Futbol dünyası her sezon pek çok yıldız kazanırken bir yandan da emeklilik sebebiyle birçok efsane futbolu bırakıyor. Bazı efsane futbolcuların golleri, asistleri ya da maç sırasında yaptığı bazı hareketlerin tadı futbolseverlerin damağında kalıyor. Bir zamanlar yaptıklarıyla damağımızda tat bırakanlardan kimilerinin çocukları farklı alanlara yönelirken kimilerinin çocukları da babalarının izinden gidip yine taraftarların gönüllerinde taht kurabiliyor.

Bu konuda akla gelecek örneklerden Paolo Maldini babası Cesare Maldini gibi Milan tarihine, Andre ve Jordan Ayew’de babaları Abedi Pele gibi Gana tarihine isimlerini yazdırdılar. 90’ların efsane futbolcularının çocukları ise şimdilerde piyasaya çıkmaya başladılar ve futbolseverler onların da babalarının izinden gidip gitmeyeceğini merakla ve heyecanla beklemekteler. İşte eski yıldızların bazılarının şimdilerde sahneye çıkan yıldız adayı çocukları;

 

Enzo Fernandez Zidane (Zinedine Zidane’ın Oğlu)

1995 yılında babası Zinedine Bordeaux’da oynarken dünyaya gelen ve adını Urugaylı futbolcu Enzo Francescoli’den alan Enzo, “Zidane” soyadının ona baskı yaratmasını engellemek amacıyla annesinin soyadı olan Fernandez’i kullanmaktadır. Futbola 2000 yılında Juventus altyapısında başlayan Enzo, 2004 yılında Real Madrid altyapısına geçti ve 2006 yılında İspanya vatandaşı olarak İspanya U-15 Milli takımına çağrıldı. 2011 yılında 16 yaşında ilk defa José Mourinho tarafından A takım ile antrenmanlara çıkartıldı. Real Madrid’in bütün alt yaş kategorilerinde forma giyen Enzo geçen sezondan bu yana babası Zinedine Zidane’ın teknik direktörlüğünü yaptığı Castilla ile İspanya 3.liginde mücadele ediyor. 15 Ağustos 2015 itibari ile de babası tarafından Castilla’nın kaptanlığına getirildi. 2014 yılında Fransa U19 milli takımına davet edildi ve milli takım olarak oraya devam etmeye başladı. Halen İspanya, Fransa ve Cezayir A Milli takımlarını seçme hakkı bulunuyor. Mevki olarak babası gibi orta sahada oynayan Enzo, soğukkanlı, ayaklarına hakim ve zeki oyun stili ile de babasına benzetilebilir. Altyapısından A takıma oyuncu yetiştirme konusunda eksik kalan Real Madrid’ten ayrılıp oynayabileceği bir takıma kiralanması halinde potansiyelini daha rahat açığa çıkaracaktır. Futbolseverlerin en çok merak ettiği isimlerinde başında geliyor.

 

Ianis Hagi (Gheorghe Hagi’nin Oğlu)

1998’de babası Gheorghe Hagi Galatasaray’da forma giyerken İstanbul’da doğan Ianis, futbola Gheorghe Hagi Akademisi’nde başladı. 2014 yılında babasının hem sahibi hem de teknik direktörü olduğu Viitorul’a transfer olan Ianis, 6 Aralık 2014’te  ilk defa Viitorul ile resmi bir maçta forma giydi. Halen Viitorul  ile Romanya 1.liginde forma giyen Ianis, Romanya U15,U16 ve U17 yaş kategorilerinde de forma giydi. Daha 16 yaşında pek çok Avrupa kulübünün transfer listesinde bulunan Ianis, geçtiğimiz Haziran ayında Fiorentina’ya transfer olmak üzereyken bu transferden vazgeçildi.  Ianis, babası gibi ofansif orta saha olarak oynuyor ve oyun stili olarak babasına oldukça benziyor. Aslında solak olan Ianis, sağ ayağını da oldukça iyi kullanıyor. Oyun zekası, pasları, top kontrolü ve maç içerisindeki hırsı ile de babasına son derece benzerlik gösteriyor.

 

Diego Poyet (Gustavo Poyet’in Oğlu)

Uruguay futbolunun 90’lardaki yıldız futbolcularından Gustavo Poyet’in oğlu olan Diego Poyet, 1995 yılında babası Zaragoza forması giydiği sırada Zaragoza’da doğdu. 1997 yılında babası Gustavo’nun Chelsea’ye transfer olması ve akabinde Tottenham’da oynayıp futbolu bıraktıktan sonra teknik direktörlük kariyerine İngiltere’de başlaması Diego’nun da futbol macerasına İngiltere’de giriş yapmasına sebep oldu. Diego, futbola 2006 yılında Charlton Athletic altyapısında başladı. Tam 7 yıl boyunca Charlton altyapısında oynayan Diego, daha sonra West Ham’a transfer oldu. Geçtiğimiz sezonu Huddersfield’da kiralık olarak geçiren Diego, bu sezon MK Dons’ta kiralık olarak forma giyiyor. U16 ve U17 kategorilerinde İngiltere Milli Takımı forması giyen Diego, U20’den itibaren kendi ülkesi Uruguay’da forma giymeye başladı ve bu yıl U20 Dünya Kupasında’da Uruguay forması ile mücadele etti. Oyun stili olarak babası Gustavo gibi ofansif yönü kuvvetli bir orta saha değil defansif bir orta saha olmayı tercih eden Diego, ayaklarına oldukça hakim ve pas kalitesi yüksek bir oyuncu. Ayrıca maç içerisinde çok fazla top kapabiliyor ve kolay kolay yorulmuyor. Aldığı İngiliz altyapısının üstüne maç tecrübesi kazandıkça daha ileri seviyelerde rahatlıkla oynayabilecek bir oyuncu.

 

Giovanni Simeone (Diego Simeone’nin Oğlu)

1995 yılında babası Diego Simeone Atletico Madrid’de oynadığı dönemde Madrid’de dünyaya gelen Giovanni Simeone, futbola 2008 yılında River Plate altyapısında başladı. 2013 yazına kadar altyapıda yetişen Giovanni Temmuz 2013’te A takım ile antrenmanlara başladı. İlk maçına Ağustos 2013’te Gimnasia karşısında ilk 11 başlayarak çıkan Giovanni, ilk golünü de Eylül 2013’te Tigre karşısında buldu. Bu sezonun başında Banfield’a kiralanan Giovanni, şuana kadar oynadığı 9 maçta 5 gol attı. Hem İspanya hem de Arjantin milli takımını seçme hakkı bulunmasına rağmen Arjantin’i seçen Giovanni, Arjantin U20 Milli takımıyla çıktığı 12 maçta 10 gol attı. Geçtiğimiz aylarda düzenlenen U20 Dünya Kupasında şanssız bir şekilde gruptan çıkamayan Arjantin’de parlayan isimlerin başında gelen Giovanni, Arjantin U20 Milli takımı ile U20 Güney Amerika şampiyonluğu yaşadı. Babası Diego Simeone gibi bir orta saha dinamosu değil forvet olmayı tercih eden Giovanni, babasından aldığı savaşçı karakterini her maçta sahaya yansıtıyor. Gol vuruşu ve hızı çok üst seviyelerde olan Giovanni, yeterli maç tecrübesini kazandıktan sonra bir gol makinesine dönüşebilir. Avrupa’nın devlerinin radarında olan Giovanni’yi 1-2 yıl içinde Avrupa’nın üst düzey liglerinde izleme fırsatı bulabiliriz.

 

Luka Zahovic (Zlatko Zahovic’in Oğlu)

Slovenya futbol tarihine adını altın harflerle yazdıran ve aynı zamanda Slovenya A Milli Takım tarihinin halen en golcü ismi olan Zlatko Zahovic’in oğlu olan Luka Zahovic 1995 yılında babası Zlatko, Guimaraes forması giydiği dönemde Guimaraes’de doğdu. Babası 2001’de Benfica’ya transfer olur olmaz Luka da Benfica altyapısında futbola başladı. 6 yıl Benfica altyapısında oynadıktan sonra babası Zlatko’nun ülkesinin takımlarından Maribor’un Sportif Direktörü olmasıyla birlikte Maribor altyapısına geçen Luka 2013 yazında A takım ile antrenmanlara başladı. Aynı sezonun başında Sloven 2.lig takımlarından Zelvej’e kiralanan Luka, burada çıktığı 9 maçta 3 gol kaydetti. Devre arasında Maribor’a geri dönen Luka, ligin 2.yarısında Maribor’da da forma şansı bulmaya başladı. Bulduğu şansları gol atamamış olmasa da iyi değerlendiren Luka, 2014-2015 sezonunda Maribor’un en önemli gol silahlarından birisi haline geldi. Ligde çıktığı 30 maçta 12 gol atan Luka Maribor ile Şampiyonlar Ligi gruplarında da oynanan 6 maçın 5’inde forma şansı buldu ve Sporting Lizbon karşısında Maribor’un beraberlik golünü kaydetti. Gösterdiği bu performanslarla pek çok Avrupa kulübünün dikkatini çeken Luka, tercihini Heerenveen’den yana kullandı ve bu sezonun başında Heerenveen ile 3 yıllık sözleşme imzaladı. Babası Zlatko, ofansif orta saha oyuncusu olmasına rağmen gol yollarında forvetlerden çok daha tehlikeli olabiliyordu. Luka’da babası Zlatko gibi bitirici vuruşlar ve oyun zekası konusunda oldukça üst seviyede ve belki de babasının yönlendirmesi ile orta saha değil direkt olarak forvet olmuş olabilir. Ayrıca hızlı ve aldığı Benfica altyapısı sayesinde pozisyon bilgisi çok iyi… Oyunu da oldukça olgun. Hollanda futbolunun ona katacaklarını ve kazanacağı maç tecrübesini de düşünürsek Luka’nın üst düzey bir oyuncu olmaması için ortada hiçbir sebep yok.