Spor Toto Süper Lig’de 2016-2017 sezonunu 3. sırada bitirerek UEFA Avrupa Ligi’nde ön eleme oynama hakkını kazanan Fenerbahçe’nin ön eleme turundaki rakibi Sturm Graz’ı sizler için analiz ettik.
Genel Bilgiler ve Önceki Yıllar
Avusturya’nın en köklü takımlarından olan Sturm Graz, 1909 yılında işçi sınıfı tarafından aynı şehrin diğer takımı Grazer’e karşı rekabet amacıyla kurulmuştur. İlk zamanlar Avusturya’nın Steiermark eyaletinin liginde, daha sonra 1938 yılında Avusturya’nın Nazi Almanya’sna dahil olmasıyla bir süre Almanya kupası ve bölgesel liglerinde mücadele ettikten sonra 1949 yılında ilk kez düzenlenen Avusturya Bundesliga’da Viyana şehri dışından katılan ilk takım sıfatıyla boy göstermeye başladı. İlk kez 1980-1981 sezonunda Otto Baric önderliğinde lig ikinciliği yaşayan Sturm Graz, bölgesel başarıların ardından ulusal anlamda ilk kupasını 1995-1996 sezonunda sonradan Sturm Graz efsanesi haline dönüşecek Ivica Osim önderliğinde Avusturya Kupası’nı kazanarak kaldırdı. Bunu, aynı teknik direktörün önderliğinde 2 Bundesliga şampiyonluğu, 2 Avusturya Kupası, 2 de Avusturya Süper Kupası izledi ve Sturm Graz tarihinin en parlak dönemini yaşadı. Bu dönemden önce 1983-1984 sezonunda Uefa Kupa Galipleri Kupasında Çeyrek Final başarısı gösteren Avusturya ekibi, ulusal anlamda en başarılı olduğu 1995-1999 arası dönemde uluslar arası arenada kayda değer bir başarı elde edemedi. 1998-1999 sezonunda ilk kez Şampiyonlar Ligi’ne katılan Siyah-Beyazlılar, bu sezondan sonra 2 kez daha üst üste Şampiyonlar Ligi’nde mücadele etseler de tek başarıları 2000-2001 sezonunda Galatasaray’ın da yer aldığı ilk gruptan çıkarak, eski sisteme göre ikinci grupta kupaya veda etmek oldu. O günden bu yana başarı özlemi çeken takım, 2010-2011 sezonunda sürpriz bir şekilde Red Bull sponsorluğundaki Salzburg’u geride bırakarak şampiyonluğa ulaştı. Şampiyonlar Ligi’ne ön eleme aşamasında veda eden takım, Avrupa Ligi’nde de 6 maçta 5 mağlubiyet alarak elendi. Sturm Graz bugüne kadar Türk takımlarından yalnızca Galatasaray ile karşılaştı. İkisi Şampiyonlar Ligi, ikisi Avrupa Ligi’nde olmak üzere oynanan 4 karşılaşmada 2 galibiyet 2 beraberlik elde ederken hiç kaybetmedi.
Geçtiğimiz sezon, 2010-2011 sezonundaki şampiyonluğu getiren Franco Foda önderliğinde sezonu üçüncü sırada tamamladı ve Uefa Avrupa Ligi’ne 2. Ön eleme Turu’ndan katılma hakkını elde etti. 2. Ön eleme Turu’nda Karadağ Ekibi Podgorica’ya ilk maçta evinde 1-0 mağlup olsa da deplasmanda 3-0’lık skorla galip gelmeyi bildi ve 3. Ön eleme Turu’nda temsilcimiz Fenerbahçe’nin rakibi oldu.
Maçlarını 1997’de açılan ve orijinal adı Graz şehrinde doğan Arnold Schwarzenegger Stadı olan 15.312 kapasiteli Merkur Stadında oynayan Sturm’un taraftar desteği konusunda Avusturya’nın en iyilerinden olduğunu eklemekte fayda var.
Son Maçlar ve Kadro
2016-2017 sezonuna çok iyi bir giriş yapan Sturm Graz, 9 maçlık bir yenilmezlik serisi yakalamışken ilk yarının sonlarına doğru performansında düşüş yaşadı ve devre arasında da Uros Matic ve Bright Edomwonyi gibi etkili isimleri de kaybedince ikinci yarıda oldukça dalgalı bir performans sergiledi. Öyle ki; Ligin ikinci yarısında hiç berabere kalmayan Sturm Graz adeta bir yendi bir yenildi. Özellikle Edomwonyi’nin gidişinin ardından genç yetenek Sascha Horvath’ın daha fazla forma şansı bulması ve hücumda son derece etkili performans göstermesiyle uzun süredir ışık saçan bi yeteneği gün yüzüne çıkartan Sturm, içinde bulunduğumuz yaz transfer döneminde onu da Dynamo Dresden’e kaptırdı. 2017-2018 sezonunu Uefa Avrupa Ligi 2. Ön eleme Turu maçlarıyla açan Avusturya ekibi, bu maçlarda geçtiğimiz sezondaki gibi 4-2-3-1 taktiğini kullandı ancak tutuk bir görüntü sergiledi. Tabi bunda en önemli etken, aşağıdaki detaylı analizde daha fazla değineceğimiz, ligin en iyi ikililerinden olan Schoissengeyr-Spendlhofer ikilisinin sakat olması ve tüm defans anlayışının değişmesiydi. Buna karşın ilk maçtaki yenilgiyi ikinci maçta telafi eden Sturm, tur atlamaya hak kazandı. İlk lig maçına da geçtiğimiz hafta ligin orta seviye ekiplerinden St. Pölten karşısında çıkan Siyah-Beyazlı ekip 2-0 geriye düştüğü maçı son dakikalarda kazandığı penaltı golüyle 3-2 çevirmesini bildi ve özellikle fizik olarak çok hazır bir görüntü çizdi.
Geçtiğimiz sezon Franco Foda’nın 4-2-3-1 dizilimiyle sahaya çıkan Sturm, bu maçlarda genellikle kanatlardan atak organizasyonların yapmaya çalıştı. Bunun en önemli nedeni, devre arasında Uros Matic gibi gelir gelmez yarım sezonda takıma adeta seviye atlatan teknik ve kaliteli bir merkez orta saha oyuncusunu Kopenhag’a kaptırmasının ardından yerini dolduramaması. Buna ek olarak Lykogiannis ve Koch gibi ön alanda etkili olabilen tempolu beklere sahip olması, ister istemez Sturm için oyunun yönünü kanatlara çevirdi.
Kadrosunda yetenekli genç oyuncular ve kaliteli nispeten daha tecrübeli oyuncuları birlikte barındıran Sturm Graz’ın en önemli oyuncuları olarak Fabian Koch, Charalampos Lykogiannis, James Jeggo, Lukas Spendlhofer ve yeni transfer Peter Zulj’u gösterebilirz. En golcü oyuncuları ve kaptanları olan 27 yaşındaki Deni Alar ise özellikle Rapid Wien günleri düşünüldüğünde aynı performansı uzun süre sürdürebilmesi oldukça şüpheli. Sturm Graz’ın Avrupa Ligi’ne bildirdiği 25 kişilik güncel kadro şu şekilde:
Kaleci: Christian Gratzei, Jörg Siebenhandl*
Defans: Christian Schoissengeyr, Luan Leite Da Silva*, Charalambos Lykogiannis, Marvin Potzmann, Christian Schulz, Patrick Puchegger*, Lukas Spendlhofer, Fabian Koch, Dario Maresic, Martin Ehrenreich
Orta Saha: James Jeggo, Sandi Lovric, Martin Rønning, Peter Žulj*, Philipp Huspek, Marc Andre Schmerböck, Stefan Hierländer, Romano Schmid
Forvet: Deni Alar, Philipp Zulechner, Oliver Filip*, Fabian Schubert*, Thorsten Röcher*
* Yeni Transferler
Muhtemel Formasyon ve Kadro Analizi
Sturm’un en güçlü yanlarından biri de uzun süredir takımı çok iyi tanıyan Franco Foda ile ve onun 4-2-3-1 formasyonuyla oynuyor olmaları. Çok fazla değişikliğe uğramayan kadro, teknik direktörün formasyonunu ve oyun anlayışını oldukça iyi bir şekilde sahaya yansıtabiliyor. Nitekim parlayan oyuncularını ellerinde tutabilseler belki şampiyonluk sayıları üçten fazla olabilirdi. Böylesine dar ve tahmin edilebilir bir sirkülasyon içinde olan Avusturya ekibinin sahaya çıkacak olan kadrosu da sezon içerisinde genellikle ezberden sayılabilen bir kadro olurdu. Buna karşın Sturm’un sezonun sonlarına doğru yaşadığı sakatlık sorunları buna en azından bir süreliğine engel oldu. Sezon boyunca rotasyondan ziyade birbirine alışmış kadroları tercih eden Foda için de yaşanan sakatlıklardan sonra ideal bir 11 bulmak ve fazla değişiklik yapmadan maçları oynamak zor olmadı. Takımın iki asıl stoperi olan ve 2 sezondur sürekli yan yana oynayan Spendlhofer ve Schoissengeyr’in ikisi birden aynı anda uzun süreli sakatlıklar yaşayınca Foda’nın elinde oldukça sınırlı bir imkan kaldı. Bunlardan ilki Almanya Bundesliga’dan tanıdığımız 34 yaşındaki Schulz, diğeri ise Sturm altyapısından yetişen ve henüz gelişme aşamasında olan 17 yaşındaki Dario Maresic’ti. Sezonun ilk resmi maçına da aralarında 17 yaş fark olan bu ikiliyi defansın göbeğinde oynatarak başlayan Foda, Schulz’un da ağır bir şekilde ağrı hissetmesi ve bu nedenle deplasmandaki maça götürülemeyecek olması nedeniyle sol bekte 2 sezondur ligin en iyi sol bek performanslarından birini sergileyen Lykogiannis’i stopere çekmek zorunda kaldı ve sağ ayaklı Potzmann’ı sol bek oynattı. Bu sistemle 3-0’lık sonucu yakalayan Foda için gerekli şartlar oluşmuştu ve savunma kurgusu en azından orijini stoper olan isimlerden biri iyileşene kadar böyle kalacaktı. Bu düşünceyle ligin ilk maçında da savunma 4’lüsü aynı oyunculardan oluştu. Buna göre; Sturm’un kadrosunun son 2 maçını kazanan kadrodan çok da farklı olmasını beklemiyorum ve muhtemel kadronun yandaki şekilde olacağını düşünüyorum
Kalede yıllardır aynı ismi görmeye alışık olan Sturm taraftarı bu sezon emektar kalecileri Gratzei ile yavaş yavaş veda hazırlıklarına başladılar. Würzburger Kicker’ten bedelsiz transfer edilen Siebenhandl, Gratzei’dan formayı çoktan almış gözüküyor. Geçtiğimiz sezon W. Kickers ile 2. Bundesliga’dan küme düşme tecrübesini yaşayan Siebenhandl’ın Gratzei sonrası yapacağı etkiyi şimdilik kestirmek zor ancak bugüne kadar Sturm formasıyla çıktığı üç maçta belirgin bir hata yapmadığını eklemekte fayda var.
Savunma hattı yakın zamanda fazla değişeceğe benzemiyor zira Foda’nın pek fazla seçeneği yok. Red Bull’un pilot takımı Liefering’den bu sezon transfer edilen Luan henüz resmi maçlarda forma bulamadı ancak Liefering gibi Salzburg tarafından yetiştirilerek önce kendisine sonra Leipzig’e gönderilecek oyuncuların toplandığı bir takıma kaptanlık yapan Luan hiç şüphesiz önemli bir potansiyel. Buna karşın kendi altyapısından yetişen Maresic’in Foda’nın gözünde en azından şimdilik daha önde olduğu tartışmasız. En iyi verimini sol bek pozisyonunda veren ve daha önce sitemizde de raporunu yayınladığımız Lykogiannis’in stoper performansı ise oldukça fazla risk taşıyor. Sol bekte onun fark yaratmasını sağlayan hız, hamle yeteneği ve mücadele gibi özellikler stoperdeki açıklarını bir nebze kapatmaya yetse de yaptığı zamanlama hataları veya top ıskalama gibi basit hatalar sol bek pozisyonunda olduğundan daha büyük tehlikelere yol açıyor.
Beklerde Potzmann ve Koch, esasen aynı kanadın bek oyuncuları ancak Lykogiannis’in stopere çekilmesinin ardından Potzmann sol bek pozisyonunu üstlenmiş durumda. Sağ ayaklı bir sol bek olarak takımın alıştığı şekilde sol kanat akınlarının yoğun ve isabetli ortalarla sonlanmasını Lykogiannis kadar sağlayamasa da devamlı önündeki boşluğu değerlendirmek isteyen, hatta ceza sahasına kadar girerek sürpriz koşular yapan bir profil çiziyor. Koch ise takımın en verimli oyuncusu diyebilirim. Ligin en dengeli beklerinden olan isim aynı zamanda takımın en tecrübelilerinden. Hem hücum hem de savunma yönünde büyük hatalar yapmayan ve çok nadiren aksayan Koch, rakiplerin sol kanat oyuncuları için gerçekten zor bir rakip.
Orta sahada Zulj, ilk maçlarda geçtiğimiz sezon Uros Matic sonrası yaşanan sendromu büyük oranda giderecek gibi bir izlenim verdi. Sol ayaklı yetenekli oyuncu özellikle takımının merkez hücumlarında Alar ve Zulechneri ceza sahası içerisinde topla buluşturma konusundaki sorununa çözüm olmuş gibi görünüyor. Jeggo ise geçtiğimiz sezonki performansından hiçbir şey kaybetmemiş durumda. Beşiktaş’ta Atiba’nın yaptıklarını Sturm’da Jeggo yapıyor desek yanlış olmaz. Top çalıyor, alan daraltıyor ve en önemlisi pas isabet oranı oldukça yüksek. Öyle ki, ligin pas isabet oranı en yüksek olan ikinci ismi (Tarkan Serbest’in ardından).
Kanatlarda Hierlander’in yeri garanti. Gerek uzaktan şutları gerekse ceza sahasına girme motivasyonunun yüksek olması nedeniyle gole yakın bir kanat oyuncusu diyebiliriz ancak son vuruş kalitesinin yüksek olmadığını belirtelim. Sol kanatta ise sezona Röcher ile başlansa da benim düşüncem orada hala bir belirsizlik var. Keza Schmerböck Sturm için kolay kolay kenara atılabilecek bir isim değil. Geçen sezonu ligde 6 gol 7 asistlik performansla kapatan Schmerböck için, Röcher’in dalgalı performansını gördükten sonra formayı alması zor diyemeyiz. Ancak Foda’nın ilk 11 konusundaki net tavrı düşünüldüğünde Röcher şans bulmaya devam edecektir. St. Pölten maçında sahada neredeyse varlığı dahi hissedilmeyen oyuncunun kendisini çok fazla öne çıkaran bir özelliği yok. Schmid ve Huspek’i de düşününce bu sezonun kanat tercihinin uzun süre Röcher olacağına fazla ihtimal veremiyorum.
Alar ve Zulechner formasyonda önlü arkalı gibi gözükseler de Alar’ın şu an oynadığı pozisyonu Hamza Hamzaoğlu’nun Galatasaray’a ilk geldiği dönemde Umut Bulut’un arkasına Burak’ı koymasına benzetebilir. Keza Zulechner de oyuncu özellikleri olarak Umut Bulut’a oldukça benziyor. Ölü toplarda ve karambollerde bir şekilde adını tabelaya yazdırmayı başaran Zulechner’in tabelada adı yazmadığı sürece oyundaki varlığı pek fark edilmiyor. Alar ise uzun boyuna rağmen fiziğine oranla oldukça hızlı ve savunma arkası koşuları seven bir oyuncu. Buna karşın buluştuğu toplara yaptığı vuruşlar kaliteli bir santrforunkinden çok uzak. Rapid Wien döneminde 4-2-3-1’in tek santrforu olarak çok kötü bir görüntü verdikten sonra burada biraz daha hareket imkanı bulması sayesinde gol sayısını artırdı ancak yine de özellikle bitiricilik konusundaki eksikliğini tam anlamıyla gidermesi zor görünüyor.
Taktiksel Analiz
Hücum
Siyah-Beyazlı ekibin hücumdaki ilk prensibi top kaptırmamak ve rastgele oynamamak. Bu nedenle ligin en çok topa sahip olan ekiplerinden biri (maç başına yaklaşık %60 topla oynama yüzdesi). Tabi bu durumda stoperlerin ayaklarını iyi kullanabilmesi önem taşıyor ancak daha da önemlisi stoperlerden topu almaya gelen oyuncu. Pas oyunun kilit noktası olan ve kritik bölgede topu alarak takımın yüzünü rakip kaleye döndüren oyuncu görevi Sturm Graz’da Jeggo’da. Geçtiğimiz sezon neredeyse her maçta görev alan isim yerine Foda ilk öneleme turunda Lovric’i monte etmeye çalıştı ancak ligde tekrardan Jeggo tercihine geri döndü. Jeggo geçtiğimiz sezonu yukarıda da bahsettiğim gibi %86’lık oranla ligin en yüksek oranda isabetli pas yapan ikinci oyuncusuydu. Bu özelliği sayesinde topu defanstan alıp orta saha ikilisinin hücuma daha yatkın ismi olan Zulj’u, birkaç pas üçgeninde topu dolandırdıktan sonra etkili olabileceği bölgede topla buluşturmayı başarıyor. Fazla risk almadan oyunu sabırla kurma görevini üstlenen Jeggo’nun ardından devreye Zulj giriyor. Sol ayağını kullanan Avusturyalı oyuncu, takımının rakip yarı sahaya geçtikten sonraki hücum sistemini organize eden isim olarak göze çarpıyor. Sturm’un merkezden hücum etmeda yaşadığı sorunlar ve bek oyuncularının özellikleri buna uygun olduğu için geçtiğimiz sezon yoğunlukla kanatlardan (daha ziyade sol kanattan) atak yapan bir Sturm izledik (Hücumların 37’si sol kanatan). Lykogiannis’in en fazla orta yapan 5 bekten biri olmasına neden olan ve uzun boylu Alar’ın 16 gol atmasına da katkı sağlayan bu sistem, yeni sezonun ilk 3 maçında biraz daha evrilmiş görünüyor. Bu evrimdeki temel taşı ise Zulj oluşturuyor. Topu büyük çoğunlukla yine kanatları kullanarak rakip ceza alanı çevresine yerleşen Sturm, burada Zulj’un etkili sol ayağıyla savunma arkasına gönderdiği toplarla hücumunu zenginleştirmiş durumda. Alar’ın da formasyonda Zulechner’in arkasında yer almasının en temel nedeni bu. Markajdan uzak pozisyonda savunmanın arkasında bırakacağı olası boşlukları Alar’ın hızlanma kabiliyeti ile değerlendirmek.
Geçtiğimiz sezon pek fazla yaşanmayan bu tip pozisyonları bu sezon oldukça fazla görmeye başladık. Görüldüğü gibi top kırmızı daire içerisinde gösterildeiği anda 5 oyuncu ceza sahası çevresine hali hazırda hareketlenmiş durumda. Alar da ikinci santrafor olarak yay üzerindeki isim. Zulj bu pozisyonda topu havadan savunma arkasına gönderiyor ve siyah daire içerisinde gösterilen sol bek Potzmann müsait pozisyonda kafayı vuruyor ancak kaleci kurtarmayı başarıyor.
Tabi bu evrimleşme geçen sezonun tamamına hakim olan kanat oyunu sistemini de ortadan kaldırmış değil. Öyle ki pas dağıtım görevini üstlenen Jeggo ve Zulj’un en fazla üçgen kurduğu isimler hala sol bek Potzmann ile sağ bek Koch. Zulj’un önündeki üçlüden Alar anlattığım şekilde ikinci forvet görevi üstleniyor, kanatlarda oynayan Röcher ve Hierlander ise zaman zaman çizgiye inerek zaman zaman içeri kat ederek fırsat yaratmaya çalışıyorlar. Arkalarında oynayan bekler sürekli hücum desteği sağlayarak takımın oyununa genişlik kazandırdıkları ve kanat oyuncularının birebirde adam geçme özellikleri olmadığı için içeri kat ettikleri vakit hem daha rahat top sürebiliyorlar hem de beklere hareket alanı açarak rakip savunmanın odaklarından birini bekin üzerine çekebiliyorlar. En uçta oynayan Zulechner’in hücum katkısı ise gol attığında ortaya çıkabilen cinsten. Karambolleri ve fırsat gollerini seven Zulechner’in çok uzun boylu olmamasına rağmen Alar ile birlikte kafa toplarını da zaman zaman domine edebiliyor oluşu ligimizden Umut Bulut’un özellikleriyle benzerlik taşıyor. Graz ekibi, geçtiğimiz sezon ataklarını topa sahip olma oranlarından da anlaşılabileceği gibi çoğunlukla yerleşik savunmaya karşı yaptı ancak verim konusunda ciddi sorunlar yaşadı. Yaratıcı oyuncu eksikliğinin giderilmesiyle kontratağa yatkın olmayan takım, topa sahip olma ve yay çevresinde tehlike yaratma konusunda daha iyi hale geldi.
Savunma
Savunmada 4-4-2 dizilişiyle sahaya yayılan Sturm Graz, özellikle Spendlhofer ile Schoissengeyr’in yokluğunda sahanın her yerinden gelebilecek tehlikelere açık konumda. Bunun en büyük nedenlerinden biri 2 sene boyuncu bu iki stoper arasında yakalanan muazzam uyumun bir anda kaybolması. Schoissengeyr ligin en fazla hava topu kazanan oyuncularındanken (%72) Spendlhofer ise ligin en en fazla başarılı hamle yapan savunma oyuncusuydu. Bu seviyede uyumluluk sergileyen bir ikiliden, kariyerinin tamamına yakınını sol bekte geçirmiş bir oyuncu ile altyapıdan 17 yaşındaki bir stoperle bir savunma ikilisi oluşturma aşamasına gelmek takım adına büyük bir sorun oldu. Bunun en basit örneği, St. Pölten maçında topu ceza sahası civarından bir türlü uzaklaşamaması ve ardından gelen gol.
St. Pölten savunması tarafından ileri doğru gönderilen topa Lykogiannis rahat bir şekilde müdahale ederek uzaklaştırabilecek pozisyonda ancak topu ıskalayarak takımının 2’ye 1 yakalanmasına neden oluyor.
Buna rağmen buradan başladığı deparda rakibi yakalıyor ve topun kornere çıkmasını sağlıyor. Ancak takip eden kornerde St. Pölten golü buluyor.
Savunma refleksleri takımın asıl stoperleri kadar gelişmiş olmayan oyuncuların sıklıkla basit hatalar yaptıklarını görebiliyoruz. Bu durumda temsilcimiz Fenerbahçe’nin stoperlere baskı uygulaması ve onları hataya zorlamaları bu noktada önem arz ediyor. Olabildiğince ayağa pas yaparak çıkmaya çalışan Sturm ekibinin bunu yapmasına yüksek tempoda baskı ile izin verilmediği takdirde rastgele oynanacak topları kazanıp rahatlıkla hücum edilebilir. Yapılan hücumlarda rakibin sol kanadının hedef alınması Fenerbahçe’nin işini oldukça rahatlatacaktır. Bunun dışında 17 yaşındaki isim Maresic ile sol bek orijinli Lykogiannis’in pozisyon hatalarından yararlanarak stoperler ile bekler arasına koşu yapılması durumunda savunmadaki uyumsuzluk daha fazla göze çarpacaktır. Takımın savunma zaaflarından en önemlisi ise duran top. Geçtiğimiz sezon yenilen gollerin yarısının duran toptan geldiği ve şu anda duran top savunmasında ligin en fazla hava topu mücadelesi kazanan stoperlerden birinin olmadığı bir ortamda Fenerbahçe duran toplardan da rahatlıkla gol bulabilir.
Görüntüde St. Pölten’in köşe vuruşunda alan – adam karışık savunma yapılıyor. St. Pölten’in 17 numarası Jeggo ile eşleşmiş durumda, hareketleneceği noktada ise stoper Lykogiannis var.
Burada 17 numaralı oyuncu hem Jeggo’nun adam savunmasından kurtuluyor hem de görüntüde henüz yeni yükselmeye başlayan Lykogiannis bir hayli geç kalıyor ve arka direğe seken top gol oluyor.
Son olarak stoperlere yapılan baskı ile topu Sturm’un sol kanadına doğru yönlendirmesi de yine temsilcimizin faydasına olacaktır zira gerçek pozisyonunda oynamayan Potzmann, oyuncu yapısı itibarıyla da top kaptırmaya yatkın bir görüntü sergiliyor.
Sonuç
Yukarıda anlattıklarımdan yola çıkarak Sturm’un özellikle son 2 senede kadro istikrarını ve teknik direktör uyumunu düşündüğümüzde bu anlamda temsilcimize karşı bir üstünlüğü olduğu görülüyor. Buna karşın her ne kadar yeni kurulmuş bir takım olsa da Avusturya ekibinin toplam değerinin, Fenerbahçeli bir oyuncunun maliyetine denk olduğu düşünüldüğünde kalite anlamında rakibine göre çok üst seviyede olan Fenerbahçe’nin turu geçmesi elbette beklenen sonuç olacaktır. Önde baskı yaparak savunmadaki zaafların değerlendirilmesi ve Jeggo-Zulj ikilisine rahat topla oynama imkanı verilmemesi halinde Fenerbahçenin kalitesiyle turu geçebileceğini söyleyebilirim. Temsilcimize Avrupa yolunda başarılar diliyorum.