Kuzey Londra derbisi, formda olan Tottenham ile bekleneni veremeyen Arsenal’in mücadelesine sahne oldu. Tottenham’ın en golcüsü olan Heung-Min Son, bu maçta da iyi performansını sürdürdü ve yılın golleri arasına girebilecek kadar güzel olan golüyle takımını öne geçirdi. Erken gelen bu gol sonrası Tottenham, sezon başından beri büyük maçlarda sergilediği gibi bu maçta da topu rakibe verip hızlı atağa çıkma taktiğini uyguladı ve rakip kalede kontra ataklarla tehlike yarattı. Tottenham, 2. golü de Arsenal atağı sırasında topu kapıp hızlı bir şekilde kaleye gitmesiyle buldu. Kendi ceza sahasından kaptığı topu tam 12 saniyede ileri taşıyıp golle buluşturan Tottenham, bu golle birlikte sezon başından beri başarılı büyük maç performanslarından da ufak bir kesit sunuyordu. Liderliğini sürdüren Tottenham’da bir diğer dikkat çekici nokta da Heung-Min Son ve Harry Kane iş birliğiydi. İkili maçı birer gol ve asistle tamamladı.
Maçın analizine ilk olarak kadrolar ile başlayalım
Tottenham, maça sürpriz denilmesi zor bir kadroyla maça başladı. Özellikle Alderweireld’in sakatlıktan dönüşü, savunma anlamındaki kritik noktalardan biriydi. Ek olarak 2-0 kazanılan Manchester City maçına benzer bir kadro ve oyun tercihinde bulunan Mourinho’nun tek değişikliği zorunluluktandı ve orta sahada kendini iyi hissetmeyen Ndombele yerine Lo Celso tercihi yapılmıştı. Buna ek olarak Bergwijn, City maçına sol tarafta başlamıştı ancak bu maçta sağ tarafta başladı
Arsenal kadrosunda ise 4-2-3-1 dizilişi tercih edilmişti ve en uçta Aubameyang tercihi dikkat çekiciydi. Sezon içinde zaman zaman kanatta da değerlendirilen isim, bu maç özelinde ise gole en yakın isim olarak tercih edildi. Lacazette ise Avrupa Ligi’nde tercih edildiği gibi Aubameyang’in pozisyon olarak biraz arkasında maça başladı. Diğer bir yandan, maç içinde zaman zaman üçlü savunmaya dönen Arsenal, arka tarafta Tierney-Holding ve Gabriel üçlüsüyle savunmada konumlandı.
Kadrolara ek olarak ortalama pozisyonlara baktığımızda durumun biraz daha garip olduğunu söylemek mümkün.
Tottenham’ın golü erken bulması ve topu rakibe bırakmasıyla birlikte ortalama pozisyonlarda takım halinde oldukça geriye çekildiğini söylemek mümkün. Özellikle Bergwijn’in maça sağ kanatta başlamasına rağmen maçı bir orta saha gibi geçirmesi de bir diğer dikkat çekici nokta. Reguilon’un hücum konusundaki desteği de Aurier ile kıyaslandığında rahatlıkla anlaşılıyor. Şüphesiz ki en ilgi çekici nokta, Tottenham takım halinde orta saha çizgisinin gerisinde maçı tamamlaması. Bu denli bir baskıya rağmen maçı gol yemeden tamamlaması da Mourinho’nun alışık olduğumuz savunma başarısıyla açıklanabilir.
Diğer yandan Arsenal’de ise topa sahip olma ve hücum oyun yapısıyla birlikte stoperlerin orta sahada konumlandığını görüyoruz. Ek olarak her iki bek de birer kanat oyuncusu gibi sağ ve sol koridorun hakimi durumundalar. Hücum oyuncularının ise merkezde konumlandığını söylemek mümkün. Özellikle ikinci yarı başında kenardan gelen ortalarla birlikte Arsenal’in gol pozisyonlarına girmesi de aslında bu pozisyon şeklinin bir sonucu olarak söylenebilir. Arteta’nın özellikle Manchester City maçından dersler almaması ve takımın çok net pozisyonlar yaratamaması da Arsenal adına en büyük problemlerin başında geliyor. Arsenal oyuncuları, hücum alanında dağılımı daha başarılı yapsalardı belki de bu derbiden puanla dönebilirlerdi ancak 70% topa sahip olmalarına rağmen net pozisyonlar bulamadan maçı tamamladılar.
Maçın istatistiklerine bakacak olursak ise aslında ortalama pozisyonları destekleyecek bir yapıda olduğunu söyleyebiliriz.
Öncelikle en dikkat çekici istatistiklerden biri şüphesiz ki topla oynama oranları çünkü Tottenham sadece 30% topla oynamasına rağmen Arsenal’den daha fazla isabetli şut atmış. Özellikle ikinci yarı, Tottenham yarı sahasında oynanmasına rağmen Arsenal’in bu kadar az isabetli şut atması da yaratıcılık problemini gösteriyor.
Diğer bir yandan, Mourinho’nun maçtan sonra yaptığı “Topla oynamayı tartışmak, futbol filozoflarının işi. Topla ne yapıyorsun? Beni ilgilendiren kısım bu.” Şeklindeki açıklaması da aslında maçın genelini en iyi özetleyen ifadelerden biriydi.
İkinci yarıya baktığımızda maçın genelinin bu şekilde geçtiğini söyleyebiliriz. İkinci yarıyla birlikte Tottenham takım savunması sırasında 4-4-2 dizilişini tercih ederek rakibinin açık bulmasını engelledi ve özellikle Bergwijn ve Son’un beklere olan desteği de dikkat çekici noktalardan biriydi. Sissoko ve Hojbjerg’in de ortada kalan topları toplaması ve ceza sahasında önünde konumlanması, Tottenham’ın savunma yönündeki kilit noktalardan bir diğeriydi. En uçta olan ve rakip stoperlere baskı yapan Kane ise Arsenal’in merkezden rahat oyun kurmasına engel olarak takım savunmasına önemli katkıda bulundu.
ARSENAL ŞUT TABLOSU
Arsenal’in maç içinde attığı 10 şutun bölgelerine bakacak olursak çeşitliliğin oldukça kısıtlı olduğunu söylemek mümkün. Şüphesiz ki beklerin içe kat etmemesinin ve kanat oyuncularının da merkezde konumlanmasının bu durumda önemi büyük. Özellikle ceza sahasındaki şutların, beklerin kenar ortaları sonucunda gerçekleşen kafa vuruşları olduğunu hatırlatmak lazım. Arsenal, hücum sırasında merkezden kısa pas opsiyonunu kullanmadığı için hücumda da bir çeşitlilik olduğunu söylemek zor.
ARSENAL DURAN TOPLARDAN YAPILAN ORTA TABLOSU
Arsenal adına bir diğer önemli nokta da duran toplardı. Maç içinde korner ve faul atışlarıyla beraber sayısız fırsat yakalayan deplasman ekibi, bu fırsatlarda herhangi bir tehlike yaratamadı. Görüldüğü üzere, duran topların çoğu rakip tarafından karşılandı. Ek olarak Arsenal oyuncularıyla buluşan toplarda da herhangi bir tehlike yaratamadılar. Kısa vadede, Arteta ve ekibinin çözmesi gereken sorunların başında şüphesiz ki duran toplar geliyor çünkü maç içerisinde bu kadar şans bulup kullanamamak Arsenal adına ciddi dezavantaj oluşturuyor.
Tottenham, Ben Davies’in oyuna girişiyle beraber Arsenal topu beklere indirdiğinde resimde görüldüğü üzere 4’lü savunma blokunu merkeze sabitledi ve bu sayede, Arsenal’in fazla adamla rakip ceza sahasındaki etkinliğini de kısıtlamış oldu. Özellikle maçın son kısımlarından Aurier’in bir sağ stoper gibi oynadığını söylemek yanlış olmaz. Maçın son anlarındaki bir diğer nokta ise takımın hücum silahı Kane’in de ceza sahası önüne kadar gelmesiydi çünkü takım savunmasına verdiği katkı oldukça değerliydi.
İki takım adına da maçın yıldızlarına baktığımızda Tottenham adına bir ismi söylemek zor çünkü takım halinde etkileyici bir performans sergiledir. Ancak yine de Tottenham taraftarları, bu tercihi Hojbjerg’den yapmışlar. Bunun da şüphesiz ki en büyük nedeni, maç boyunca defansif anlamda kusursuz oynaması ve paslarıyla takımını rahatlatması. Özellikle Tottenham adına en yüksek isabetli pas oranına sahip oyuncu olduğunu söylemek lazım.
Diğer bir yandan, Arsenal tarafında ise bir oyuncu hariç takım oldukça kötü bir performans ortaya koydu.
Xhaka, Arsenal adına maçın yıldızıydı ve takımının en çok ve en isabetli pas yapan oyuncusu oldu. Özellikle ona eşlik edecek birkaç oyuncu olması halinde Arsenal daha yaratıcı olabilirdi.
Sonuç olarak baktığımızda Mourinho, sezon başından sürdürdüğü büyük maç performasını sürdürdü ve Kuzey Londra derbisinde Arsenal’i 2-0 devirdi. Özellikle Guardiola’nın öğrencisi Arteta da Manchester City maçından dersler almamış ve oldukça benzer ikinci yarılar olmasına rağmen kazanan yine Mourinho oldu. Özellikle lig başından beri yediği gol sayısı tek haneli olan Tottenham, bu alanda da ligin zirvesinde ve bu durum da Mourinho’nun kuvvetli savunma yönüyle doğrudan ilişkili. Tottenham’ın kısa sürede bu denli bir dönüşüm yaşaması ve bitti denilen Mourinho’nun yeniden dönüşü, sezonun geri kalanı için heyecan verici noktaların başında geliyor. Yazıyı da Mourinho’nun sözleriyle bitirmek en doğrusu:
“Topla oynamayı tartışmak, futbol filozoflarının işi. Topla ne yapıyorsun? Beni ilgilendiren kısım bu.”