İngiltere Premier Lig’in 31. haftasında Tottenham sahasında Manchester United’ı ağırladı. Ligin ilk dört sırası için önem arz eden mücadelede Kırmızı Şeytanlar, Fred, E. Cavani ve M. Greenwood’un golleriyle 3-1 kazanarak puanını 63’e yükseltti ve ikinci sıradaki yerini korudu. 49 puanla yedinci sırada bulunan Tottenham’ın tek golü ise H. Son’dan geldi.

Manchester United oynadığı son karşılaşmada UEFA Avrupa Ligi’nde Granada’yı deplasmanda 2-0 ile geçerek yarı finale göz kırptı. Ligde çıktığı son mücadelede ise kendi evinde Brighton’u 2-1 ile geçen Kırmızı Şeytanlar oynadığı son 10 karşılaşmada yenilgi yüzü görmedi. Ayrıca Manchester United bu sezon ligde deplasman mağlubiyeti yaşamayan tek ekip konumunda.

Tottenham ise Chelsea, Liverpool, West Ham ve Everton ile ilk 4 için yarışıyor. Son oynanılan Newcastle mücadelesinde sahada 2 puan bırakan Kuzey Londra ekibi Manchester mağlubiyeti ile yarıştan biraz uzaklaştı diyebiliriz.

İki takımın kadrosunda da fazla eksikler yoktu. Ev sahibi Tottenham’da M. Doherty ve B. Davies, konuk takım Manchester United’da ise A. Martial ve P. Jones kadroda olmayan isimlerdi.

Maça geçmeden önce iki ekibin kadrolarına ve dizilişlerine göz atalım;

Manchester United sezon boyunca kullandığı 4 2 3 1 diziliminden vazgeçmeyerek aynı şekilde sahadaydı.

Tottenham’da ise Jose Mourinho son iki karşılaşmada takımını sahaya 4 4 2 şeklinde çıkarmıştı. Solskjaer gibi Mourinho’da bu sezon takımını çoğunlukla 4 2 3 1 şeklinde sahaya dizdi. Fakat bu maçta uzun süredir tercih etmediği bir diziliş olan 4 3 3 ile sahaya çıkarak küçük bir sürpriz yaptı.

Maçın ortalama pozisyonlarına bakalım;

 

Tottenham da stoperlerin derinde konumlanması hız ile ilgili zafiyetleri yüzünden olabilir. P. Hojbjerg’in maç boyunca B. Fernandes’e uyguladığı adam markajı ve oyun kurulumunda derine gelerek stoperlerin arasına girmesi de ortalama pozisyonlara yansımış durumda. Ayrıca Tottenham hücumlarının H. Son üzerinden şekillenmesi H. Kane, Ndombele ve Lo Celso’nun sola daha yakın olmasına yol açmış vaziyette.

Manchester United’da ise McTominay’in Fred’e nazaran biraz daha geride konumlanmasının sebebi karşısında H. Son’un bulunması olabilir. B.Fernandes, Pogba ve Cavani’nin solda birbirine yakın konumlanması da genel Manchester hücumlarının solda şekillenmesi ile ilgili. Ayrıca maç içinde 3 defa şahit olduğumuz, defans arkasına atılan toplara kaleci Henderson’un müdahalesi grafikte  ileride konumlanması ile karşımıza çıkmış.

Saha İçi

İki ekibin de karşılıklı top kayıpları ile başlayan mücadelede hem Tottenham hem de Manchester United topun kaybedildiği noktada çok adamla karşı pres yaparak topa tekrar hızlıca sahip olmak istedi. Takımların rakibi karşılarken ön alanda yaptığı kalabalık baskı ise birbirinden farklıydı. Tottenham daha dar bir şekilde baskı uygularken Kırmızı Şeytanlar daha geniş alanlara yayıldı.

Tottenham açısından ilk yarıda gösterilen performans muhtemelen uzun süredir sahaya koyulan en iyi oyundu. Mourinho’nun ekibi topa daha fazla sahip olarak, Manchester United’a şans tanımadı ve iyi bir savunma oyunu sergiledi. Rakibi karşılama noktasında ise P. Hojbjerg’in defans önünde yer aldığı, L. Moura ve H. Son’un ise daha içte konumlandığı 4 1 4 1 şeklinde bir saha dizilimini tercih etti.

Tottenham’ın ilk yarı boyunca oynadığı bu iyi oyun ilk yarının sonlarına doğru meyvesini verdi. Mourinho’nun hücum oyuncularından istediği hareketlilik ve kanatlardan direkt olarak kaleye hücum prensibi ilk golde gayet net örneklendirildi. Londra ekibi topa hakim olarak set oyununa döndüğü kısa bir sekansta golü buldu ve soyunma odasına bir farklı üstünlük ile gitti. Burada maç boyunca gördüğümüz P. Hojbjerg’in stoperlerin ortasına girerek derinde konumlanması ve hücum oyuncularının 3. bölgedeki hareketliliği açıkça görülüyor.

Manchester United ise çok varlık gösteremediği ilk yarıda golü buldu fakat VAR’a takıldı. Bu sayılmayan gol sonrası mental olarak oyundan düşen Kırmızı Şeytanlar ilk yarının sonunda kalesinde golü de gördü. P. Hojbjerg’in B. Fernandes’e uyguladığı sıkı markaj Portekizli oyuncunun ilk yarı boyunca etkili olmasının önüne geçen bir etkendi. Fakat Manchester’da Pogba’nın varlığı Mourinho’nun bu markaj planını taca çıkardı. Hem Rashford ile hemde B. Fernandes ile yer değiştirerek hareketli bir oyun ortaya koyan Pogba’nın, B. Fernandes’in çok top ile buluşamadığı anlarda oyuna yön vermesi Manchester ekibi için değerliydi. Birkaç kez ceza sahasına da deplase olan Pogba atılan uzun toplara aksiyon alarak Cavani’ye alan yaratmaya çalıştı.

Aşağıda Pogba’nın maç içi verilerinden daha net fikir sahibi de olabiliriz.

Kırmızı Şeytanlar daha önce de gördüğümüz şekilde hücumlarını yine sol kanattan geliştirme eğiliminde. Bunda L. Shaw ve B. Fernandes etkisi yadsınamaz. Pogba’nın da sol kanatta oyuna başlaması topun da o kanatta daha fazla süre geçirmesini sağladı. Fakat L. Moura’nın iyi savunma performansı ve B. Fernandes’in P. Hojbjerg’in markajından kurtulamaması Manchester’ı ilk yarıda etkisiz bırakan nedenlerdi. Sağ kanatta ise geniş alanlarda daha etkili olan Rashford ile tehlike yaratmak istenildi. Aşağıda gördüğümüz hücum grafiğinde Manchester’ın sol kanadı fazlaca kullandığını görebiliriz.

Tottenham’ın bu sene birçok maçında gördüğümüz kendi yarı sahasında rakip karşılarken derinde 6’lı bir savunma çizgisi oluşturmasına bu maçta da şahit olduk. Bazen pivot orta sahalar ile bazen de kanatlar ile bekler ve stoperlerin arasındaki boşluğu dolduran Mourinho, ManU maçında da bu savunma şeklini sahaya yansıttı. Buna rağmen Manchester’ın sayılmayan golünde ve ilk iki golde de bu işe yaramadı. Yerleşik bir stoper tandeminin bulunmaması ve oyuncular arasındaki uyumsuzluk bu sorunu açıklayabilir.

İkinci yarıya da Tottenham 3. bölgede baskı ile başladı. İlk yarıda da gördüğümüz top kaybı sonrası çok adamla karşı baskı ikinci yarıda da devam etti. Manchester United’ın bu baskıyı kırıp ayağa toplar ile çıktığı hızlı hücumlar ise Tottenham kalesinde tehlikelere yol açtı.

Manchester United ikinci yarıya daha istekli başlayan taraftı. İlk yarı boyunca kanatlardan hücum deneyerek B. Fernandes’i oyuna sokmaya çalışan Kırmızı Şeytanlar ikinci yarıda Wan Bissaka ve L. Shaw’ı daha da ileride konumlandırarak oyunu Tottenham sahasına yığdı. Solda oynanan oyunu ani uzun toplarla terse, Wan Bissaka’ya çeviren Solskjaer’in öğrencileri bu topların çoğunda Tottenham kalesinde tehlike yarattı.

Solskjaer’in bekleri öne atarak Pogba’yı içte konumlandırması ve Wan Bissaka’nın oyuna genişlik vermesi ile Tottenham defansının önündeki tek pivot olan P. Hojbjerg zorlanmaya başladı. P. Hojbjerg’in B. Fernandes ve Pogba ile 2v1 kalıp savunmada sıkıntı yaşaması, Mourinho’yu oyuncu değişikliğine itti. Lo Celso-M. Sissoko değişikliği ile Tottenham 4 2 3 1’e dönerek savunma önünde çift pivotlu bir yapıya geçiş yaptı.

Maç Verileri

Maçın ilk yarısını üstün oynayan Tottenham’ın Manchester’a şans tanımadığını belirtmiştik. İlk yarı boyunca Kırmızı Şeytanların kaleye isabetli bir şut atamaması ve topla oynama oranları, ilk yarı ikinci yarı şeklinde yaptığımız değerlendirmeyi açıklar nitelikte.

Londra ekibinin xG oranı da rakibine nazaran düşük durumda. Manchester’ın özellikle ikinci yarı performansı bu oranlar da etkin rol oynadı.

Aşağıda göreceğimiz Tottenham’ın maç içinde en sık denediği pas kombinasyonlarında Lo Celso ve Ndombele’nin etkin bir pas istasyonu olduğunu görebiliyoruz. Fakat Tottenham’ın geriden kurduğu oyunlarda ilk pas istasyonlarının bek oyuncuları olduğu da açıkça görülebiliyor.

Manchester ekibinin maç içinde denediği sık pas kombinasyonlarında ise alışılmadık bir durum var. Yukarıda da açıkladığımız şekilde B. Fernandes’e yapılan başarılı markaj Manchester’da hücum geçişlerinde ve pas istasyonunda başrol oynayan oyuncunun topla daha az buluşmasına yol açtı. McTominay-Fred-Pogba üçlüsünün sık pas alışverişi grafiğede yansımış durumda.

Sonuç

Kariyerinde ilk kez bir sezonda 10 mağlubiyet gören Jose Mourinho, hücumda süreklilik arz edecek bir sistemi hala tam oturtabilmiş değil. Sezon başındaki iyi performansta bireysel performansların, özellikle H. Kane, H. Son uyumunun etkisi fazla. G. Bale’in iyi performans gösterdiği birkaç maçlık periyotta Tottenham’ın aldığı galibiyetler, bu bireysel performansa dayalı iyi formu destekler nitelikte. Yoğun bir savunma ve hızlı hücumlar ile rakibi alt etmek üzerine kurulu Mourinho oyunu, daha düşük profilli takımlara karşı oyuncu kalitesi ile de birleşince fark yaratıyor ama Manchester gibi takımlara karşı Tottenham sahada varlık gösteremiyor.

Manchester’da ise yüzler gülüyor. Ole Gunnar Solskjaer ilk yarıdaki etkisiz oyunu ikinci yarıda yaptığı hamleler ile başka bir yöne çekerek maçı kazanmasını bildi. Sezon boyunca hızlı hücumlar ile rakibi vurmayı hedefleyen Solskjaer’in geriye düştüğü mücadelede Tottenham gibi bir takıma karşı galip gelmesi değerliydi. Özellikle ligin ilk yarısında aynı takıma karşı 6 gollü bir yenilgi yaşaması bu galibiyetin önemini arttıran bir etkendi.

Genel olarak skoru aldıktan sonra çok edilgen bir oyun anlayışına bürünen Tottenham, bu mağlubiyetle Avrupa kupaları şansını da zora sokmuş durumda. Haftaya Everton deplasmanında işleri kolay değil. Kırmızı Şeytanlar ise evinde Burnley’i ağırlayacak ve görece daha kolay bir mücadeleye çıkacak.