Avrupa Dünya Kupası Elemeleri G Grubu ilk maçında, Milli takımımız Atatürk Olimpiyat Stadı’nda Hollanda’yı ağırladı. Burak Yılmaz’ın 3 golle yıldızlaştığı mücadele de ilk yarıyı 2-0 önde kapatan ekibimiz, ikinci yarının hemen başında H.Çalhanoğlu’nun kendine has gollerinden biriyle farkı üçe çıkardı. Mental olarak oyundan düştüğümüz anlarda iki dakikada yediğimiz iki gol ile Hollanda farkı bire indirdi. Dakikalar 81’i gösterdiğinde ise Burak Yılmaz serbest vuruştan maçın skorunu tayin eden golü attı ve Milli Takımımız zorlu mücadeleden 4-2’lik skorla çıkarak elemelere galibiyetle başladı.

İkinci kez devraldığı Milli Takım ile 20 maçta, 10 galibiyet 7 beraberlik ve 3 mağlubiyet alan Şenol Güneş 21. maçında Hollanda’yı evine eli boş gönderdi. Kadro tercihlerinde aldığı ve almadığı oyuncular ile sıkça konuşulan Şenol Güneş, bu sonuçla eleştirilerinde önüne geçti.

Hollanda ise Türkiye maçına kadar Frank de Boer ile çıktığı 6 maçta 2 galibiyet 3 beraberlik ve 1 mağlubiyet aldı. De Boer ayrıca ilk 4 maçında galibiyet alamayan ilk Hollanda teknik direktörü olarak tarihe geçmişti.

Maçı detaylandırmaya başlamadan önce iki takımın da kadrolarına ve saha dizilimlerine göz atalım;

Şenol Güneş takımlarında sıkça gördüğümüz maç içinde değişen formasyonlara Hollanda maçında da şahit olduk. Maça kağıt üstünde 4 3 3 ile başlayan Milli Takım sahaya diziliş bakımından esnek bir hal alarak oyunun gerekliliklerine göre hareket etti. Maç içinde oynanacak oyun ile ilgili değişkenlik gösteren unsurlara çabuk uyum sağlamak ve bu dinamik oyun anlayışına aşina olmak Şenol Hoca için kadro tercihlerinde belirleyici unsur olabilir. Bu yüzden oyuncu seçimlerinde, iyi performanslardan ziyade, hocanın istediği şeyleri sahaya yansıtabilen istikrarlı oyuncular ile çalışmak istiyor olması muhtemel.

Frank de Boer ise sahada 4 2 3 1 şeklinde dizilimi fazlasıyla kullanan bir teknik direktör. Genel olarak orta saha da tercih etmediği M. De Roon ile başlaması ise sürpriz olarak değerlendirilebilir. Maç içinde 4 3 1 2 ve 4 3 3 gibi dizilimler de deneyen De Boer maçta etkili olunan ve takımının 2 gol bulduğu dakikalarda ise en uçta konumlandırdığı M.Depay’ı esas mevkisi olan sol kanatta görevlendirdi. L.de Jong ve D.Klaassen’in de oyuna dahil olmasıyla bu dakikalarda 4 4 2 şeklinde bir dizilim de izledik.

Maç içinde takımların ortalama pozisyonları ise şöyle gerçekleşti;

Genel olarak Şenol Güneş’in oyun planında bek oyuncularının çok ileride pozisyon aldığını göremeyiz. Hücum katkısı bakımından ilk opsiyon olarak, orta saha oyuncularına serbestlik tanıyarak onlardan katkı almak hedeflenir. Defans önünde oynayan Okay’ın ceza sahası içinde penaltı almasında da buna şahit olduk. Şenol Hoca’nın bu oyun görüşü ile orta saha oyuncularının ikinci topları alması ve topun kazanılması için yapılan karşı preslerde topa daha yakın olması da bir diğer etmen. Maç boyunca oynanan neredeyse tüm uzun topların Kenan’a atılması ve oyuncuların da o bölgeye doğru hareketliliği grafikte de karşımıza çıkmış. Savunmada ise daha kompakt kalarak alanı kapatmaya yönelik bir oyun anlayışı benimseyen Hoca bunu da olabildiğince açık şekilde izlettirdi. Bahsettiğimiz karşı presleri de topun kaybedildiği birçok yerde gördük.

Şenol Güneş’in top bizdeyken kurguladığı ana plan sahada açıkça da görülebilir haldeydi;

Frank de Boer ise genelde çift pivotlu orta saha yapısı ile maça başlamayı tercih eden bir isim. Göreve geldiğinden beri denediği orta saha kombinasyonlarında bir defa tercih ettiği De Roon ile başlaması oyuncunun kulüp performansı ile ilgili olabilir. Fakat Atalanta ile Hollanda’nın oyunundaki farklılık De Roon’dan beklenilen etkinin alınamamasını açıklayabilir. D.Blind gibi sol iç,sol bek ve sol stoperde görev alabilen bir oyuncunun kadroda olması hücumlarında o kanatta daha çok gelişmesini tetikliyor. Oyuncuların ortalama pozisyonları da bunu açıklar nitelikte.

İleri hattın en ucunda bağlantı oyununu oynayabilecek bir oyuncuya ihtiyaç duyan Hollanda böyle bir oyuncunun olmaması durumunda temposunu da sahaya yansıtamıyor. Ayrıca orta sahada yapılacak baskıyı öncelik olarak alıp Wijnaldum’u pivot tercihlerinin yanına çekerek 4 3 3’e geçiş düşüncesi, ilerideki bağlantı oyuncusunun eksikliği ile birleşince kanattaki skorer oyunculardan alınacak olan katkıya da ket vuruyor. Bu da gol fırsatı yaratma ve pozisyona girmekte Hollanda’ya sorun çıkaran etken.

Maç Değerlendirmesi

Maç içinde kompakt bir savunma anlayışı ile oynayan ve değişken varyasyonlarla sahaya yayılan Milli Takımımız, maçın başında Okay’ın defans önünde konumlandığı bir 4 1 4 1 düzeninde rakibini karşıladı.

Hollanda ise top bizdeyken Wijnaldum’un merkezde S.Berghuis’in ise orta içe daha yakın olduğu bir 4 3 1 2 şeklinde savunma düzeni aldı.

Merkezi daraltarak orta alanı savunduğumuz oyun planında temel prensip hızlı hücumlar üreterek rakip kalede skor üretmek üzerine kurgulanmış gibiydi. Fakat planlanan bu oyuna paralel olarak iki kanatta da hızlı kenar oyuncuları ile başlamadık. Attığımız ilk golde bile Hollandalı oyuncular sayıca bizden üstün şekilde geriye dönmüştü.

Maçın başında Kenan Karaman’ı sol çizgide, Yusuf Yazıcı’yı ise sağ çizgide başlatan Şenol Güneş ilk 20 dakika sonunda Kenan’ı sağa, Hakan Çalhanoğlu’nu sola, Yusuf’u da ileride Burak Yılmaz’a yakın şekilde tekrar konumlandırdı. Bu kararda Hakan’ın Yusuf’a nazaran rakibe baskı, top kazanma ve kazanılan toplarla daha hızlı şekilde topu ileriye taşımadaki becerisi etkili olmuş olabilir.

Bulduğumuz ilk gole kadar oyunu geniş alanlara taşıyamadık ama topsuz oyunda da rakibe neredeyse hiç açık vermeyerek üstün bir oyun ortaya koyduk. Bu orta alan savunmasında bireysel olarak Okay Yokuşlu’nun performansı takdir topladı. Oyunun geniş alanlarda oynandığı maçlara nazaran parsellediği alanın daha az ve dar olması bu performansın nedenlerinden. De Light’in kafa vuruşunu çizgiden çıkaran ve hücumda bir de penaltı kazandıran başarılı oyuncumuz, teması ve oyunun içinde kalmayı seviyor. Topun sıkıştığı anlarda da Okay’ın yarattığı pas desteği ile kurduğu üçgenler, topu sıkışan bölgeden çıkarıp oyunu genişletmek adına değerliydi.

Bir diğer değerli bireysel performans da Kenan Karaman’a aitti. Hava toplarında ve topu saklama konusunda iyi olan Kenan ekstra olarak çizgide üst düzey bir savunma performansı sergiledi. Zaman zaman savunmada 5’li dizilmemize sebep verecek kadar derine gelerek savunma yapan Kenan, O.Wijndal ve D.Malen’e neredeyse şans tanımadı.

Orta alandaki bu başarılı savunma planında Okay-Wijnaldum ve Ozan-F.de Jong eşleşmesinin rolü büyük. Hollanda da Wijnaldum kalemize yakın oynayan orta saha oyuncusu olarak görev aldığı için Okay ile doğal olarak karşı karşıya geldi. Fakat Şenol Güneş, Ozan-F.de Jong eşleşmesini özellikle düşünmüş ve istemiş olacak ki Ozan topsuz oyunda F.de Jong’u neredeyse adım adım takip etti. De Jong’un topu alabilmek için derine geldiği zamanlarda bile Ozan’ın gözü oyuncudaydı.

İki farklı üstünlük ile başladığımız ikinci yarının hemen başında Hakan Çalhanoğlu için kolay bir gol ile farkı 3’e çıkardık. Bu gol ile birlikte ikinci yarıda ilk yarıya nazaran yoğun bir Hollanda baskısı hissettik. Savunmadan hücuma geçiş konusunda uygun kanatlarımız olmadığı için zaten zorluk çektiğimiz maçta, Hollanda baskın bir set oyununa döndü. Ozan’ın sarı kart görmesi ile birlikte savunmada biraz daha etkinliğini kaybettiğini, temasdan kaçındığını gördük. Taylan Antalyalı-Ozan değişikliği bu bağlamda doğruydu fakat Caner Erkin-Yusuf Yazıcı değişikliğinden beklenilen verim alınamadı.

Orta sahadaki 1v1 eşleşmelerinde üstünlük kuramayarak oyun kurma konusunda sıkıntılar yaşayan Hollanda, geriden adam eksilterek ileriye bir adam ekledi ve nicelik olarak ceza sahasında daha fazla adamla bulunmayı amaçladı. Bunun için de M.de Roon ile L.de Jong değişikliğine gidildi. Birkaç dakika sonra da D.Klaassen gibi hücuma yönelik bir orta saha oyuncusunu da oyuna dahil eden De Boer ceza sahası etrafında daha fazla adam ile yer aldı. Şenol Güneş’in bu hamlelere önlem olarak savunmayı 5’li bir hale getirerek Caner’i çizgide, Umut Meraş’ı da daha içerde konumlandırdığını gördük. Bu aşamada savunmayı daha çok savunma oyuncusu ile güçlendirme fikri biraz işlevsiz oldu. Bunun yerine skor üretmek için daha fazla üstümüze gelerek boşluklar vermek zorunda kalacak olan rakibi hızlı bir oyuncu ile daha çok rahatsız edebilirdik.

Maç boyunca orta alanda başarılı bir savunma sergileyerek rakibi daha iyi olduğu merkezden hücum üretme konusunda kısıtlamayı amaçladık. Çizgilerde yaptığımız güçlü savunma ve açılacak ortalarda da yan toplarda güçlü olan Ozan Kabak ve Çağlar Söyüncü’nün bulunması bu planı bizim açımızdan gayet geçerli kılıyordu. M.Depay’ın bağlantı oyunundaki zayıflığı ve kompakt halde başarılı olarak uyguladığımız orta alan savunması ile birlikte bu plan 75. dakikaya kadar gayet başarılıydı. Bu dakikadan sonra ise garip şeyler yaşadık. L.de Jong’un oyuna girmesiyle Wijnaldum daha derine geldi ve M.Depay-De Jong ikilisi ileride ikili bir hücum hattı oluşturdu. Bundan da sonuç alınamayınca M.Depay sol kanada geçti ve L.de Jong’un yanına D.Klaassen geldi. Hollanda bununla birlikte merkezden denemeyi bıraktı ve M.Depay’ın asıl mevkisine geçmesiyle oyunu da oradan kurmaya başladı. F.de Boer’in bu hamlesi ile birlikte Hollanda sağ kanadımızdan içeri gönderdiği toplarda 2 gol kaydetti ve bir de penaltı kazandı. Atılan gollerde ise oyuna hamle olarak giren L.de Jong ve D.Klaassen başroldeydi.

Yediğimiz gollere Enes-Hakan, Kaan-Kenan değişiklikleri ile reaksiyon gösterdik. Özellikle maç boyunca oyunun Kenan ve Zeki kanadında oynanması, oyuncularımızı yıpratmış olacak ki yenilen goller de o kanattan geldi. Kanadı efektif kullanmaya başlayan Hollanda’ya karşı Kaan Ayhan bölgeyi savunmaya başladı.Yusuf’un oyundan alınmasıyla, Hakan ve Burak ileride ikili bir şekilde konumlanmıştı. Şenol Hoca Enes Ünal- Hakan değişikliği ile de ileride daha fazla top tutmayı istedi. Ard arda yediğimiz goller ile oyundan düştüğümüz ve kendi yarı sahamızdan çıkamadığımız anlarda kısa süreli bir panik yaşandı. Burak’ın serbest vuruştan kaydettiği gol ile farkı tekrar ikiye çıkarması ise hepimize rahat bir nefes aldırdı. Bu golden sonra 3. bölgede Enes Ünal’ın yaptığı baskı ve Kaan ile Taylan’ın orta sahaya kattığı hareketlilik değerliydi.

Yapılan değişiklikler ile birlikte maçın sonlarında Kaan ve Okay’ın daha derinde konumlanarak defansın önünde yer aldığı, Enes Ünal’ın sağ kanada geçtiği, Taylan’ında ileriye daha yakın olduğu bir 4 2 3 1 izledik.

Maçın uzatma dakikalarına ise Uğurcan Çakır damga vurdu. M.Depay’ın tehlikeli şutunu kornere çelen file bekçimiz aynı kornerde L.de Jong’un kafasını da köşeden çıkardı. Pozisyonun devamında ise Ozan Kabak’ın M.de Light’i düşürmesiyle kazanılan penaltıda M.Depay’a gol izni vermeyen Uğurcan kalemizin de ne denli sağlam olduğunu ispatlamış oldu.

Maç Verileri

Yukarıda sıkça dile getirdiğimiz oyunun sağ kanadımızda oynanması ve Hollanda’nın neden bu kanadı tercih ettiğini aşağıdaki grafikte de net olarak görebiliyoruz.

Topu Hollanda’ya bırakıp savunma yapmamıza paralel olarak pas sayılarında rakibimizin gerisindeyiz. Uzun toplarda daha fazla deneyerek daha çok isabet sağlamamız Kenan Karaman ile açıklanabilir.

Özellikle ikinci yarıda oyunun kontrolünü tamamen Hollanda’ya bırakmamız topla oynama oranlarına da yansımış vaziyette.

Milli Takımımız kaleye gönderdiği 5 şutun 4’ünde golü buldu. Hollanda’nın xG oranı 2.75. bizim ise 1.20 olarak gerçekleşti.

Sonuç

Yeni bir umut ve yeni bir heyecanla başladığımız Dünya Kupası elemelerinde kağıt üstünde grupta favori olarak gözüken Hollanda’yı evimizde güzel bir oyunla geçtik. En son yer aldığımız kupada yine takımın başında olan Şenol Güneş’in, katıldığımız bu kupayı net bile hatırlamayan genç bir oyuncu grubuyla sahaya koydukları tüm futbolseverler için değerliydi.

Hollanda karşısında topun arkasına geçilerek yapılan kompakt savunma ve hızlı hücum oyunu bizi bu maç özelinde 3 puana taşıdı. Fakat Milli Takımın oyununda süreklilik sağlayıp bizi başarıya götürmesi için Şenol Hoca’nın topa sahip olarak da efektif bir oyun ortaya koyabileceğimiz bir plan çalışması gerekiyor. Uluslar Ligi mücadelelerinde oynadığımız daha düşük profilli takımlara karşı aldığımız sonuçlar ve oynadığımız oyun da bunu destekler nitelikte.

Frank de Boer ise peşin konuşmak istemememe rağmen bu kadroyu başarıya ulaştırabilecek nitelikte bir teknik adam değil. Gerek kulüp performansı gerekse de şu ana kadar yakaladığı form grafiği bunu gözler önüne seriyor.

Dünya Kupası hayallerimizin gerçekleşmesi için çıktığımız bu maratonda #BizimÇocuklar’a olan güvenimiz tam. Umarım bu yarışın sonunda turnuva biletini alan biz oluruz.