımın sahaya dizilişleri

 

Görüldüğü üzere Lille, sezon başından beri benimsediği 4-4-2 dizilişinden vazgeçmemiş, Lyon da sahaya yayılımından ödün vermeyerek neredeyse her maç korumaya çalıştığı 4-3-3 şekliyle maça çıkmıştı. Lille her ne kadar bu sezon hiç mağlup olmasa ve puan tablosunda üst sıralarda yer alsa da açıkçası keyif vermekten uzak bir oyun oynanıyordu ve takım savunmadaki sağlamlığı ve geçiş oyunundaki başarısı ile sonuca gidiyordu. Buna rağmen sete geçildiğinde bağlantı oyununda problemler gözleniyor, topun savunmadan hücuma aktarımı ve rakip savunma hatları arasında yerleşimde sorunlar yaşanıyordu.

Ağustos ayında Juventus, Manchester City ve hatta Bayern Münih gibi rakiplere karşı savunmadaki düzeni, sağlamlığı, kararlılığıyla ve benzer şekilde hücumda yaratıcı ve hızlı oyuncularıyla iyi görüntüler sergileyen Rudi Garcia’nın Lyon’unun benzer anlayışı düşünüldüğünde bu maçta denk bir görüntü ve az pozisyonun yaşanması beklenebilirdi. İkinci yarının neredeyse tamamı 11’e 10 oynanmasına rağmen maç sonu takımların 0.76 ve 0.82 xG’de (Gol Beklentisi) kalması bu öngörüyü haklı çıkaran bir sonuç oldu.

Gol beklentisinin dakikalara göre değişimi

 

Zıt Planlar

Maçın başlangıcında dikkat çeken ilk şey, iki tarafın top rakipteyken benimsedikleri birbirlerine zıt planlardı. Lyon, maçın ilk dakikalarından itibaren Lille savunmasına adam adama bir baskı uygulayarak topun Lille yarı sahasında kalmasını sağlamak ve Lille’in rahat bir şekilde oyun kurmasının önüne geçmek istedi. Bu presi zaman zaman 5 kişiyle dahi uyguladılar ve bunun sonucu da Lille kalecisi Maignan’ın veya savunmacıların Burak Yılmaz’ı hedeflediği uzun toplar oldu.

Maçın ilk dakikalarında görüleceği üzere Lyon, fazla adamla agresif bir şekilde ileride baskı uyguladı ve bunun sonucunda Lille’i uzun oynamaya yöneltti.

 

Top kendi yarı alanına ulaştığında ise Lyon’un, alan savunmasına geçip kanat oyuncuları Kadewere ve Toko Ekambi’nin derinde, orta saha üçlüsünün hücuma en yakın olanı Aouar’ın ise Depay’ın yanında konumlandığı kompakt bir 4-4-2’ye geçiş yaptığını gördük:

 

Lille’in topsuz oyundaki anlayışı her ne kadar şeklen Lyon’un 4-4-2’sine benzese de ön alan baskısı bir maç planı olarak gözükmedi ve anlık preslerle Lyon’u dengesiz yakalama çabaları haricinde Lyon savunmasına agresif bir baskı yapılmadı.

Yukarıdaki iki görüntüde de Lille kompakt bir 4-4-2 ile pasif bir anlayış benimserken Lyon savunmasını hataya zorlayan agresif bir ön alan baskısından uzak durduğunu görüyoruz. En ileri uçta yer alan Burak-Ikone ikilisi, Lyon savunma hattına baskı yapmak yerine pas kanallarını kapatarak Lyon’a stoperler arasında rahatça paslaşma imkanı tanıyor fakat Lyon’un pasla çıkmasının da önüne geçiliyor. Orta alanda yaratılan kalabalık, stoperlerin arasında sarkık oynayan Tiago Mendes’in kontrol altında ve stoperlerin pas kanallarının kapalı tutulması, Lyon’u savunma arkasına uzun toplar atmaya zorluyor. Ancak bu toplar da isabet sağlamaktan ve verimli olmaktan uzak.

Her ne kadar Lille ön alanda agresif bir baskı uygulamasa da hem Aouar, Paqueta ve geriye sarkan Depay gibi orta alan oyuncuları ikinci bölgede pasif bir markaj altında tutuluyor hem de top bu bölgeye atıldığında şok preslerle topun kanada yönlendirilmesini sağlamaya çalışıyordu Lille. Zaten bu anlayışın bir sonucunda ikinci bölgede güvenli bir pas alternatifi bulamayan Lyon stoperi Marcelo, topu uzun oynamak zorunda kalıyordu veya aşağıdaki görselde görülebileceği üzere Lyon savunması pas hatası yapmak durumunda kalıyordu.

Wyscout’un genel anlamda baskı yoğunluğunu özetleyen PPDA (Passes Per Defensive Action) istatistiği, bir takımın rakip yarı alanda yaptığı presin ne kadar agresif olduğunun bir göstergesidir ve şu şekilde elde edilir: Rakibin kendi yarı alanında yaptığı toplam pas sayısı, pres yapan takımın ikili mücadele, pas arası, faul ve kayarak müdahale gibi defansif aksiyonlarının toplam sayısına bölünür. Yani bu değer ne kadar düşük çıkarsa o kadar yoğun bir ön alan baskısı olduğunu söyleyebiliriz. Lyon’un ilk yarıda ulaştığı 10.3 değerine karşılık Lille’in 34.3’te kalması ve hatta bir ara 43 değerine erişmesi, Lyon’un Lille’e göre çok daha agresif bir ön alan baskısı yaptığını ve rakibine kendi yarı alanında mümkün olduğunca az pas yapma imkanı verdiğini gösteriyor. İlk yarı sonunda bu değerlere ulaşılması, yukarıda belirttiğimiz üzere takımların topsuz oyundaki zıt anlayışlarının bir göstergesi.

 

Hücum Mantaliteleri

Bu istatistiğin ortaya çıkmasına yol açan sebeplerden biri de iki takımın topa sahipken benimsedikleri mantaliteler. Önce konuk ekip Lyon’a bakacak olursak; özellikle ilk yarıda ve kırmızı karta kadar öne çıkarmamız, ayrı bir parantez açmamız gereken isimlerden biri Tiago Mendes olacaktır. Takım geriden oyun kurmaya hazırlanırken Mendes’in stoper ikilisinin arasına girerek burada 3’lü bir hat oluşturduğu ve takımın genel şeklinin de 3-4-3’e döndüğü gözleniyor.

 

Bu görsellerin hepsinde rahatlıkla görülebileceği üzere Mendes’in geriye sarkmasıyla oluşturulan geri 3’lü sayesinde Lyon’un Lille’in iki kişiden oluşan ön bloğuna bazen 3’e, bazen 4’e 2 üstünlük kurdu. Bu üstünlük, Lille’in pasif presi ve Lyon’un çok önde, kalabalık bir şekilde yaptığı adam adama baskıyla birleşince ilk 13 dakikanın topla oynama oranı Lyon lehine %63-37 oldu. Hatta Lille 1-0 öne geçip daha da geriye çekilerek -özellikle 30-40 arası- topu Lyon’a bırakınca bu oran bir ara 70-30’a dahi ulaştı. olsa da özellikle 1-0 geriye düştükten sonra Lyon, sabrını biraz daha kaybedip daha direkt oynamaya başlayınca bu oran düştü ve ilk yarı sonunda 60-40 Lyon üstünlüğüyle tamamlandı.

İki takımın maç genelinde topla oynama oranları

Lyon, geriye düştükten sonra top hakimiyetini büyük oranda rakip alanda çoğalmak adına kullandı, Depay daha çok geriye sarktı, orta saha üçlüsü daha hareketli olmaya başladı ve daha hızlı top çevirmeye başladılar. Lyon, bu çoğalma gayretinin bedelini 2 tane etkili olabilecek Lille kontrasıyla da ödedi ancak ödülünü de aldı. Lyon’un eşitlik golü öncesi rakip yarı alandaki niceliği zaten artmıştı. Üçüncü bölgede sayıca fazlalaşmış, topu da daha etkin bir biçimde dolaştırmaya başlamışlardı. Bu noktada golün gelişiminde ve gelişinde Houssem Aouar’ın rolüne ayrı bir parantez açmak gerekir. Top rakipteyken 4-4-2’nin uçtaki ikilisinden biri olan Aouar, takımı topa sahipken ise kimi zaman sol kanatta kimi zaman da half-space diye tabir edilen sol iç bölgede konumlanarak sahip olduğu hücumcu yeteneklerinden faydalanmaya çalıştı.

Aouar’ın kanada deplase olduğu anlarda sol kanattaki santrfor özellikli Toko Ekambi’nin içe yönelmesiyle Lyon sayıca artarak daha etkili olabildi. Aşağıdaki 4 görselde git gide sayıları yükselen Lyon’un Lille ceza sahası çevresindeki oyuncularını görüyoruz.

Kapanarak ve daralarak kompakt düzenini korumaya çalışan Lille savunması, yine Toko Ekambi’nin içte pozisyon aldığı, Aouar’ınsa en soldaki oyuncu olduğu bir anda Lyon hücumuna karşı sayıca da eksik kaldı ve Aouar’ı bomboş bıraktı. Tam 6 beyaz formalı Lyon oyuncusu Lille ceza sahasındaydı. Ceza sahasında bomboş kalan ancak kalabalık kale önünde arkadaşlarını veya kaleyi bulması zor olan Aouar, attığı sert şutla topu Zeki’ye çarptırarak golü attırmış oldu. Bu golde Aouar’ın kaleyi bulmasından çok birine çarpması daha önemli olan şutu çekerken sol bacağından güç aldığını ve özellikle sert bir şut çekmek istediğini, yani esasında niyetinin topu çarptırmak olduğunu net bir şekilde görebiliyoruz. Gerçekten çok zeki bir oyuncu.

Lyon’un hücum planlarından bir tanesi de bu sezon artık alıştığımız bir senaryoydu. Maçlara santfor pozisyonunda başlayan Depay, her ne kadar bu pozisyonun klasik özelliklerini haiz olmasa da iyi istatistikler üretiyor. Bundaki asıl neden Depay’ın 9 numara özelliklerinden ziyade oyun görüşü ve servisçiliği yüksek bir hücumcu olması. Ortada yer alıp sahayı 360 derece görebildiği zamanlarda Lyon gibi bir takım için çok önemli bir silaha dönüşüyor Depay. Ortada yer alan Depay geriye veya kenara sarktığında onun üzerine çektiği savunmacıyla açtığı boşlukları Toko Ekambi ve Kadewere gibi santrfor nitelikli ve sprinter özellikli kanat oyuncularının koşularıyla ve Depay’ın pozisyon hazırlama becerisiyle birleştirerek sonuca gitmek, Rudi Garcia’nın bu sezonki planlarından bir tanesi. Bu sezon bunun tabelaya yansımalasını gördükleri anlar oldu. Her ne kadar bu maç, öyle bir ana sahne olmasa da bu denemelerde yine bulundular.

 

Lyon’un üçüncü bölgede, kararlı ve agresif bir adam adama pres uyguladığını defalarca belirtmiştik. Lille’in Lyon baskısını pas yaparak aşmasındaki en büyük pay sahibi hiç kuşkusuz Renato Sanches’di. Lille’e transfer olduğu andan çeşitli rollerde değerlendirilen Portekizli, bu sezon genellikle deep-lying playmaker diye tabir edilen geriden oyun kurulumunun organizatörü rolünde ve sık sık geriye gelip top aldığı görülüyor. Hem topla kendisi ilerleyebilen hem de arkadaşlarını yönlendirebilen oyuncu bu sayede Lille’in topu ileri taşımasındaki kilit role sahip oluyor. Hem birinci hem de ikinci bölgede sete oturan rakibe karşı toplar Sanches’de toplanıyor, onun ayağından geçmeyen bir Lille hücumu olmuyordu ve aynı zamanda Portekizli genç isim, attığı uzun toplarla takımının geçiş oyunundaki hücum başlatıcısı da oluyordu. Portekizli orta sahanın %90 isabet oranı sağladığı 107 pas yaptığı düşünüldüğünde Lille için önemi daha net gözükebiliyor.

Birinci bölgede top dağıtan Renato Sanches

İkinci bölgede top dağıtan Renato Sanches

Sanches geriye geldikten sonra pası alarak ileri oynuyor

 

Lille’in bu agresif ön alan baskısına ürettiği bir diğer çözüm sol bek Reinildo’nun sol iç bölgesinden yaptığı koşular oldu. Tabi ki de baskıyı gördüğü anda Lille savunmacılarının uzun oynamak zorunda kaldığı anlar çoğunluktaydı ancak Lille, pasla çıkmak istediği zaman ortaya yaklaşan Reinildo’nun deliciliğinden ve sprinterliğinden faydalanmaya çalıştı.

 

Reinildo sol çizgide topla buluşup başlattığı atakta içe kayarak Bamba’nın servisiyle buluşuyor.

Aslında maçın Lyon lehine ilerlediği bir anda ve Lyon’un dağınık Lille savunmasının arkasına Toko Ekambi’yi sarkıtarak bulduğu pozisyonun hemen ardından bir taç atışından sonra dengesiz yakalanan Lyon savunması, hızlı çıkan Lille’in hücumdaki yetenekli ayaklarının kurbanı oldu ve Burak’ın bıraktığı topta Bamba, çok güzel bir ayak içiyle skoru 1-0 yaptı. Bu gol Lille’in bu sezonki en güçlü özelliklerinden birinin yani hücuma hızlı çıkışın ve dağınık savunmaya karşı yaratılan kaliteli pozisyonların bir örneğiydi.

Lille’in attığı golden sunulan yukarıdaki üç görüntüde ne kadar hızlı ve kalabalık hücuma çıktıkları görülebilir. Golün hazırlanmasında aslan payını topu ters kanada çevirerek zaten dengesi bozuk savunmanın dengesini daha da dağıtan Burak’a verilebilir.

 

Devre 1-1 tamamlanıktan sonra ikinci yarıda da maçın aynı dengede devam edeceğinin emareleri görülmüştü fakat burada maçı değiştiren faktör, Marcelo’nun devrenin hemen başında ikinci sarıdan kırmızı kart görerek takımını 10 kişi bırakmasıydı. Bu ana kadar çekilirken 4-4-2, ilerlerken 4-3-3 dizilişinden vazgeçmeyen Lyon’un 4-4-1 dağılımına döndüğünü ve topa sahipken daha direkt bir oyun anlayışıyla pivot özelliklerine bir derece sahip olduğunu söyleyebileceğimiz Kadewere’yi hedeflediği uzun toplarla çıkmaya çalıştığını söyleyebiliriz.

Kadewere’nin hava topu mücadelesine girdiği noktalar

 

Lille tarafı ise her ne kadar 1 kişi fazla olmanın avantajıyla top hakimiyetini ve oyunun kontrolünü eline alsa da yaratıcılık ve hücum anlamında tatmin etmekten uzaktı. Aşağıda görüldüğü üzere Lille’in top hakimiyeti dramatik şekilde bir artış göstererek maçın sonlarına doğru %86’lara çıksa da Lille, rakip ceza sahası çevresinde bir türlü çoğalamadı ve maçın son dakikalarına gelinceye kadar çoğalamadı. Bunun sonucu olarak da iyi kapanan Lyon savunmasını açamadı. Bu noktada ikinci forvet rolündeki Ikone’nin oyundan alınarak daha merkez oyuncusu özellikli Yusuf’un oyuna dahil edilmesiyle 4-4-2’den 4-2-3-1’e bir dönüş gözlendi ve bu sayede Lyon savunma hatları arasında boşluk bulunmaya çalışıldı ancak Yusuf’un yarattığı tek tehlike maçın son dakikalarında kornerden direkt kaleyi yokladığı vuruşuydu.

Maç genelinde top hakimiyetleri. 50.dakikadaki kırmızı karttan sonra Lille’in dramatik artışı net şekilde görülüyor.

Dakika 74 ve bir kişi fazla oynayan ev sahibi Lille, rakip ceza sahasında çok az adamla bulunuyor

 

Sonuç

Nihayetinde maç, maç öncesi beklendiği üzere denk bir şekilde ilerliyordu ve öyle de gidecekti ancak Lyon’un ikinci devrenin başında 10 kişi kalması, kartların yeniden dağıtılmasına neden oldu.

Lille, yeni gelen kartlarla ne yapmasını daha az bilen taraf gibiydi ve yeni vaziyete çok daha zayıf reaksiyon gösterdiler Lyon’a göre. Oyunun üstünlüğünü ele almalarına rağmen rakip kale önünde etkili pozisyonlar yaratmaktan uzaktılar ve ceza sahası çevresinde çoğalamadılar. Bu noktada tabi ki Lyon’a da değinmek gerekir. Maç denk giderken daha istekli ve arzulu görünen taraf olmalarına rağmen ani bir gol yediler ve yedikleri golden sonra şevkleri kırılmadı. Topa sahip olup kademe kademe Lille’i kaleye doğru ittiler ve soyunma odasına eşitlikle girdiler. İkinci yarıyla birlikte yeni bir sayfaya hazırlanırken daha ilk dakikalarda 10 kişi kaldılar ancak buna da çok olumlu bir reaksiyon gösterebildiler ve maça rakip yarı sahada bazen 6 kişiyle baskı yaparak başlayan Lyon, ikinci yarının tamamını kapanarak oynamayı başardı ve savunma hatları arasında tek bir boşluk dahi bırakmadılar. Sonuç olarak her ne kadar biz izleyiciler kısır ve bir anlamda sıkıcı bir maç izlesek de Rudi Garcia’nın Lyon’u, Christophe Galtier’nin Lille’ine taktiksel anlamda bir üstünlük kurdu ve maçtan istediğini alan taraf oldu diyebiliriz.