Doğum Tarihi: 10.11.1992 (24 yaşında)

Mevki: Merkez Orta Saha

Takımı: Lechia Gdansk

Ülkesi: Polonya

Değeri: 800.000 €

Sözleşme Sonu: 30.06.2019

 

 

https://www.youtube.com/watch?v=mC4j4U0ufUw

 

 

Profil

Futbola ülkesinin en köklü takımlarından Legia Varşova’nın altyapısında başlayan Wolski, 18 yaşına girer girmez kulübüyle profesyonel sözleşme imzaladı ve daha ilk sezonunda 6 maçta toplam 150 dakika süre aldı ve 1 asistlik katkı verdi. Henüz altyapıdayken dikkatleri üzerine çeken ve bu sayede Polonya’nın en çok şampiyon olmuş en büyük takımında 18 yaşında forma şansı bulan Wolski, takip eden sezonda zaman zaman sonradan oyuna dahil olarak zaman zaman 90 dakika sahada kalarak tüm sezonda toplam 32 maçta forma şansı buldu ve 8 gol atıp 3 de asist yaptı. 19 yaşında olmasına rağmen şampiyonluğa önemli bir katkı yaptı ve dünya devlerinin gözünü üzerine çevirmesini sağladı. Her şey Wolski adına iyi giderken bir sonraki sezona talihsiz bir sakatlıkla merhaba dedi ve ayağındaki kırık nedeniyle 2012/2013 sezonunun ilk yarısını tek bir maça çıkamadan kapatmış oldu. Bu duruma rağmen kendisindeki potansiyele güvenen Fiorentina, ara transfer döneminde 2.700.000 € karşılığında Wolski’yi takıma kattı ancak sakatlıktan yeni çıkan 20 yaşındaki Wolski sezonun geri kalanında Fiorentina’da yalnızca 1 maçta 30 dakika forma şansı buldu ve 1 sezonu adeta boşa geçirmiş oldu. 2013/2014 sezonuna sakatlıktan kurtulmuş bir şekilde Fiorentina formasıyla başlayan Wolski, sezon boyunca kadroya girmekte zorlandı ve bulduğu şanslarda da fark yaratamayınca 15 maçta 487 dakika sahada kaldı ve 1 gol 2 asist istatistiğiyle sezonu kapatmış oldu.

2 sezon önce düzenli forma giydiği Legia’da şampiyonluk yaşadıktan sonra 2 sezonu sakatlıkla boğuşarak ve yedek kulübesinde bekleyerek geçiren Wolski, forma şansı bulabileceği bir takıma gitmeye karar verdi ve Fiorentina’nın da aynı düşüncede olması karşısında 2014/2015 sezonuna Serie B ekiplerinden Bari formasıyla başladı. Yarım sezonu burada geçiren ve 7 maçta forma bulabilen yetenekli orta saha için İtalya defterini kapatma vakti geldiği açıkça ortadaydı ve bu nedenle sezonun ikinci yarısında 1 yıllığına kiralık olarak Belçika ekiplerinden Mechelen’e transfer oldu. Burada daha fazla forma şansı buldu ve sezonun ikinci yarısında 13 maçta forma giydi, 2 gol 1 asistlik katkı verdi. Bir sonraki sezonun ilk yarısında da istikrarsız bir şekilde 11 maçta forma giydikten sonra 24 yaşına yaklaşan oyuncu çözümü ülkesine dönmekte buldu ve gelişiminin önünü kesen 3,5 yılın ardından ülkesinin takımlarından Wisla Krakow’a yarım sezonluğuna kiralık olarak transfer oldu. Burada tam anlamıyla kendini bulan yetenekli orta saha oyuncusu, 14 maçta tam 4 gol 9 asist üretti ve özgüven kazandı. 2015/2016 sezonunun ikinci yarısını bu şekilde verimli geçirmesinin ardından 2016 yazında 500.000 € karşılığında yine ülkesinin takımlarından ve şu anda lig lideri konumunda bulunan Lechia Gdansk’a transfer oldu. Şimdiye kadar içinde bulunduğumuz sezonda 20 lig maçında forma giyen ve 2 gol 4 asistle mücadele eden oyuncunun bundan sonraki kariyerinde yeteneklerini kesinlikle daha üst seviyede göstermesi gerekiyor.

Hatalı kariyer tercihleri ve şanssız bir sakatlık yaşamadan önce Polonya U20 ve U21 formalarını defalarca terleten, henüz 19 yaşında A milli takım seviyesine yükselen oyuncu için yaşadığı talihsiz sakatlıktan itibaren deyim yerindeyse hiçbir şey yerinde gitmedi. Gelişiminin en önemli yıllarında forma şansı bulmakta zorlanan ve bu nedenle 24 yaşına gelmiş olmasına ve 19 yaşında A mili takım seviyesine yükselecek yeteneklere sahip olmasına rağmen oynadığı maç ve gol/asist istatistiği sayıları kendisinden beklenenin oldukça altında. Emin adımlarla şampiyonluğa yürüyen Lechia Gdansk ile bu sezon yaşayacağı olası bir şampiyonluk A milli takım kapılarını ona ardına kadar açabilir.

Orta sahanın her bölümünde oynayabilen Polonyalı futbolcu için en verimli olduğu yerler forvet arkası ve merkez orta saha pozisyonu diyebiliriz. Legia ile yıldızının parladığı dönemde zaman zaman 4-2-3-1’in 10 numarası görevini, zaman zaman 4-3-3 sisteminin ikili merkez orta sahasından biri görevini üstlenen oyuncu, ikinci baharını yaşadığı dönemde de Wisla Krakow’da 4-4-2 nin merkezinde ofansif ağırlıklı orta sha görevini veya 4-2-3-1’in forvet arkası veya merkez orta saha rolünü üstlendi. Ekstraklasa’da teknik direktörlerin sezon içerisinde hatta maç içerisinde 3-4 farklı taktiği denediğine sıkça rastlıyoruz. Bu durum, oyun anlamında takımları ciddi manada olumsuz etkilese de oyuncuların farklı pozisyonlarda nasıl katkı verdiklerini görmek açısından faydalı oluyor. Bu noktada Wolski için kesinlikle hücuma dönük merkez orta saha görevinin oyun karakterine en çok uyan rol olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim şu anda lider konumda bulunan Lechia Gdansk’ın önemli oyuncularından biri konumunda olan oyuncu, tek ön liberolu ve iki merkez orta sahalı 4-3-3 diziliminin merkez orta saha ikilisinden biri olarak görev alıyor ve hücumlarının %60tan fazlasını kanatlardan yapan Lechia takımının orta sahadaki top dağıtıcısı rolünü üstleniyor.

 

 

Güçlü Yönleri (Top Tekniği, Top Kontrolü, Oyun Görüşü, Her İki Ayağını Kullanabilmesi)

Rafal Wolski’nin güçlü yönlerinden bahsederken öncelikle top ayağındayken yaptıklarına değinmek gerekiyor. Top tekniği çok üst seviyede olan Wolski, her şeyden önce top ayağındayken çok rahat hareket ediyor ve topa bu şekilde hükmetmesi hem az top kaybı yapmasına hem de birebirde rakiplerine üstünlük kurmasına neden oluyor. Öyle ki, mesafe fark etmeksizin kendisine atılan pasları rahatlıkla kontrol ediyor ve top ayağındayken fazla güçlü olmayan vücudunu iyi kullanarak topu çok iyi saklayabiliyor. Bunların yanı sıra rakibiyle birebir kaldığı zamanlarda da birçok kez seri hareket etmeksizin veya hızını kullanmaksızın yalnızca topa olan hakimiyeti sayesinde basitçe çalım atarak rakibini ekarte edebiliyor. Bunu özellikle yay çevresinde buluştuğu toplarda kendisini karşılayan rakibini topa bir kez dokunarak ekarte etme şeklinde gerçekleştirdiğinde takımı adına oldukça önemli pozisyonlar yakalayabiliyor. Onun için çoğu pozisyonda topa bir kez dokunmak yeterli oluyor ve bu, rakip için önlem alması son derece zor bir özellik. Top tekniği ve top kontrol becerisinin yüksek olmasının bir diğer avantajı da takımını hücuma kaldırırken doğru pası doğru şiddette takım arkadaşıyla buluşturabilmesi ve bu sayede önemli bir atağın basit bir pasın verilememesi nedeniyle kaybolmasına izin vermemesi denilebilir.

Tabii bu noktada doğru pasın atılmasını sağlayan bir diğer etken de oyun görüşü ve zekası yüksek olan bir oyuncu olması. Gerçekten de topla çok fazla vakit geçirmeyen ve yalnızca gerektiğinde çalım özelliğini kullanarak gereksiz top kaybından kaçınan yetenekli orta saha, takımının hızlı hücumlarında topu en doğru arkadaşıyla en doğru yerde buluşturmayı son derece yüksek bir yüzdeyle başarıyor. Tabii lig lideri konumundaki takımının genellikle kapalı defanslara karşı set hücumu yaptığını göz önüne aldığımızda yerleşik defansa karşı da az pas atasıyla ve havadan veya yerden kilit pas denemeleriyle sonuca gitmeye çalıştığını görebiliyoruz ancak burada kritik olan nokta, Lechia’nın oyun anlayışının Wolski’nin gol ve asist üretmesinden ziyade takımın topa sahip olma oranını artırmasını beklemesi. Zira ligin kalburüstü kanat oyuncuları Flavio Paixao ve Slawomir Peszko ile hücumlarının çok büyük kısmını kanatlardan gerçekleştiren Lechia’nın hücum planı temelde topu rakip sahada tutmak ve bu iki oyuncunun yeteneklerine güvenmek üzerine kurulu. Dolayısıyla merkezdeki oyuncuların istatistik anlamında önemli bir katkı yapabileceği bir sistem söz konusu değil. Sezon başından itibaren 3-5-2 ve 4-2-3-1 dahil neredeyse tüm sistemleri deneyen ve Wolski’yi de bazen kanatlarda bazen forvet arkasında değerlendiren teknik direktör için son karar, Wolski ve futbolseverlerin yakından tanıdığı Milos Krasic’in merkezde olduğu tek ön liberolu bir 4-3-3 gibi görünüyor. Burada Wolski, orta sahada hücuma en yatkın ve en yaratıcı isim olarak göze çarpsa da genellikle topu kanatlara taşıma görevini üstlendiğini veya uzun paslarla hızlı kanat oyuncularını doğrudan pozisyona sokmaya çalıştığını görüyoruz. Bu nedenle mevcut sistemde ceza sahası içi veya çevresinden ziyade orta saha yakınlarında daha fazla topla buluştuğunu söylemek mümkün. Bu durum, onun istatistik katkısını azaltsa da oyun olgunluğu ve görüşünün ne kadar üst düzeyde olduğunu görmemiz için de bir veri oluşturmuş durumda. Wolski, takımının hücumlarında en az top kaybeden ve hedef oyuncular olan kanat oyuncularını en fazla pozisyona sokan isim konumunda.

Tüm bunların yanı sıra forvet arkasın özellikleri de körelmemiş durumda olan Wolski ceza sahasına sürpriz koşular yapmayı veya yay çevresinden sert şutlar çıkarmayı da ihmal etmiyor. Ek olarak sahip olduğu en büyük özelliklerden biri de elbette her iki ayağını da etkili kullanabilmesi. Bu özellik birçok kez takımının hızlı bir hücumda 4-5 saniye fazladan kazanmasını ve atağın tehlikeli hale gelmesini sağlıyor. Pas vereceği veya şut çekeceği zamanlarda topu sağa veya sola çekmekle vakit kaybetmeden, sol ayağının içiyle verilebilecek bir pası sağ dışla vermeye çalışmadan ve kendisine gönderilen bir topu her iki ayağıyla da düzgün bir şekilde kontrol ederek takımına fazladan birkaç saniye kazandırabilmesi, günümüz futbolunda doğrudan rakip kaleyi düşünen takımlar için son derece önemli bir özellik.

 

 

Zayıf Yanları (Fizik Gücü, Defansif Katkısı, Oyun İçi Hareketliliği)

Wolski’nin savunma yapmayı pek sevmeyen bir oyuncu olduğunu söylemekte fayda var. Hücum bölgesinde kaptırdığı topları kapmak veya takımı doğrudan atağa çıkarmak amacıyla rakip yay çevresinde şok baskılar yapabilen bir oyuncu olsa da bu gibi durumlar haricinde rakibini kovalayan, orta sahada yüksek yüzdeyle ikili mücadele kazanabilen bir oyuncu olduğunu söyleyemeyiz. Nitekim bu nedenle çoğunlukla Wolski sahadayken iki defansif özellikli oyuncu sahada oluyor. Defansif katkısının düşüklüğü yalnızca hızlı geri dönüşlerde veya adamını takip etmemesinde değil aynı zamanda takım halinde yerleşik savunma düzenindeyken de göze batıyor. Öyle ki merkezdeki ikiliden biri olmasına rağmen rakip hücumlarında çoğu kez onu takım şekli onu gerektirmediği halde takımın forvetinin yanında veya kanatlara fazla kaymış şekilde görebiliyoruz ki bu durum zaman zaman Lechia’nın merkezden önemli tehlikeler yaşamasına neden oluyor.

Bunun haricinde set hücumlarında yay çevresinde buluştuğu toplarda denediği kilit pasları özellikle bu sezon hedefe ulaştırma oranının düştüğünü söyleyebiliriz. Bunun en büyük nedeni elbette takımda öndeki üç oyuncu haricinde gole yakın hiçbir isim bulunmaması ve bu nedenle merkez hücumlarında son derece kalabalık bir savunmayla karşı karşıya kalması ve kendisine alan açan bir arkadaşı olmadığı için oldukça zor paslar denemek durumunda kalması ancak yine de birçok kez bu pasları denemek yerine topu rakip yarı sahada biraz daha dolandırmayı tercih etmesi gerekiyor. Takımının taktik disiplini gereği kanatlara taşınması gereken toplarda dahi asiste dönüşmesi oldukça zor olan pasları denemesi, takımının kontratak yemesine yol açamasa da kalabalık bir şekilde yerleşilmiş olan rakip yarı sahadaki baskının azalmasına neden olabiliyor.

Son olarak bir hücumcu orta saha olarak oyun içerisindeki temposunu mutlaka artırması gerekiyor. Pas bağlantılarını kurmanın yanı sıra topu isteyen, koşular yapan ver-kaçlarla fırsatlar kovalayan bir görüntü çizmesi hem takımına hem de kendisine daha çok şey katacaktır. Zira çok önemli yeteneklere sahip böyle bir ismin takımına, oyuna, hatta lige ağırlığını koyması gerekir. Bu noktada oyun içi hareketliliğinin az oluşu onun oyuna olan konsantrasyonunu, yaratabileceği veya kullanabileceği fırsat sayısını ciddi ölçüde azaltıyor. 

 

 

Benzediği Oyuncular; Oğuzhan Özyakup, Jack Wilshere

Futbola 10 numara mevkisinde başlayıp günümüzde “8 numara” diye tabir edilen merkez orta sahaya evrilen Wolski bu evrimleşme anlamında ülkemizden Oğuzhan Özyakup’a benzetilebilir. Pozisyonel olarak yaşadıkları evrimin yanı sıra oyun karakterlerinin de benzediğini söylemek mümkün. Öyle ki, ikisi de her an her şeyi yapabilecek kabiliyette olan oyuncular olduklarını göstermiş olsalar da oyuna ve skora beklenen katkıyı günümüz itibarıyla yapamıyorlar. Her ikisi de forvet arkasından merkez orta sahaya geçtiğinde oyun anlamında olgunlaşsalar da 19-20 yaşlarında vaat ettiklerinden oldukça uzakta oldukları söylenebilir. Kilit pas denemeleri, fiziksel özellikleri, oyun görüşleri ve zekaları birbirine benzerlik gösteren oyuncular mevkilerinin ülkelerindeki en iyisi olabilecek kapasiteye sahipler. Dünyadan örnek vermek gerekirse çıkış döneminde yaşanılan sakatlıklar, orta sahada takımı için vaat ettikleri ve evrildikleri nokta itibarıyla Jack Wilshere akla gelen ilk isimlerden.

 

 

Gelebileceği Takımlar: Antalyaspor, Osmanlıspor, Trabzonspor

Rıza Çalımbay ile birlikte çıkışa geçen ve hücuma dönük bir futbolla oldukça fazla puan toplayan Antalyaspor’un oyun anlayışına oldukça uygun bir isim olan Wolski’nin bu takımda fark yaratma ihtimali oldukça yüksek. Hızlı hücumlardaki etkinliğiyle 2 sezondur ligde fark yaratan Osmanlıspor’da Ndiaye’nin olası bir satışı sonrasında veya sakatlık durumunda yerine koyulabilecek bir isim olarak düşünülebilir. Fiziksel anlamda orta sahadaki mücadele gücünü düşürme ihtimali olsa da top tekniği ile hücuma zenginlik katacağı bir gerçek. Mehmet Ekici’nin sezon sonunda ayrılacak olması nedeniyle merkez orta saha ile ofansif orta saha mevkilerinin ikisini de oynayabilen, duran top kullanabilen bir oyuncu arayışına girecek olan Trabzonspor için de uygun maliyetli bir transfer olabilir. Tahmini bonservis ücreti de 1-1.5 milyon € civarı olacaktır. 

 

TRANSFERMARKT PROFİLİ