Türk futbol tarihinin en unutulmaz maçı hangisidir diye sizlere soracak olsak muhtemelen en fazla cevabı alacak olan maçlardan birisiyle, Euro 2008’deki Türkiye-Hırvatistan maçı ile de Nostalji Analiz serisine devam ediyoruz.

Türkiye’nin Euro 2008 macerasında İsviçre ve Çek Cumhuriyeti maçıyla yazmaya başladığı mucizelerle dolu “geri dönüşler” hikayesinin benzersiz kesitlerini sunan bu maçın incelemesi sizlerle.

 

Maç Öncesi

Çeyrek final aşamasına kadar yaptığı müthiş geri dönüşlerle turnuvanın en flaş ekibi olan Ay-Yıldızlılarımız, A Grubu’na Portekiz maçıyla kötü bir başlangıç yapmış, önemli isimlerini de sakatlığa kurban vermişti. Gruptaki ikinci maç ev sahibi İsviçre’ye karşıydı. Bir zaman sonra Türkiye denince akla ilk gelen şey olan geri dönüşlerin fitili ateşlenmişti. Maçtaki tüm golleri Türklerin attığı yağmurlu bir Basel akşamında zafer Türkiye’nindi. Aldığı galibiyetle çeyrek final şansını Çek Cumhuriyeti maçına taşıyan milli takım, ev sahibi İsviçre’ye adeta bir hüzün yaşatarak belki de 2006 Dünya Kupası Elemeleri’nin rövanşını alıyordu.

Sıradaki rakip Avrupa ve Dünya Şampiyonaları’nın gediklisi, Euro 2008’e grupta Almanya’nın önünde yer alarak gelen, Avrupa’nın önde gelen takımlarında forma giyen yıldız futbolculara sahip Çeklerdi. Berabere kalınması durumunda doğrudan penaltı atışlarına geçilecek olan maçın gerilimi bir hayli yüksekti. Harika bir geri dönüşle umudunu son maça taşıyan Türkiye, sakatlıklara kurban verdiği oyuncularla elbette çok yara almıştı, ideal kadrosu ile sahada olamayacaktı. Birçok önemli oyuncusunun eksiğini maç içinde oldukça hisseden milliler maçın 63. dakikasında, oyuncu değiştirme hakkını doldurmuş ve 2-0 gerideydi. İsviçre maçının galibiyet golünü atan Arda, bu maçta geri dönüşü başlatan isim oluyordu. Ardından Nihat’ın attığı iki golle de son yılların en epik geri dönüşü tamamlanmış oluyordu. Erdoğan Arıkan’ın da söylediği gibi: “Viyana’ya gidiyoruz.”

 

 

Viyana’da rakip yine başka bir ev sahibi Avusturya, Euro 2008’den sonra futbolu yükselişe geçecek olan Polonya ve turnuva denilince akla ilk gelen ülke olan Almanya’nın bulunduğu B Grubu’ndan lider çıkan Hırvatistan’dı. Kadrosunda Marko Kovac, Josip Simunic, Ivica Olic gibi tecrübeli isimlerin yanı sıra Luka Modric ve Ivan Rakitic gibi yıldızı yeni parlayan gençleri de bulunduran Hırvatistan, B Grubu’ndaki ilk mücadelesinde ev sahibi Avusturya’yı Modric’in penaltı golüyle 1-0 mağlup ediyordu. Gruptaki diğer maçta ise Almanya, Polonya engeline takılmıyordu. İkinci maçlarda Hırvatistan ile Almanya karşılaşıyordu. Grup birincisinin belirlenmesi açısından oldukça önemli olan mücadeleyi Hırvatlar küçük bir sürpriz yaparak kazanıyor, diğer maçta Avusturya ve Polonya’nın berabere kalmasıyla da liderliğini garantiliyordu. Son maçta ise Polonya karşısına yedeklerle çıkmasına rağmen kazanıyor ve üçte üç yaparak çeyrek finale çıkıyordu.

İlk 11’ler ve Takım Yerleşimleri

Türkiye, Çek Cumhuriyeti’ni deviren dizilişle sahaya çıkıyordu. O maçtan farklı olarak ise yedek kulübesinde bir tane bile stoper yoktu. Maç kadrosunda yalnızca 17 oyuncumuz bulunuyordu stoperlerimizin olası bir sakatlığında yerine girecek hafif sakatlığı bulunan bir isim dahi yoktu. Hırvatistan ise turnuva boyunca kullandığı ideal kadrosuyla sahadaki yerini almıştı.

Çekler’i deviren 11’den farklı olarak cezalı Volkan’ın yerine kalede Rüştü, Mehmet Aurelio’nun yerine Mehmet Topal, stoperde ise sakatlığı bulunan Emre Güngör yerine Gökhan Zan vardı. 

Çekler’i deviren diziliş ve anlayışla sahaya çıkan Ay-Yıldızlılarda plan Hırvatistan orta sahasına sayıca üstünlük kurup ikinci bölgede üçgenler oluşturarak kısa paslarla ceza sahasına girmekti. Hamit ve Tuncay’ın pres özelliklerinden faydalanıp Modric ve Niko Kovaç ikilisine rahatsızlık vermek ve ortadaki topları da Mehmet Topal ile kazanarak topa hakim olmak isteniyordu. Hırvatlar ise savunmada iki tane dörtlü blok şeklinde bölgesini koruyordu. Modric ve Kovac, Hamit ve Tuncay ile bire bir eşleşiyor, zaten hücum katkısı sınırlı olan Mehmet Topal’a ise herhangi bir hamle yapmıyorlardı. Sağ bekte oynayan Corluka stoper orijinli olup defansif özelliklerinin çok iyi olmasıyla Arda’ya pek fırsat tanımıyordu ve Arda zaman zaman topla buluşabilmek adına kanat değiştiriyor ya da merkeze yöneliyordu. Hırvatistan’ın yaptığı savunmanın benzerini yine millilerimiz yapıyordu. Hamit ve Tuncay, Modric ve Kovac ile bire birde eşleşip hafif şiddetli pres yaparak etkinliklerini azaltmaya çalışıyordu lakin serbest oynayan Kranjcar sık sık derine gelerek arkadaşlarına ekstra pas opsiyonu oluyordu.

İlk yarının başında savunma dizilimimiz.

Görselde görüldüğü üzere savunma anlayışımız belirlenmiş ve orta saha oyuncuları adam adama eşleşip rakibini kenara oynamaya zorluyor.

Dörtlü şekilde iki blok halinde savunma yapan Hırvatistan takımı.

Oyun Planları

1.Yarı

Maçın başlarında Hırvatistan da Türkiye de birbirlerinin taktik anlayışını çözmeye çalışıyor gibiydi. Maçın da henüz başı olduğu için iki ekip de konsantrasyon sağlamakta zorluk çekiyor ve hücumda kolay top kaybediyordu. Önce Hırvatistan kendi sol kanadından ataklar yapmaya çalıştı. Colin Kazım’ın savunma katkısının zayıf olması, Sabri’nin de defansif özelliklerinin iyi olmaması sebebiyle çok da mantıksız bir plan değildi.

Milli takımımız ise hücumlarını daha çok bireysel çabalar üzerinden şekillendirmeye çalışıyor, iki blok halinde savunma yapan Hırvat savunmasını pasla geçemiyordu. Bu süre zarfında Hamit ve Tuncay’ın uzak mesafeli ve etkisiz şutlarıyla rakip kalede tehlikeler yaratmaya çalışıyorduk. Çek Cumhuriyeti maçını çeviren taktik ve anlayış işe yaramamıştı çünkü bu sefer karşımızda panikleyip konsantrasyonu bozulan Çekler değil tam konsantre ve daha iyi bir takım vardı.

Maçta ilk 15 dakika geride kalırken iki takım da temkinli ve kontrollüydü. Bu dakikadan sonra Hırvatlar etkili olmaya başlamıştı. Sol bölgede kendi aralarında hazırlık pasları yapan Balkan ekibi Ay-Yıldızlılarımızın sağ kanada yoğunlaşmasını sağlayıp sağ kanattaki Srna’ya atılan ani ve uzun paslarla pozisyon bulmayı deniyordu. Hazırlık pasları yapan Modric, Rakitic ve Kovac ileride Olic’in partneri gibi görünen Kranjcar’ın aniden derine gelmesiyle topu onunla buluşturuyor, Kranjcar da savunma arkasına sızmaya çalışan Srna’ya havadan bir pas gönderiyordu. Savunma konsantrasyonu ve hava hakimiyeti iyi bir bek olan Hakan Balta tehlikeyi savuşturuyordu ama şimdilik.

Bu teşebbüsten saniyeler sonra yine aynı bölgede hazırlık pasları yapan Hırvatlar yine aynı şekilde derine gelen Kranjcar’ı topla buluşturuyor o da yine Srna’ya pasını aktarıyordu. Farklı olarak Srna savunma arkasına sızmaya çalışmıyor sağ kanatta topla buluşup merkeze doğru yöneliyordu. Bu sırada Modric merkezden ceza sahasına giriyor ve Srna da topu Modric ile buluşturuyordu. Ceza sahasının sağ kenarındaki Modric’in içeri çevirdiği topta tecrübeli forvet Olic vuruşunu yapıyor ve top üst direkten dönüyordu böylece maçtaki ilk tehlike yaşanmış oldu.

Olic’in vuruşunda topun direkten döndüğü an

İlerleyen dakikalarda Ay-Yıldızlılarımız bireysel çabalarla pozisyonlar bulmaya çalışsa da bu teşebbüsler saman alevinden öteye gidemedi. Milliler Hamit-Tuncay ve Arda-Tuncay ikililerinin paslaşmaları ile rakip defansın dengesini bozmayı denese de son paslarda başarılı olamıyordu. Bu denemelerin hemen ardından Gökhan Zan’ın attığı derinlemesine topu iyi kontrol eden Colin Kazım, pasını Tuncay’a aktarıyordu. Tuncay ceza sahasına girer girmez Simunic’ten şık bir çalımla sıyrılmaya çalışmıştı ki Simunic’in müdahalesiyle yerde kalmıştı ancak hakem bu müdahaleye oyun kuralları içinde yorumunu yapmış olacak ki oyunu devam ettirmişti. Böylelikle millilerimizin tehlikesi sonuca ulaşamadan sonlanmıştı.

Simunic’in müdahalesiyle Tuncay’ın yerde kaldığı an.

Rakip yarı sahadaki etkinliğini artırıp ikinci bölgeye yerleşmeyi başaran milliler Hırvatistan savunması arasında istediği boşlukları bulamıyordu. İlk yarının bitimine kadar da sadece Mehmet Topal’ın uzaktan vurduğu az farkla yandan dışarı çıkan şutla tehlike yaratabildi. Özetle ilk yarı iki takım da sakin ve kontrollüydü ve savunma güvenliğini ön planda tutuyordu.

2.Yarı

Kısır geçen ilk yarıdan sonra takımlar ikinci yarıya da aynı kadro ve dizilişlerle çıkıyordu. İkinci yarının başmasıyla beraber Ay-Yıldızlılarımız daha istekli gözüküyor ve ikinci bölgede yapılan baskının şiddeti de biraz artmışa benziyordu. Buna rağmen ikinci yarının ilk tehlikesi 51. dakikada Hırvatistan’dan geliyordu. Sol kanattan Rakitic’in gönderdiği uzun pası kafayla karşılamak isteyen Gökhan Zan zamanlamasını ayarlayamıyor ve topu arkasına sektiriyordu. Rüştü ile karşı karşıya kalan Olic’in kafa vuruşunda top altıpasta sekerken bu kez de Emre Aşık topu uzaklaştıramıyor ve top bir kez daha Olic’in önüne düşüyordu. Vücudu sahanın dışında olmasına rağmen Olic topa vurmayı başarıyordu. Top kale çizgisine paralel gidiyor pozisyonun devamında Hakan Balta topu uzaklaştırıyordu. Dakikalar 57’yi gösterirken Kranjcar yine derine gelip topla buluşuyor ve bu sefer pozisyona giren direkt kendisi oluyordu. Modric’ten aldığı topta ceza sahasına giren Kranjcar etkisiz bir şut çıkarıyordu.

Millilerimiz ise Kazım’ın Pranjic’e karşı fizik üstünlüğünü kullanmak için topları Kazım’a oynuyordu fakat isabetli olmuyordu ya da Kazım topları saklayamıyordu. Bu yüzden de milliler ileride çoğalamıyor ve rakip yarı sahaya yerleşemiyordu. İlk yarıda Corluka’nın yakın markajı altında sol kanatta etkili olamayan Arda ile sağ kanattaki Kazım yer değiştiriyordu.  Derken dakikalar 61’i gösterdiğinde maçta çok etkili olamayan Colin Kazım’ın yerine Uğur Boral oyuna dahil oluyordu. Bu değişiklikle Uğur Boral sol kanatta görev almaya başlıyordu. Birkaç dakika sonra Hırvatistan teknik direktörü Slaven Bilic de ilk hamlesini yapıyordu. İlk yarıdaki pozisyonların yaratıcısı olan Kranjcar oyundan alınırken yerine Mladen Petric giriyordu.

Petric oyuna dahil olduktan sonra ilk Hırvatistan tehlikesi 70. dakikada geliyordu. Sol çizgide topla buluşan Pranjic topla ilerlerken, Petric kanada doğru yaptığı koşusuyla savunmacısı Gökhan’ın yerini kaybetmesini sağlıyordu. Gökhan’ın boşalttığı alana hareketlenen Rakitic topla buluşuyor ve Olic ile ver-kaç yaptıktan sonra şutunu çıkarıyor ancak top çok farklı şekilde üstten dışarı gidiyordu.

Değişikliklerden sonra Türkiye kadrosu.

Bu pozisyondan 2 dakika sonra sol kanatta Sabri’den topu kurtaran Rakitic ortasını yapıyor ve iyi yükselen Olic’in kafa vuruşunda top çok az farkla dışarı gidiyordu. 76. dakikada milli takımımızda orta sahadan Mehmet Topal oyundan alınırken yerine forvet “Genç Semih” giriyordu. Bu değişiklikten sonra milliler 4-4-2 şeklinde diziliyordu. Bu hamle kağıt üzerinde bir riskti fakat alınması gereken bir riskti.

İkinci yarının bu dakikasına kadar milli takımın net bir planı yokmuş gibi görünüyordu varsa da o planı uygulamada oldukça başarısızdı. Çünkü Hırvatlar istenen o boşluğu vermiyordu. Hırvatistan’ın ise bir planı vardı ama tekdüzeydi. İki takım da oldukça temkinli gözüküyordu ve uzatmalara gidilmesini istiyor gibilerdi.

84.dakikada Srna’nın frikiğini Rüştü kurtarıyordu. Üzerine gelen sert şutu kolayca çelmişti. Maçın bitimine az bir süre kala sağ kanattan hareketlenen Modric, Srna ile ver-kaç yaptıktan sonra içeri ortasını gönderiyor, gönderdiği topa Olic kayarak vuruyor ancak Rüştü yine gole engel oluyordu. 90+2. dakikada kazanılan frikikte topun başına geçen Srna yine kaleye şutunu gönderiyordu ancak Rüştü topu sektirse de kontrolü sağlıyordu. İki takımın da istediği olmuş maç uzatmalara gitmişti.

Uzatmaların 1. Yarısı

Uzatmaların ilk dakikalarında Ay-Yıldızlılarımız orta sahada Kovac-Modric ikilisine oldukça yakın oynuyor, top alıp hücum şekillendirmek için merkeze kayan Srna ve Rakitic’i de takip ederek boş alan ve boş adam bırakmıyordu. Pas opsiyonu olmak için geriye gelen Petric’e de izin vermeyen milliler rakibini top kaybına zorluyordu.

Akabinde hücuma hazırlanan Türkiye savunmadan hazırlık paslarıyla çıkmaya çalışıyor lakin rakip Hırvatistan da millilerimizin aradığı boşluğu vermiyordu. Savunmadan top çıkarmak için geriye gelen Hamit de geriye oynamak zorunda kalıyor ve topu Emre Aşık’a aktarıyordu. Emre Aşık da topu atacak birilerini bulamayıp uzun oynamak zorunda kalıyor peşinden de top kaybı yapılıyordu.

 

Hırvatistan’a alan vermeyen orta saha.

Dakikalar 95’i gösterdiğinde Tuncay bireysel çabasıyla ceza alanına sol kenardan girip şutunu çekiyor ama açısı oldukça dar olduğu için kaleci Pletikosa kolaylıkla kornere çeliyordu. Uzatmalarda ilk hamle Slaven Bilic’ten gelmişti. Forvet Olic çıkıyor yine bir forvet Klasnic oyuna giriyordu.

Birkaç dakika sonra sağ kanattan kullanılan taç atışında topla buluşan Arda pasında Semih’i ceza sahası girişinde topla buluşturuyor, Semih’in vurduğu şut çok az farkla dışarı gidiyordu.

102.dakikada ise Ay-Yıldızlılarımız organize bir atak geliştiriyor ve rakip kalede etkili oluyordu. Hücum şekillendirmek için geriye gelip topla buluşan Hamit, Sabri’nin de ileri çıkıp Hırvat savunmasının kanada kaymasıyla merkezde boş alan bulan Arda’ya pasını atıyordu. Merkezde topla hareket imkanı bulan Arda, Modric’in bıraktığı boşluğu doldurmak için hareketlenen Kovac’ın Tuncay’ı demarke pozisyonda bırakmasıyla topu Tuncay’a aktarıyordu. Tuncay’ın yerden sert şutu ise çok az farkla dışarı gidiyordu.

Uzatmanın ilk devresindeki son pozisyon da bu oluyordu.

Uzatmaların 2. Yarısı

Uzatmaların ikinci yarısında top çok nadir olarak yere iniyor, takımlar artık doldur-boşalt yapıyordu. Yorgunluğun da etkisiyle iki takım da çok kısa sürede topu kaybediyordu. En ufak bir konsantrasyon kaybı herkes için çok pahalıya patlardı. Turnuva boyunca sakatlıklardan canı yanan Türkiye, maçtaki son değişikliğini de sakatlık sebebiyle yapıyordu. Kaptan Nihat’ın yerine Gökdeniz Karadeniz giriyordu.

İki takım da penaltı vuruşlarına geçilmesini beklerken millilerimizde Rüştü tecrübesine yakışmayacak türden bir hata yaptı ve bu hatanın sonucu çok ağır olabilirdi.

Hırvatlar turu geçmiş gibi seviniyor, Slaven Bilic ise daha oyun başlamadan hakeme maçı bitirmesi gerektiğini işaret ediyordu. Bu aşamaya kadar geri dönüşlerle gelen milli takımımız için Euro 2008 burada bitiyordu kalan sürede gol bulmak imkansızdı. Sanırım o an maçı izleyen herkes böyle düşünüyordu ama “Genç Semih” in söyleyecekleri pardon susturacakları vardı.

1 dakika uzatma verilmiş ve Rüştü hariç neredeyse herkes rakip sahada yerini almıştı. Ofsayttan doğan serbest vuruşu kullanan Rüştü topu Hırvatistan ceza sahasının önüne göndermişti. Hava topu mücadelesinde Emre Aşık iki Hırvat oyuncuyu mağlup etmiş top bir şekilde Semih’in önünde kalmıştı. Fırsatçılığını en gereken zamanda konuşturmuştu Semih. Önüne düşen topa çok sert vurmuş ağlara göndermişti. Sevinme sırası Türkiye’deydi. O kadar da olmaz denilen varsa bu turnuvada yaşatmıştı Ay-Yıldızlılar. O kadar da olurdu.

“O an”

Maç şimdi bitmişti. Hırvatlar hem şaşkın hem üzgün hem de sinirlilerdi. E haklılar da böyle bir dramayı kim yaşasa uzunca bir süre atlamazdı. Hırvatlar da henüz olayı sindiremeden penaltı atışları başlayacaktı. Penaltı atmak konsantrasyon işidir. Dünyası başlarına yıkılan Hırvatistan elbette yaşanılan şokun etkisini görecekti.

Rüştü için de hatayı telafi etme fırsatı gelmişti. İlk penaltıyı atmak için Modric gelmişti. Heyecanı yüzünden belli oluyordu. Daha sonra kullandığı penaltıyla da iyice anlaşılacaktı. Çok kötü bir penaltı kullanan Modric, topu yandan dışarı atmıştı. Kader ağlarını örmeye devam ediyordu. Ay-Yıldızlılar adına ilk penaltıyı Arda kullanıyordu. O da bir hayli stresli gözüküyordu. Kötü bir penaltı kullandı ama neyse ki gol olmuştu. Topun başında tecrübeli oyuncu Srna vardı ve kaleci ile topu ayrı köşelere gönderip penaltılarda Hırvatlar adına ilk golü atmıştı. Milli takımımız adına topun başına geçen isim maçı uzatmaya götüren Semih’ti. O da kaleci ve topu ayrı köşelere gönderip avantajımızı sürdürmemizi sağlıyordu. Hırvatistan adına topun başına geçen isim genç yıldız Rakitic’ti. O da Modric gibi topu dışarı gönderiyordu ama farklı olarak sol taraftan gönderiyordu. Millilerimiz bir hayli avantajlı konumdaydı ve bu avantajı kaybetmemek gerekiyordu. Topun başına geçen isim Hamit’ti. Oldukça soğukkanlı bir şekilde penaltıyı kullanan Hamit plaseyle topu ağlara gönderiyordu. Sırada en kritik penaltı vardı ve topun başına geçen isim Mladen Petric’ti. Yaşadığı stres oldukça dışarı vurmuştu ve kullandığı penaltıyı tecrübeli eldiven Rüştü kurtarmış, Ay-Yıldızlılarımız adını yarı finale yazdırmıştı.

Hırvat futbolcuların yıkıldığı an gecenin karesiydi.

Sonuç

Maça dair iki takımın planı da oynamaktan çok oynatmamaktı. İki teknik adam da önceliği savunma olarak belirlemişti. Zaman zaman bireysel performanslara dayalı pozisyonlar olsa da genel itibariyle kısır bir maçtı.

Bu maça kadar olan süreçte turnuvada büyük bir ses getirmeyi başarmıştık. Bu maçla beraber ise turnuvanın hikayesi biz olduk. Belki de bir nesle hiçbir şeyin imkansız olmadığını, en umutsuz anda bile her şeyin bir çırpıda değişebileceğini öğretmişti milli takım. Futbola aşık olan toplumumuzda yeni nesiller de bu aşka dahil olmuştu.